SÖZ NAMLUDAN ÇIKAN KURŞUN GİBİDİR!
Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’inhuzurunda adamın biri konuştu ve lafı uzattı. Efendimiz (s.a.v): “Dilininönünde kaç perde var? Diye sordu. Adam: “Dudak ve dişlerim var, dedi. Efendimiz(s.a.v): “Bunların hiç biri senin sözlerini durdurmadı mı? Buyurdu.” (İbni Ebudünya) Başka bir rivayette, Efendimiz (s.a.v)’in huzurunda aşırı derecede kendisinimedh eden bir adama: “Dilindeki laf kalabalığı kadar kötülük kimseyeverilmemiştir, yani kişinin en büyük kötülüğü fazla konuşmasıdır.” Demek ki,konuşmak isteyen insanın; bulunduğu ortamın şartve durumuna göre, inciticisözlerden kaçınmakla, sözlerini ölçüp biçtikten sonra ve dilinin önündekiperdeleri de (Dudak ve dişler) hesaba katarak konuşmalıdır…
Çünkü,laf veya söz; silahın namlusundan çıkan kurşun gibidir, bir kere çıktı mı, geridönüşünün olması mümkün değildir. Kurşunun, hedefe isabet etmesi veya etmemesi;sonucu değiştirmez. Demek ki, insan konuşmadan önce; etrafındaki insanların mizaçlarını, düşünce vefikirlerini hesaba katarak ve iyice düşündükten sonra, şayet konuşacak şeyleribulunduğu mekandaki insanlara faydalı şeylerse konuşmalıdır, yoksa malayani ’yegirebilir ki, bu da zararlıdır!... Çünkü ne her yerde her şey konuşulur, ne deher şey her yerde anlatılır… Ehli irfanın dedikleri gibi: “Söz gümüşse, sükûtaltındır.” Demekle; ağırbaşlı, temkinli, ölçülü, nerde ve ne zaman konuşmanınlüzumluolduğunun zaman ve mekânınaişaret etmişlerdir!
Darb-ımeselde geçtiği gibi: “Bir köye gidenseyyar satıcı; şayet, malının alıcısının olmadığını bildiği halde bağırıpçağırması, onun ahmaklığındandır.” Diye bir inceliğe işaret etmişlerdir.Hasan-ı Basri (r.alh): “Çok konuşanın yalanı çoğalır. Malı artanın günahıartar. Kötü huylu olanın nefsi muazzeb olur demekle; insanın her şeyde dengelidavranmasının elzem olduğunu izah etmiştir… İmam Gazali, Ömer bin Abdülaziz(r.a)’in şöyle dediğini nakleder: “Kendimi överim korkusu ile birçok sözlerdensarf-ı nazar ederim.” Demiştir. Hükemadan biri: “Sizden biriniz her hangi birmecliste canı konuşmak isterse, konuşmasın. Sükut ettiği zaman, sükut etmekhoşuna gidiyorsa, işte o zaman konuşsun!... Demekle, konuşmanın adap ve terbiyedisiplinine verdikleri önemi belirtmiştir.
Yani,Müslüman insan; din disiplinine sahip olan kişi demektir. Lakin günümüzde,sosyal medya denilen sanal dünyanın sakinleri olan birçok kişi ve kimselerin;karşılıklı sövüşmeleri, atışmaları, kırıcı, ahlak ve edep sınırlarını aşanifadelerinin havada uçuştuğunu görmekteyiz. İslam’ın emirlerine bigâne kalantoplumlarda; insanların, kendi keyif ve arzularına göre hareket etmeleri,ölçüsüz konuşmaları ve malayani ’ye adapte olmaları kaçınılmaz olur. Kontrolmekanizmasının yara almasıyla, insanların kontrolden çıkması eşdeğerdiraslında… Çünkü, bireyler toplumu; toplum da devletimeydana getirir. Biri olmadan diğerinin olması mümkün değildir. Birbirlerinitamamlayan bu unsurlardan birinin eksiliği demek; toplumdaki insanların aslikaynaklardan uzaklaşmaları ve başıboş olan ipsizlerin peşlerinden sürüklenipahlak kurallarından uzaklaşmaları anlamına gelmektedir…
Evet,konuyu fazla dağıtmadan; sözü silahın namlusundan çıkan kurşuna benzetmemiz, ağızdançıkan ve hoş olmayan lafın da, iki çene arasından çıktıktan sonra; bir dahaasla geri dönmesi mümkün olmadığını belirtmek içindir. Yani, Müslüman kişi;ahlak izan, edep ve hayâ sahibi, başkalarının mahremine karşı hürmetkâr, neyine zaman ve nerde konuşacağını bilecek kadar donanımlı ve emin sıfatlarınasahip olan kişi demektir…Not: “Değerligönül dostlarımdan istirhamımdır: “Lütfen birilerinin sosyal medya da; herkesesataşıp ve dillerine gelen her şeyi konuşup paylaştıklarına özenmeyin. Zira,Müslüman şahsiyet ve onur sahibi insan demekse; (ki öyledir) Onların putlarınadil uzatmayın, sonra onlarda bilgisizce sizin Rabbinize dil uzatırlar; hükmükoyan bir dinin mensuplarıyız!... ÖyleyseMüslüman kişi başkalarına özenen değil, aksine özen ve özlem duyulan kişiolması gerekmektedir. Dillerimiz hep, hakkı ve hayırları konuşan ve yazankalemler olsun…