KOKU MUCİZESİ
Üzerinde düşünmemiz gereken, Rabbimize iman ve hayranlığımızı arttıran, hissedilmeden kesinlikle tarif edilemeyen Kudret mucizelerden biri de kokudur. Eskilerin, “men lem yezuk, bilmez yazık” (tatmayan ne yazık ki bilmez) şeklindeki sözleri koku için de geçerlidir. Ayet ve hadislerde “rîh” , “reyhan” ve “râyihâ” kavramlarıyla ifade edilen koku, insan için aynı zamanda büyük bir nimettir. Kur’an-ı Kerim nimet özelliğine şöyle dikkat çekmektedir: "Yeri bütün yaratıklar için serdi. Onda meyveler ve salkımlı hurma ağaçları var. Yapraklı taneler ve güzel kokulu bitkiler var. Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" (Rahman Suresi, 10–13)
Her varlıkta, bu kendine özgü kokusunu dışarıya saçan “esans” dediğimiz ve Arapçada “ıtr” kavramıyla ifade edilen bir özü vardır. Bu özden saçılan koku “rayiha” olarak adlandırılmıştır. Gözle görülmediği halde etkisi hissedilen rüzgâr da rayiha ile aynı kökten olan “rîh” kelimesiyle ifade edilir. Çünkü koku da görülmez ama etkisi hissedilir. Gariptir ki hem rüzgâr anlamındaki “rîh” hem koku anlamındaki “rayihâ” kelimeleri “ruh” ile aynı köktendirler. Çünkü her şeyin kokusu onun ruhu hükmünde bir etkiye sahiptir. Ayrıca koku da ruh gibi bir mahiyet içindedir. Manevi ve latif olduğu için mahiyeti bilinmez ama varlığı da inkâr edilemez. Koku ruha benzer hatta kimisine göre ruhun bir özelliği olması itibariyle ruhla aynı kökten türetilmiştir. Güzel kokuların ruhun hoşuna gitmesi de bundandır.
Yüce Allah yarattığı her şeye ona münhasır, onun bir nevi kimliği mahiyetinde bir koku vermiştir. Hayvanlar, bitkiler, hatta canlı cansız bütün varlıklar, bir alamet-i farika olarak özel kokularla donatılmıştır. Koku alma duyumuz kısıtlanmıştır ama yine de birçok hayvan ve bitkileri, sebze ve meyveleri kokularından tanırız. İnsanı da diğer canlılardan farklı bir koku ile donatmıştır ki, biz fark etmesek de hayvanların birçoğu bu "insan kokusunu" hisseder. Aslında her insanın kendisine has kokusu vardır. İnsanın siması, iç âlemi, hayali, düşüncesi ve parmak izi gibi kokusu da özeldir. Hayvanlar kokularıyla birbirlerini tanıyıp kollarlar. Koku mucizesi, her bir canlıya verilen farklı sima gibi Allah'ın Ehad ismini gösterir. Yaratmasında fabrikasyon değil, her bir varlığı özel olarak yarattığını göstermektedir. Birbirinden çok farklı sayısızca kokuyu ayrı ayrı algılayabilmesi itibariyle Koku alma duyumuz da bir mucizedir.
Peygamberimizin (ASV)’ın kendisine has özel bir kokusunun bulunduğu hadislerden anlaşılmaktadır. Aslında her bir insanın farklı siması gibi, özel bir kokusu da vardır ama pek algılanmaz. Ancak insan kokusunu hassas ve güçlü koku alma duyusuyla donatılmış bazı canlılar hissetse de insanlar bunu algılayamıyorlar. Peygamberimiz (ASV)’ın mübarek vücudu, bir mucize olarak ferahlatıcı hoş bir kokuyla donatılmıştır. O mübareğin kokusunun insanlar tarafından hissedilmesi, bulunduğu mekâna sinmesi de mucizedir; Hz Yakub’un Yusuf'un kokusu Mısır'dan alması gibi mucizedir. “Kafile Mısır’dan ayrılınca babaları, “Eğer bana bunamış demezseniz, inanın ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum!” dedi.” (Yusuf, 94.) ayetinde bildirilen, Hz Yakub’un Yusuf (AS)’ın gömleğinden onun kokusunu alması, her insanın kendisine has özel bir kokusu bulunduğuna da işaret etmektedir. Kokular ancak algılamakla anlaşılır, anlatılması pek mümkün değildir. Örneğin ındeko kokusu (kokulu yonca) reyhana, kekiğe veya adaçayına benzetilse de hepsinden tamamen farklıdır. Ama o kokuyu hiç bilmeyen bir kimseye anlatılmak istendiğinde, onun bildiği en yakın kokuya benzetilir. Ancak bu benzetmeyle o koku hakkında az çok bir fikir edinmiş olur. Peygamberimizin kokusu da daha çok gül kokusunu andırdığı için güle benzetilmiş, yoksa gerçekte gül değil, gül'den daha hoş ve rahatlatıcıydı. Belki gül kokusunu ona benzetmek daha doğru olur.
Hz. Peygamber’in kendine özel güzel bir kokusunun olduğu, vücudunun ve terinin gül gibi güzel koktuğu hadis rivayetlerinde yer almıştır. Mübarek elini sıkan kimsenin, bütün gün kokusunu duyduğu, bir çocuğun başını okşadığında, diğer çocuklar arasında kokusundan fark edildiği bildirilmiştir. (Bkz. Buhârî, Menâkıb 23; Müslim, Fedâil, 81, 82; Tirmizî, Birr ve Sıla 69.)
Enes b. Malik (RA)’dan rivayete göre, Peygamber (ASV), Enes’in evine girip kaylûle (öğle) uykusuna dalarak terlemiş. Enes’in annesi Ümmü Süleym bir kavanoz getirerek teri onun içine sindirmiş. O sırada Peygamber (ASV) uyanmış ve Ümmü Süleym’e ne yaptığını sormuş. Ümmü Süleym: “Bu senin terindir, onu kokumuza katıyoruz. O kokuların en güzellerindendir. Çocuklarımız için bunun bereketini umuyoruz.” Diye cevap vermiş. Peygamber (ASV) da: “İsabet ettin” buyurmuştur. (Buhârî, İsti'zan, 41; Müslim, Fedâil, 83-5 )
Yine Enes b. Malik şöyle demiştir: “Rasulullah (ASV)’ın kokusundan daha güzel kokan ne bir misk ne de bir amber kokladım.” (Buhârî, Savm, 52.)
Cabir (RA)’ın da şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Peygamber (ASV) ne zaman bir yoldan geçse, onun ardından o yoldan giden birisi onun terinin hoş kokusundan bu yoldan geçtiğini bilirdi.” (Buhârî, Tarih, I, 399; Dârimî, Mukaddime, 101, 32.)
Abdullah b. Abbas’tan şöyle dediğini nakletmiştir: “Rasulullah (ASV) gece yürürken onun geçtiği yerlerde güzel bir koku olurdu.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 310.)
Hz. Ali, Hz. Aişe, İbn Abbas, Enes b. Malik, Semure b. Cündeb gibi birçok sahabiden gelen rivayetlerde Hz. Peygamberin misk ve amberden daha güzel bir kokusu bulunduğu belirtilmiştir.
Normal şartlarda insanlar birbirlerin özel kokusunu hissetmezler. Ancak Peygamberimizin (ASV) gülü andıran özel kokusunun hissedilmesi, ona bahşedilen mucizelerden biridir. O mübareğe, O’nun âl ve ashabına salât ve selam olsun!