“ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM!”
Sınırlı bir ömürde sınırlı sayıda işlenen günahlara karşılık sonsuz bir cehennem azabının verilmesi, bazı kafalarda bunun orantısız olduğu düşüncesini oluşturmuştur. Oysa geçmişten günümüze zalimlerin vahşette sınır tanımayan insafsız tutumları ve acımasızlıkları “ebedi cehennem azabı”nın ne kadar adil ve ona uygun bir ceza olduğunu apaçık ortaya koymaktadır. Çevremizde, İslam coğrafyasında zalimlerin akıl almaz zalimliklerine şahit olan ehl-i insaftan herkes, bu cezanın ne kadar muvafık olduğunu hissetmektedir.
Masum bir cana kıyabilen her zalim, bütün insanları öldürme potansiyeline sahiptir. Yüce Allah, “kasten ve haksız olarak bir canı öldüren kimse, bütün insanları öldürmüş gibidir” (Maide, 32) buyruğuyla zalimin sınırsız canavarlığına ve zulümdeki bu doyumsuzluğuna işaret etmektedir. Haksız olarak bir can öldüren zalim, eğer durdurulmazsa daha birçok canları yakacaktır; bütün insanları öldürmeye varan aç bir canavarlığa dönüşecektir. Bu nedenle Kur’an sıklıkla, zalimlerin bu özelliğine dikkat çekerek insanları buna karşı uyarmaktadır.
Günümüzde zalim güçler tarafından geliştirilen nükleer ve kimyasal silahlar, Kur’an’ın zalimlere yönelik bu işaretinin ne kadar haklı olduğunu ortaya koymuştur.
Peygamber (ASV) zulme razı olmanın, zalimi desteklemenin de zulüm olduğunu bildirmiştir. Bu itibarla kitle imha silahlarını üretenler, satanlar, alan ve ellerinde bulunduranlar, onları kullananlar kadar zalimdir.
Zalimlerin en acımasız zulüm yöntemlerinden biri de uygun kafalar bularak terör örgütleri oluşturmak ve vahşetlerini sergilemektir. Terörün amacı toplumda infial uyandırmaktır bu nedenle sadece masumları hedef alır. Teröristin vicdanı olmadığından bütün eylemlerinde vicdanları yaralamayı temel amaç edinir.
İnsanlığın en başından beri zulüm, defalarca başı ezilmiş ama ne yazık ki ikiyüzlülerin, destekçilerin, ahmakların ve zalime karşı ne yapılması gerektiğini bilmeyenlerin sayesinde dokuz canlı bir canavar gibi yeniden canlanmıştır. Unutulmamalıdır ki aç bir canavara yalvarmak onun iştahını arttırdığı gibi, zalime yalvarmak, ondan korkmak da zalimin canavarlığını arttırır, kendini haklı görmeye başlar.
Kur’an, zalimlerle başa çıkmanın ve zulmü önlemenin çaresinin onlara korku vermek olduğunu bildirmiştir. Zalimlere korku vermek ise kuvvet hazırlamak ve savaş atları edinmekle mümkün olur. Kur’an bu konuda müminlere hitaben şöyle buyurmuştur: “Gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet biriktirin ve savaş atları hazırlayın ki, onlarla hem Allah'ın düşmanlarını hem de kendi düşmanlarınızı, ayrıca Allah'ın bilip de sizin bilmediğiniz daha başkalarını korkutasınız. Allah yolunda her ne harcarsanız onun sevabı size eksiksiz ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Enfal, 60.)
Ayette, müminlerden istenen “her çeşitten kuvvet biriktirme” ile “savaş atları hazırlama” deyiminin karşılığı, her çağa göre farklılık gösterir. Günümüz İslam coğrafyasında yaşanan zulümler, çocuk kadın yaşlı demeden topyekûn yapılan canavarca katliamlar, müminlerin bu ayetin gereğini yapmadıklarından kaynaklanmaktadır.
Eskiden “kuvvet” denince, asker çokluğu, savaş atı, ok ve kılıç olarak anlaşılıyordu. Oysa günümüzde, ilim ve teknik, uçak ve tank ancak bu istenen kuvvetin karşılığı olmaktadır. Teknolojik üstünlüğün temelinde ise, matematik, fizik, kimya, astronomi gibi ilimler vardır. Müminlerin ilim ve teknikte ilerlemeleri gerektiği gibi güçlü olmaları için daha da önemlisi “birlik” olmaları gerekmektedir. “Mademki muvahhidiz, müttehidiz: mademki bir Allah’a inanıyoruz, birlik olmalıyız” düsturunu rehber edinmelidirler.
Cennet gibi yaratılan dünyayı cehenneme çeviren zalimler için ebedi cehennem hazırlanmıştır. Bu da bu fani dünyada müminler için bir tesellidir. Zalimlerin, yürek dağlayan vahşice katliamları elbette cezasız kalmayacaktır.
Bediüzzaman’ın bütün mazlumlar adına haykırarak zalimlerin yüzüne tokat gibi aşk ettiği ve onları korkuya düşüren sözünü biz de söyleyelim: “Zalimler için yaşasın Cehennem!”