HZ. MUHHAMMED (S.A.V)'İ ANLAMAK ADINA

(VeladetiNebi’nin aziz hatırası önünde kemal-i hürmetle eğilir ve ümmet’inin onuyeniden, anarken anlamayı, anlarken de sünnetini yaşamayı kendisine şiaredinmesini temenni ederim.) Hoş geldin ey karanlıkları yırtıp, dünyayı ilahinizam ile aydınlatan güneş!. “Meryemoğlu İsa: “Ey İsrail oğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevrat’ıdoğrulayan, benden sonra gelecek ve adı “AHMED” olacak bir peygamber’imüjdeleyen, ALLAH’IN size gönderilmiş bir peygamberiyim.” Dedi. (Es-saf: 6) “EyMuhammed! De ki: “Ben Risalet’imin tebliği için akrabalıktan sevgiden başka birücret istemem.” (Eş-şura,23.) Evet, O (s.a.v)! Müjdelenen ve müjdeleyen,risaletinin karşılığı olarak ta; sevgiden (sevginin süreci vahyi ilahiye imanetmekle başlar. )başka hiçbir şey istemeyen, kadri yüce bir peygamberdir!.. Işığahamile kapkaranlık bir dünya… Ve Nebi’nin zuhuruna az bir zaman kala müjde vemuştu dolu akisler var ufukta.. Vicdanlarda tesiri o kadar fazla ki, birçokMekkeli gelecek son Nebi’yi anlatmakta.. Tavsiyeler ve tavsiyeler: Zuhur ederetmez hemen koşun O’na (s.a.v)! Ve bütünleşin O’nun ruhuyla, mısralarını İbn-iSa’d ne güzel sıralamaktadır! (bkz. İbni Sa’d) “Vemaerselna-ke illa rahmetten-lil Âlemin.” Evet. O’ (s.a.v): BirçokPeygamberâşıklarının deyimiyle; “insanlığın iftihar tablosu, On dört asırdan beri dünyaçapındaki en büyük dahiler, dev filozoflar ve her biri düşünce semamızınyıldızı mütefekkir ve ilim adamları, hep O’nun (s.a.v) arkasında el pençe divandurmuş ve O’na hitaben: ”Sen, sana mensubiyetle övündüğümüz insansın.”Dedikleri kadri yüce insan ve ALLAH’IN Resulü Hz. Muhammed (s.a.v)’dır Dünya, Işığıarayan Kap karanlık bir devire mahkûm olmuştu. İsa (a.s.)’nın dünyadanİrtihali’nin üzerinden; neredeyse altı asra yakın uzun bir zaman geçmişti.İnsanlıkâlemi hasretle hakikate susamış, hayatın çıkmaz sokaklarında bir çıkış yolubeklerken; beşeriyet, manevi atmosferden yoksun bir hal-i perişan içerisinde,serabı su zannedip, şaşkın şaşkın sağa sola koşuşup ve: yok mu bir kâse abıhayat verecek dedikleri bir zamanda; her şeyi yoktan var eden ve insanlarıvarlığından haberdar edip, Ruhu revan-ı nur-u Muhammed’i (s.a.v) ilebeşeriyet’e, yepyeni ve ebedi bir rahmet kapısı açıyordu: ”Şüphesiz biz senişahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.” (Fetih-8) ilahi fermanı ilekainat, yeniden can ve necat buluyordu!.. Tıpkı, kelebeklerin, ateşin etrafındaraks ile cuşa gelip; sermest oldukları gibi, imanın zirve lezzetini tadanlar dao gün ve bugün; sermest oldular ve olmaya da devam edeceklerdir!.. O’(S.A.V) gelmeden önce, İnsanlık veerdemlik nam-ı hesabına, umutların tükendiği bir zaman dilimi, zulüm vezorbalığın, dönemin egemen güçleri ve tefeci bezirganlarının elinde, acımasızbir silah gibi kullanıldığı ve güçsüzlerin son derece ezildikleri veferyatlarının arşa yükseldiği, yetimlerin itilip kakıldığı, kız çocuklarınındiri dir toprağa gömülüp insanlıktan istifa edildiği, putperestlik adınayıllarca süren kabile ve asabiyyet savaşlarının körüklendiği zifiri bir geceyiandırıyordu o günün dünyası!. İşte böyle uzun bir bekleyiş süreci yaşanırken,yetimlerin hamisi, kimsesizlerin kimsesi olan,güvenin ve Emniyet’in tekgarantisi Hz. Muhammed (s.a.v)böyle bir bekleyiş gecesinin nurlu sabahında;kainat’ın semasına, ebedi bir güneş gibi doğuyordu!. Kendielleriyle yonttukları putların önünde, saygı ve ihtiram duruşunda el pençeduranların kendilerine gelip; irkildikleri, zulüm üzerine kurulu tahtlarının veşirk düzenlerinin nihayeti olduğunu haber veriyordu, O kutlu gecenin nurlusabahı!.. Çünkü o kutlu gece, Hz. İbrahim (a.s.)’in duası; Hz. İsa (a.s)’ınmüjdesi gerçekleşmiş; Kıyamet’e kadar gelecek olan beşeriyet’in, O’nun getirmişolduğu ilahi mesaj ve evrensel değerlere iman etmekten başka bir kurtuluşunolmadığını, risalet zincirinin son halkası ve necat gemisinin ebedi kaptanı,Hz. Fahri kâinat’ın, ALLAH TEÂLÂ’NIN; “Habibim, biz seni ancak âlemlere rahmetolarak gönderdik.” (enbiya-107) buyurduğu ve sultan-ül levlak’ın insanlık aleminişereflendirdiği gece idi!... Eğerbugün