TERÖRÜN ANA KAYNAĞI ABD VE 'KARANLIK PRENS': MİCHAEL D'ANDREA

Körfezde /Riyad’da imzalanan son şerli protokolle, İslamdünyasına karşı, İsrail ve Batının çıkarları doğrultusunda atılacak adımlarayönelik faaliyetler hızlandı. İlk sürpriz Katar konusunda oldu. Körfez ülkelerini adetaonursuzlaştıran şartlar taşıyan bu protokole ters olduğu gerekçesiyle, Katar’ınİran’a gönderdiği bir kaç sıcak mesaj, Katar Emiri’nin sonunun Mursi gibiolacağı şeklinde Suudi Arabistan’dan bir tehdit almasına neden oldu. Benzer bir tepki de ABD’den geldi. ABD, bu protokole imzaatanların gözetim altında tutulacağını ve aksi yönde bir politika izlemelerinemüsaade edilmeyeceğini duyurdu. Ardından ABD düğmeye bastı ve şimdiye kadar Maldivler gibialakasız bir ülke de dahil olmak üzere, yedi ülke Katar'la diplomatikilişkilerini kesme kararı verdiğini açıkladı. Riyad zirvesi belki de zannedildiği kadar derin stratejileredayanmıyor. Baksanıza, ABD'nin müttefiki, Suriye' de muhalefeti destekleyen veSuudi Arabistan ile aynı paralelde bir politika izlemesine rağmen, henüzABD'nin bile terörist ilan etme konusunda kararsız olduğu Katar, Hamas'a olandesteğinden dolayı, böyle acımasız ve trajikomik, benzerine rastlanmayan birmuameleye tabi tutuluyor. Anlaşılan, Katar'ı önce yalnızlaştırarak terbiye etmeyi veBahreyn ile aynı pozisyona getirmeyi deneyecekler. Tüm bunlara rağmen İran ve Türkiye Katar'ı yalnız bırakmadı,bırakmamalı. Ancak manzara hiç iç açıcı değil. Affınıza sığınarak bubenzetmeyi yapıyorum. ABD ve İsrail' in tutum ve yorumları da gösteriyor ki,bunların düştüğü durum, kötü yolu tercih edenlerin, kendi aralarında kavgaetmesine ve çevredekilerin de seyirci olmaya bile istekli olmadığı birmanzarayı andırıyor... Bu protokol bağlamda, dış operasyonlara sağlanan bütçe artırımıve daha bir dizi örtülü operasyon ve müdahale hazırlığı devam etmekte.Bunlardan biri de ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı'nın, Michael D'Andrea'yı İranoperasyonları müdürü olarak görevlendirmesi. Senaryoyu daha iyi anlamak ve açıktan yürütülen kirli/teröristfaaliyetlerin anlaşılması için bu yeni atamanın ve atananın mahiyeti önem arzeder. New York Times gazetesi, CIA tarafından bu göreve atananMichael D'Andrea 'yi "karanlık prens" olarak tanıtmakta. Bu lakapkendisine, El-Kaide eski lideri Usame Bin Ladin'i yakalama operasyonunu veyüzlerce sivilin ölmesine neden olan Amerikan İHA'larının saldırısını yönettiğidönemde verildi. D'Andrea'nın, CIA İran masası müdürü olarak atanması,Trump'ın İran'a karşı katı tutumunun ve seçim propagandalarındaki vaatleriniuygulama çabalarının önemli bir göstergesi olarak yorumlanıyor . Yeni CIA başkanı Mike Pompeo'un döneminde teşkilatta gizlioperasyon ve casusluk faaliyetlerinin öneminin arttığı kaydedilen haberden deanlaşılacağı üzere, İran ve bölge halklarına yönelik bir dizi terörist/sansasyonel faaliyet kapıda. İran içinde etnik, mezhebi veya daha farklı kışkırtmalar yada barışçıl ve sivil görünümlü sosyal olaylarla bazı süreçler başlatmakşeklinde olabilecek faaliyetler denenecektir. İran'a yönelik operasyonların İran'la sınırlı kalmayacağı,aynı kapsama girmiyor gözükse de aynı hedefe yönelik olarak, bölge ülkeleri vehalklarına yönelik de benzer faaliyetler içereceği unutulmamalıdır. Bu konuda Türkiye ve İran'ın Şii-Sünni, laik-anti laik veyafarklı başlıklar altında karşı karşıya getirilerek, Türkiye'nin uzak durmayaçalıştığı Riyad Protokolüne yaklaştırılması