RAHMET OKUMA MESELESİ
Öyle garip bir devirde ve öyle garip bir toplum içerisinde yaşıyoruz ki, İslam’ın Akaid ilmi konusunda malumat sahibi olmayan bir kısım “medyatik” çevrelerin; her deliğe parmaklarını, pardon burunlarını sokmaları akıllara zarar ve ziyan!... Sosyal medyaya bakıyorsunuz, ateistin, Deist ’in, inkarcının, münkirin, sapığın ve çatlağın ölümlerinden sonra; onlara bol keseden rahmet okuyan bir kesimle karşılaşırsınız!...Adam şöyleydi, böyleydi türden samimiyetten uzak methiyeler. Bu da ne ya deyip üzülürsünüz? Bre adam, Allah’ın rahmeti senin tekelinde mi ki (haşa), yaşamlarındaİslam’la hiç alakası olmayanbirinin arkasında okuyorsun? Bunu yapmakdiye bir görevin bir mecburiyetin mi var?
Unutulmamalıdır ki, Allah’ın rahmeti, Allah’ın rızasından başka gayeleri,İslam’dan başka hiçbir hayat nizamı tanımayan kimsenin/kimselerin üzerine olur. Hayatları boyunca, Müslümanlarla Kur’an’la, İslam’la, Efendimizle (s.a.v) uğraşan, İslam düşmanlarının yanında yer alan müfsidlerin arkasında, rahmet okunmaz/okunamaz/okunmamalı! “İçimizdeki beyinsizlerin yüzünde bizi helak eder misin Allah’ım?” Ömürleri boyunca, İslam’a ve Müslümanlara karşı kin ve nefretle yaşayan birçok kimse; öldükleri zaman kelime-i Tevhid yazılı olan örtüye sarılı tabutlarının camiye getirilip üzerinde Namaz kılınması ise ayrı bir garabet…Hâlbuki tabuttaki o şahıs o anda konuşa bilse, belki de siz ne yapıyorsunuz ya, beni neden buraya getirdiniz diyecektir; ama işte nutku bir kere kesilmiş ya nafile!
Mesela, adam hayattayken, öldükten sonra beni gömmeyin yakın diye vasiyet ettiği halde;dirisi Müslüman olmayan söz konusu şahsın ölüsünü, birileri İllaki Müslüman (!) yapmanın gayreti içerisinde… “İçimizdeki beyinsizlerin yüzünde bizi helak eder misin Allah’ım?” Tarihini tam hatırlayamıyorumama, bir zaman Avrupa’daki Alevilerin bir toplantısına Aziz Nesin’de davet edilir. Tabi Aziz Nesin davetlerine icabet eder ve gerçek inancını gizlemeden onlara izhar eder! Der ki: bakın arkadaşlar belki beni, “Aleviyim diye davet ettiniz. Biliniz ki, ben Alevi falan değilim. Sünni de değilim! Çünkü ben Müslüman değilim diyor. Davetinize gelinceona da,“nezaket kuralıgereği ve mazlumi’yet yaşadığınızdan dolayı icabet ettim deyip, gerçek inancını ortaya koymaktan çekinmemiştir. Hani diyorum ki, “yaşadığımız toplumda Aziz Nesin gibi ne kadar Ateist varsa; hepsi de onun gibi mertçe (!) bizler buyuz diyebilselerdi ne olurdu yani?
Hakikaten de öyledir, hiç olmazsa Adam, kıvırmıyor inancını ve gerçek yüzünü gizlemiyor; ben buyum ha beni böyle bilin diye haykırıyor… Şimdi yaşadığımız topluma bakın, bir tarafta kadının kadınla, erkeğin erkekle evlenmesinin önünde hiçbir yasal engelin olmadığını; diğer taraftan ömürlerini Allah’ın dinine karşı mücadele etmekle geçirenlerin cenazelerinin Müslümanlar tarafından taşındığını görürsünüz de elinizden bir şey gelmez…” Evet, İnkârın her türlüsünün serbestçe haykırıldığı, fakat Müslümanların önüne her türlü oyun ve tuzağın beşeri yasalarla kurulduğu/kurulmaya çalışıldığı yirmi birinci yüz yılın isminin tarihe;“diplomalı cahillerin, eğitimli tapınak şövalyelerinin, ikiyüzlülerin, eylem ve söylemleri tezatlı olanların, inandıklarını söyledikleri halde İslam’a ilgi ve alaka duymayanların egemen güç halinegeldikleri bir yüz yıl olarak geçeceğinden eminim.
Geçenlerde, sosyal medya da bir arkadaşımın; “sağlığında hiçbir şeye inanmadığını ve ölünce yakılmasını vasiyet ettiği” şahsın ölümünden sonra ona rahmet okuyup, hayırla (!) yâd etmesini görünce, hemen onu arkadaşlığımdan ve takibimden silip çıkardım. Adam okumuş ama, okuduğundan hiçbir şey anlamamışsa; diplomalı cahil işte ne yaparsın?. Asıl olan şudur: “herkesin kıvırmadan, yan çizmeden gerçek inancını, gerçek yüzünü gizlemeden Aziz Nesin gibi izhar edebilmesidir. Müslümanım diyenin de, aynen Müslümanca yaşaması gerekmektedir… Tabi ki hiçbir kimse, diğer bir insanı inanmak için zorlayamaz, çünkü böyle bir hakkı yoktur! O zaman,Allah’a ve O’nun dinine her kim İnandığınıiddia ediyorsa, o zaman inandığı gibi yaşamak zorundadır; inanmıyorsa da ikiliolmasın ki, tanınıp bilinsinler…
Yani, ölenin arkasında rahmet okuma meselesi; Akaidi ve fıkh-i (en büyük fıkıh Akaid ilmidir. İ. Azam ’ın Fıkh-ı Ekber’i gibi)bir konu olduğu için biz konunun o kısmına girmek istemedik. Sadece, genel çerçeve içerisinde; “ölen kimsenin/kimselerin arkasında Rahmet okurken, daha temkinli ve dikkatli olunmasına dikkatleri çekmek istedik. Tercih, karar ve vebal araştırıp/araştırmadan okuyanlarındır. “Biz ölmüşlerimizi rahmet ve hayırla yâd ederiz.” “Biz kavramına dikkat edelim!” Allah’ın Rahmeti, mağfireti ve affı, ölmüş olan tüm Müslümanların üzerine olsun. Ğayril mağdubi aleyhim veled-daaaaalliiiin! Âmin.