FALCILIK, BÂTIL İNANÇ VE HURAFELER
Muhterem Kardeşlerim…
Yıldız falı, kahve falı, el falı gibi her çeşit fal hurafedir.
Hadis-i Şeriflerde buyuruluyor ki:
“Falcının, büyücünün söylediklerine inanan, Kur'an-ı Kerime inanmamış olur.” [Taberani]
“Fal baktıran, falcıya inanmasa bile, kırk gün namazı kabul olmaz.” [Müslim]
Efendim;
Cincilere ve büyücülerin söylediklerine, yaptıklarına inanmak, bazen doğru çıksa bile, Allah’tan başkasının her şeyi bildiğine ve her dilediğini yapacağına inanmak olup, küfürdür. Büyü öğrenmek de, öğretmek de haramdır. Müslümanları zarardan korumak için öğrenmek de haramdır. Hayırlı iş yapmak için de haram işlemek, büyü çözmek için büyü yapmak da caiz değildir. Büyü yaparken, küfre sebep olan bir şey yapmak küfürdür. Böyle olmazsa, büyük günahtır.
Hadis-i Şerifte;
“Büyü yapan ve yaptıran ve bunlara inanan bizden değildir” buyuruldu. (Bezzar)
Burçlara göre fal açmak da hurafedir. Her burçta doğan aynı karaktere sahip olsa, bütün dünyadaki insanlar burç sayısı kadar yani 12 karakterli olurlar. Aynı burçta doğan iki kişiden biri âlim, diğeri zalim, biri sert, öteki yumuşak olabilir. İnsanların karakterlerini burçlar tayin etmez.
Siftah olarak alınan parayı çeneye sürmek, güvercine kâğıt çektirmek, misafir giden evi 3 gün süpürmemek, salı günü yola çıkmamak, sabunu elden ele vermemek, kötü bir şey söylendiği vakit eliyle bir yere tıklayarak şeytan kulağına kurşun demek, cenazede küreği birinin eline vermeyip yere atmak, lohusa kadının kırkı çıkıncaya kadar, dışarı çıkmaması, yanında birinin bulunması, hatta yanına bir süpürge olsun koymalı demek, kırkı çıkmamış iki çocuğu birbirinin yanına getirmemek bâtıl inançtır.
Hıdrellezi, Nevruzu, Noeli kutlamak, dert ve dilek için yatırlarda bulunan ağaçlara çaput bağlamak, türbelere mum dikmek, cenazeyi yüksek sesle tekbirle veya marşla götürmek, matem işaretleri taşımak, çelenk götürmek caiz değildir.
Bid’at olmayanlar
Bid’at ehli, aşağıdakileri de hurafe saymışsa da yanlış söyledikleri çeşitli kitaplarda yazılıdır:
Kur'an ve Hadiste olmayıp da, icma veya kıyası fukaha ile meydana gelen hükümler bid’at değildir.
İki bayram arasında nikâh yapmak caizdir. Peygamber Efendimiz, Cuma gününe rastlayan bir bayram günü, namazdan sonra, nikâh yapması istenince, “İki bayram arası nikah olmaz” buyurdu. Yani vakit dar, bayramlaştıktan sonra tekrar Cuma namazı için mescide geleceğiz demek istemiştir.
Nazar için kurşun dökmek, nazar boncuğu takmak, tarlaya at kafası takmak bid’at değildir. Bunlara bakılınca, gözlerdeki şua ilk defa oraya gider ve nazar önlenir. (Hindiye)
Ölü işittiği için, ölüye telkin vermek sünnettir. Devir ve iskat bid’at değildir. Definden sonra, mezarlıkta, cenaze sahiplerine taziyede bulunmak bid'at değildir.
Peygamber Efendimizin âdet olarak yaptığı şeyleri yapmamak [mesela entari giymemek] yahut da yapmadığı şeyleri yapmak, [mesela çatal kaşık kullanmak] bid'at değildir.
Ölmüş evliyaya adak yapmak, yani mübarek bir zatı vesile edip, Allahü Teâlâ’ya yalvarmak caizdir. Mesela; “Hastam iyi olursa, sevabı Seyyidet Nefise hazretlerine olmak üzere, Allah için, adak olarak bir koyun keseceğim” demek. Burada, Allahü Teâlâ için kesilen adağın sevabı Seyyidet Nefise Hazretlerine bağışlanıyor, onun şefaati ile, Allahü Teâlâ, hastaya şifa veriyor kazayı, belayı gideriyor. Koyunu mezar başında kesmek haramdır. Puta tapanların, put yanında kesmelerine benzememeli. Türbenin avlusu genişse, bir kenarda kesilebilir.
İşleri, Allahü Teâlâ’nım yaptığına inanarak, türbelerdeki evliyadan yardım istemek, onların hürmetine dua etmek de bid’at değildir. Hazret-i Mevlana, “Ben ölünce, beni düşünün, imdadınıza yetişirim” buyurdu. Deylemi’nin bildirdiği, “Kabirdekiler olmasa, yeryüzündekiler yanardı” Hadis-i Şerifi de, Allahü Teâlâ’nın izni ile ölülerin dirilere yardım ettiğini göstermektedir.
Fal ve Din İstismarı
“Neyse halın, çıksın falın”, “Fala inanma, falsız da kalma” sözlerine aldanmamak ve Peygamber Efendimizin, “Falcının söylediklerine inanan, Kur’an-ı Kerime inanmamış olur” buyurduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. “Para ver, sana dua edeyim” diyerek dini alet etmek de doğru değildir. Çünkü Allahü Teâlâ, Âdem aleyhisselâma, “Sakın ola ki, neslin dini geçim vasıtası yapmasın, din ile dünya menfaatini talep edenlere yazıklar olsun” buyurmuştur.
Dini alet etmek
Malını müşteriye gösterirken, tüccarın Allah demesi, Kelime-i Tevhid okuması günahtır. Bunları para kazanmaya alet etmek olur. Müşteri çekmek için dükkânına dini levhalar asmak da, dini ticarete alet etmek olur.
Gerek şahsi, gerek siyasi menfaat veya nüfuz sağlama işine din istismarı denir ki, bunun dinimizdeki adı riyadır. Koltuk kapmak, alkış toplamak, bir grup insanı peşine takmak, herhangi bir menfaat gibi Allah rızasından başka niyetlerle yapılan her iş riya olur. Riya çok büyük günahtır.
İmam-ı Gazali Hazretleri buyuruyor ki: İyi bil ki, riya haramdır. Peygamber Efendimiz, “Ahir zamanda dünya menfaati için dini alet eden, gösteriş yapan, sözleri baldan tatlı kimseler çıkar. Bunlar kuzu postuna bürünmüş birer kurttur” buyurdu. (Tirmizi)
Allahu Teâla cümlemizi Cincilere ve Büyücülerin söylediklerine, yaptıklarına inanmayan kullarından eylesin. (Amin)