KARGALAŞAN BÜLBÜLLER
İnsanlar dünya görüşleri doğrultusunda iddia sahibidirler. Mevcudu beğenmeyenler daha iyi olarak benimsediklerini yani model olarak gördüklerini toplumun daha iyiye varabilmek adına uyması gereken kurallar manzumesi olarak görürler. Siyasi tarihimiz bu anlamda mevcudu beğenmeyenlerin, söz ve makam ve iktidar sahibi olduklarında beğenmedikleri ile aynı konuma düştüklerinin örnekleriyle doludur. Mevcut merkezde olanı eleştirenlerin; taşradan merkeze yürüyüşlerinin sonucunda, merkeze oturduklarında eski merkezin kötü bir kopyası olmanın ötesine geçemeyişinin en önemli nedeni iddia sahiplerinin dönüşümüdür. Sorun, iddiaları ile var olanların ve iddiaları ile yola çıkanların, yolun sonunda iddialarından vazgeçerek ya da iddialarını unutarak mevcut durumu kendileri adına bir ‘imkan’a çevirme derdine düşmüş olmalarıdır.
Kargalar gülistanı işgal ederler, gülistanda tüm bülbüllerden artık bülbülce bir hayatı unutmalarını; bundan böyle bülbül gibi şakıyamayacaklarını, bülbülce yaşayamayacaklarını, hayatın tüm alanında artık kargaca yaşamalarını isterler. Bütün bülbüller; bülbül gibi şakımaktan da bülbülce yaşamaktan da vazgeçerler. Direnen bülbüller yok edilir; büyük çoğunluk can korkusu ve gelecek kaygısıyla yeni efendilerinin koyduğu yaşama kurallarına itaat eder; zorlansalar da hayatı kargaca hissetmeye çalışırlar. Zaman içinde tüm bülbüller karga gibi davranan bülbüller halini alır. Bülbüllerin bu halini gören ve bu halden üzüntü duyan bilge bir bülbül bu işgalin behemehâl süremeyeceğini, günün birinde kargaların gülistanı terk edeceğini düşünerek, bir şeyler yapma ihtiyacı hisseder. Kargaca yaşamaya alışan bülbüller, onlar gittikten sonra bülbülce hayat tarzına nasıl döneceklerdir? Birkaç yavru bülbüle; sürekli olarak kendilerinin bülbül olduğunu, karga olamayacaklarını, karga gibi davranmanın kendi özlerine ihanet olacağını söyleyerek eğitimden geçirir. Yavru bülbüller ve bilge bülbül büyük bir iştiyakla kargaların hâkimiyetinin bitmesini kendi çağlarının gelmesini, bülbüllüğün yeniden dirilmesini beklerler. Gün olur devran döner kargalar gülistanı terk ederler, geldikleri gibi hızla çekilir giderler. Kargalar gitmiştir ancak kargaca yaşama tarzı devam etmektedir. Yaşlı bülbül görev sırasının kendisine geldiğinin bilinciyle yıllardır emek verdiği öğrencilerine döner ve "artık sizin çağınız geldi. Haydi, çıkın ve şakıyın, şakıyın ki, bülbüller en derinlerinde gömülü bulunan bülbüllüğü hatırlasınlar." Der. Yavru bülbüller yüksekçe bir yere çıkarlar ve ötmeye başlarlar O da ne? Yaşlı bilge bülbülün yıllarca emek verdiği yavru bülbüller kargaca ötmeye başlamıştır.
İlk olarak İhsan Fazlıoğlu’ndan okuduğum aslı, İsmail Kara’nın Şeyh Efendinin Rüyasındaki Türkiye adlı eserinde "Bir Siyasî Rüyanın Tahkiyesi" başlıklı yazısında geçen, kendimce yorumlamış olduğum yukarıdaki hikâye, iddia sahiplerinin iddiaları ile ilgili olarak geçirmiş olduğu dönüşümü ortaya koymak adına güzel bir hikâye.
İddialarıyla mevcut duruma karşı çıkanların, fırsat verildiğinde ya da sıra kendilerine geldiğinde ortaya koymuş oldukları, duruş/tarz/tavırdır esas olan. Görünen o ki, önemli olan karşı çıkmaktan ziyade, karşı çıkılanın yerine neyi ortaya koyduğunuzdur. İddiaları ile var olanların, değerlerinden vazgeçerek kargalaşan bülbüllere dönüşmeleri sürekli bir patinaj durumunu ortaya koymaktan öte bir anlam ifade etmeyecektir. Ve kargalarla gülistana ulaşılamayacaktır.
Çözüm bülbüllerin aslında karga olmadıklarını anlamaları, bülbül olduklarının farkına varmaları. Sözümüz ve umudumuz her halükarda bülbüller; değilse bülbül taklidi yapan kargalar her zaman var olacaktır ve kargalar bizi ancak leşlerin olduğu yere götürecektir. Gülistanı hedefleyenler bülbüllerin; kargalaşmayan bülbüllerin peşinden gideceklerdir. Aksi takdirde; ‘Bülbül olmuş gülistanı beklerim/Geçti cahil ömrüm gülizârdeyu’ diyerek, kargalaşan bülbülleri seyredip ‘Bir mevsim-i baharına geldik ki alemin/ bülbül hamûş, havztehî, gülistan harab’ diyerek hüzünlenmenin ötesine geçemeyeceğiz. vakilli@hotmail.com