için çeşitli baskılar, örtülüoperasyonlar, şantajlar denenecektir. Bu yönde operasyonların başladığı ve hatta devam ettiğinisöylemek mümkün. Bu bağlamda geçen hafta, PJAK'ın İran askerlerine yaptığısaldırıdan, İran'ın Türkiye'yi sorumlu tutması ve Türkiye'nin bu suçlamakarşısında sessizliğini koruması düşündürücü ve endişe vericidir. Türkiye'nin, kürsel egemenlerin baskılarına boyun eğmemesive kendisine zararlı olacak oyunlara gelmemesi umulur. NY Times'a bilgi veren bir kaynağın, D'Andrea'nın, Trumphükümetinin İran politikalarını belirleyen kişi olduğunu öne sürmesi ayrıcaüzerinde düşünülmesi gereken bir husus. CIA Başkanı Mike Pompeo, kendisiyle aynı gazetede yapılanbir röportajda, kendisine yöneltilen, 'D'Andrea'nın atanması İran'a karşıkışkırtıcı bir yöneliş olduğunu mu göstermektedir' şeklindeki soruya:"Bunun yanlış olduğunu düşünmüyorum" şeklinde verdiği cevabı,önümüzdeki dönemin bölge ülkeleri için zor olacağı ve ABD'nin teröristfaaliyetlerinin artacağının açık bir itirafı olarak yorumlamak mümkün. 11 Eylül 2001'de yaşanan ikiz kulelere yönelik saldırı sonrasındaolayın sorumlularına karşı CIA tarafından başlatılan geniş çaplı tutuklama veişkence operasyonlarında önemli rol oynayan D'Andrea, 2006 yılında CIAterörizmle mücadele biriminin başkanlığına getirilmiş ve 9 yıl bu görevdekaldıktan sonra yerine Robert Grenier getirilmişti. 2003 yılı Irak savaşı sırasında Bağdat'taki en kıdemli CIAsubayı olan D'Andrea’nın, 2008 yılında suikastla öldürülen Lübnan HizbullahLideri İmad Muğniye'nin Şam'da suikasta uğramasını sağlayan kişi olduğu da aynıgazetede yer almakta. D'Andrea’nın “Ayetullah Mike” adıyla yönettiği buterörist eylem, terörist İsrail istihbarat teşkilatı MOSSAD ile organize edilenbir suikasttı ve bu hukuksuz operasyonda, Şam'da bomba yüklü bir aracınpatlatılmasıyla Muğniye'nin hayatına son verilmişti. Tüm bunlar, göz önünde ve açıkça cereyan ettiği halde, halaküresel terör odaklarının ne yapmak istediklerini anlamaktan, yaptıklarıuyduruk anlaşmalarla ümmetin sermayesini peşkeş çekmelerinin nedenini, Yemen’dekolera salgının boyutlarını, çocukların neden açlıktan öldüğünü, Filistin’dekız çocuklarının neden hergün sokak ortasında kurşunlandığını, Suriye Savaşınınasıl nedenini, Türk-Kürt, Alevi- Sünni, Şii-Sünni çatışmalarının /sorunlarınınsuni olduğunu, Kürtlerin küresel güçler tarafından tehlikeli bir macerayaitilmek istendiğini, oysa Kürtlerin de bu coğrafyanın, bu ümmetin mazlummensupları olduğunu, bu yönde politikalar geliştirilmesinin zorunlu olduğunu,ırkçılığın, milliyetçiliğin, Osmanlıcılığın, "medeniyeti bizkuracağız" tarzındaki bölgesel rekabet içerikli milli çıkışların zamanıolmadığını, Arap baharı denen projenin ne olduğunu, Büyük Ortadoğu projesininaslında Büyük İsrail Projesini olduğunu -bunu artık açıkça itiraf ettikleri vegizlemedikleri halde- anlamaktan sorgulamaktan uzak olanların mevcuduazımsanmayacak boyutta. Ve tüm bu olumsuzluklardan, bölgesel birliktelikleçıkılabileceği gerçeğini, bu birlikteliği erteledikçe kan kaybı yaşandığı, tekçarenin, büyük güçlerin bölgeden uzaklaştırılmasına yönelik bölgesel ittifaklarolduğu gerçeği açık seçik ortada durmaktadır. Oysa bölge ülkelerinin, tam tersine, bu güçlerin bölgemize,evimize daha da sokulmaları ve bizleri tamamen teslim almaları yönündeittifaklarına şahit olmaktayız. Bu ittifakların, bölgeyi kurtaramayacağını, masada menüolmaya iteceği gerçeğini zaman kaybetmeden görmeliyiz. