İLAHİ DOKUNULMAZLIK
Kur’an ifadesiyle “Âlemlere Rahmet” olarak gönderilen Allah’ın elçisi Muhammed (ASV) 23 yıl süren görevinin tamamlanmasının ardından bu dünyadan ayrılmıştır. Kendisine vahiy gelmeye başladığında yeryüzünde ilk ve tek müslümandı. Bütün toplumu karşısına alıp tebliğ etmeye koyuldu. Başta en yakın akrabaları olmak üzere bütün kabilesi ve çevre halkı O’na karşı görülmemiş bir düşmanlık içine girdiler.
Dikkat buyurunuz: bütün toplumu karşısına alan bir hareketle görevlendirilen kimse, normal şartlarda sıkıntılı, tedirgin ve çaresiz kalır; uykusu kaçar; güvenliğini sağlama çareleri arar. Çünkü tek başına ya da yanında bir kaç kişiyle tüm topluma meydan okumak mümkün görünmemektedir. Düşman olan o kalabalık kitle bir çırpıda onu ortadan kaldırabilirler. Yani kendisinin endişeli, düşmanlarının sıkıntısız olması beklenir. Oysa burada normal şartlar tersine döndü; büyük kalabalıkları oluşturan azgın düşman kitlesi ne yapacaklarını şaşırmış bir duruma düşerken Resulullah (ASV) kendinden emin kaygısız ve telaşsız bir durumdaydı. Kendisi en küçük bir tereddüt ve endişe yaşamadığı halde düşmanları endişe ve tedirginlik yaşadılar; uykuları bozuldu, rahat ve huzurlarını kaybettiler. Müşrikler, geceleri sabahlara kadar uykusuz kalıp Resulullah’ı ortadan kaldırma çareleri ararken O, hiç bir endişe hissetmeksizin Rabbine tevekkül ederek geceleri rahat ve huzurlu bir şekilde yatağında uyuyordu. Müddessir suresinde kendisine “Ey örtüsüne bürünüp uyuyan!” şeklinde hitap edilmesi O’nun bu durumuna işaret eder. O’nun sadece bu hali bile Allah Resulü olduğuna kanıt olarak yetiyordu.
Düşmanlıkta ve vahşette sınır tanımayan müşrik toplumuna karşı Allah Resulü’nün bu kadar kendinden emin olmasındaki en büyük sır, Allah’ın koruması altında olmasıydı. Evet, ilahi bir dokunulmazlık altındaydı. Bu ilahi koruma garantisi şu ayetle belgelenmiştir: “Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir.” (Maide, 67)
Müşriklerin ve sonra da Yahudi ve münafıkların suikast ve öldürme planları, hatta kendisini öldürenlere yüz deve vaat edilmesi, zehirlemeler, savaşlar hiç bir zaman en küçük bir tedirginlik oluşturmadı. Kendilerinden daha güçsüz düşmanlarına karşı büyük endişe ve korku yaşayan, uykuları kaçan, bu nedenle de agresif bir vaziyete düşen liderlere inat, Allah Resulü (ASV) “Ahzab” adı verilen yörenin tüm kabilelerinin katılımıyla gerçekleşen savaşta şehrinin etrafı sarıldığı halde hiç bir endişe yaşamamış, tedirgin olanları yine kendisi teskin etmiştir. Devlet başkanlarına, acımasız güçlü krallara mektuplar göndererek onların yüreklerini titretmiş, uykularını kaçırmış ve tahtlarını sarsmış olduğu halde, kendisi pervasız olarak endişesiz yaşamış ve 63 yaşında görevini tamamlamanın huzuru içinde yatağında vefat etmiştir. Ömrü boyunca, düşmanlarının hiç bir planı tutmamış, öldürülememiş, tutsak edilememiştir. Cesareti dillere destan olan Hz. Ali (RA) şöyle demiştir: “Biz savaş meydanında korktuğumuz zaman Allah Rasûlü’nün arkasına sığınır ve O’nunla korunurduk” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, I/86). Allah’ın korumasında oluşu ve cesareti, çevresindekilere güven verirdi.
Ayette, “Allah seni insanlardan koruyacaktır” şeklindeki genel ifade, bu ilahi dokunulmazlığın O’nun dünyadaki hayatıyla sınırlı olmadığına, dünya durdukça devam edeceğine, yalnızca maddi tehlikelerden değil, manevi tehlikelerden de korunacağına işaret eder. Hiç bir güç maddi-manevi hiç bir şekilde kendisine zarar veremeyecektir. Bu sırdandır ki, Ümmetinin içinden bazı zatlar putlaştırıldığı halde kendisi böyle bir zarardan da korunmuştur. Örneğin, Hz. Ali’yi, bazı evliya ve şeyhleri putlaştıran gruplar olmuştur ama peygamber (ASV)’ı putlaştıran olmamıştır. Bu konuda da Allah’ın koruması altında olduğu açıkça görülmektedir. O’nun adına yalan sözler uydurmaya başlayan münafıklara karşı hikmet-i ilahi, her biri O’nun fedaisi konumunda, erişilmez zekâ ve kabiliyette muhaddisleri seferber etmiş, onların titiz çabalarıyla bütün hadisleri en sağlam şekilde korumaya alınmıştır.
O’nun müminlerin yüreklerindeki sevgisi de korunmuştur. Vefatının üzerinden asırlar geçmesine rağmen ümmetinin arasındaymış gibi O’na duyulan sınırsız sevgi taptaze ve canlı olarak durmaktadır. O’na, âl ve ashabına salat ve selam olsun!