evrensel baz da, dünya ve insanlık âlemi ahlaktan ve erdemlilikten yoksunbir vaziyette, birbirlerinin kurdu haline gelmiş ve canavarlaşmış ise; bilinmelidirki bu, insanlık âleminin O’ nu (s.a.v) ve getirmiş olduğu evrensel ahlakideğerleri tanımayışındandır. Evet, çünkü O (s.a.v) eskimez yeni, mübelliği-inur-u Furkan-ı azim; en büyük önder ve en büyük rehberdir. Yıllar geçtikçe vezaman aktıkça görülüyor ki; her şey eskidi ve her dünyalık nam sahiplerininisim ve sanları kalmadı, toprağın altına girmeleriyle beraber; sevenlerinin ihanetineuğradılar, İbn-i übbey ler Stalinler,Markslar, Mao ve diğer dalalet öncülerinin hani nerede kaldı adları ve sözdesanları?.. Çünkü onlar eskidiler! AmaHz. Muhammed (s.a.v), asırlar geçtikçeve zaman aktıkça O’ (s.a.v) sevenleriningönül saraylarında, kutsal bir emanet olarak muhafaza edildi ve edilmeye dedevam ediliyor!. Bugün cihanın dört bir tarafından insanların, O’nun (s.a.v);güle hasret bülbüller misali, şefkat hanesine iltica etmeleri bunun en iyigöstergesi değil midir sizce?! Hakeza,O’nun (s.a.v) kurmuş olduğu sevgi ve rahmet medeniyetiyle, manevi ölümlepençeleşenler; nur-u Muhammedi (s.a.v) nin, ruhları etkileyip özlerine döndürenşuaları karşısında, hayat buluyor “Ve eşhedü enne Muhammedür-Resulullahdemekten kendilerini alamıyorlardı. Ve bugün, sevgi iklimlerinde yeniden,muhabbet çiçeklerinin kardelenler misali dondurucu soğuğa inatboy atmaları,güvenin ve huzur’un yeniden tesis edilmesi; ahlaki değerlerin toplumu kuşatıpbağ-ı cinan-ı Firdevs misali, kâinat’ı; nazenin bir gelin edasıyla, şeriişerif-i Muhammed’i (s.a.v) için hazır hale getirilmesi; hiç şüphesiz,insanlığın, O’nun rahmet kanatlarının altında, soluklanmalarına bağlıdır. Hersene Âlem-i İslam’ın, O’nun (s.a.v) kadri yüce veladeti hürmetine; kutlamalartertiplemeleri, O’nu anmaları, (anmaktan öte anlamak lazım) ve O’nabağlılıklarını ifade etmeleri; O’nun (s.a.v) kıyamet’e kadar, Tevhid nuru ile,kainat’ı aydınlattığı ve söndürülemeyecek ebedi meşalesinin bereketinin birtecellisidir. Kapısının nurlu eşiğinde boynumu kıtmir gibi uzatmayı şeref vetelakki addettiğim; bastığı topraklara günahkar yüzümü sürmekten, O’na (s.a.v)beni de Ümmeti’nden say ey Nebi demekten haya ettiğim ben; ne haddime, O(s.a.v) nu, Sültan-ül enbiyayı size anlatmak ve tarif etmek!.. Lafz-ı Mübalağadan ari olarak; gençliğiminbaharında; O’na (s.a.v) tabi olmayı, O’nu anlamayı ve anlatmayı hep kendi nefsiacizim için şeref telaki etmişimdir. Nihayetbugün insanlık ve dünya eğer yeniden, kurtulmak istiyorsa, birlik ve beraberlikiçerisinde fesattan ve fitneden uzak bir dünya hayal ediyorlarsa; bunun tek birçözümü vardır o da: “O’nun (s.a.v) bize miras olarak bıraktığı hakikat yolunda;samimiyetle, sadakatle yorulmadan bıkmadan kararlılıkla ilerleyip, İslamkardeşliğini ve Ümmet bilincini tesis etmelerine bağlıdır. O’(s.a.v) insanlara kur’an ayetleriyle; hayat’ın ve ebedi kurtuluşun yollarını öğretiyordu:“Ey iman edenler! Allah’ın (azabından) nasıl korunmak gerekse öyle korunun,hakkıyla müttaki olun ve mutlaka müslümanlar olarak can verin.” (Al-iİmran-102) başka bir ayette: “Hepiniz bir olarak ALLAH’IN ipine sımsıkıtutunun, birbirinizden ayrılmayın ve ALLAH’IN üzerinizdeki nimetini düşünün.Sizler, birbirinize düşmanlar iken O sizin kalplerinizin arasında yakınlaşmameydana getirip yanaştırdı da nimeti sayesinde uyanıp kardeş oldunuz. Hemsizler, ateşten bir çukurun tam kenarında bulunuyordunuz da O, tuttu sizi ondankurtardı. Şimdi böyle size ayetlerini açıklıyor ki, ALLAH’A doğru gidesiniz.(Al-i İmran-103) Sendenyönünü almayan hayat zifiri karanlıktır Efendim./ Sensiz geçen bir ömür, ebediölümdür Efendim. Bir meşale yaktın ki sönmemek üzere./ Buna şaşırdı kaldıcihandaki kefere. Mekke okulumuz Medine onurumuz./ Senden ders almayaninsanlık perişandır Efendim. (s.a.v) Bu münasebetle, (yaklaşmakta olan 20Nisan) Veladet-i Nebi’nin (s.a.v) tüm insanlığın kurtuluşu, huzur ve esenliğinevesile olmasını temenni eder, Rabbimden; O’nu ve getirmiş olduğu yüce İslamdavasını bize, anmaktan öte anlamayı nasip etmesini niyaz ederiz!..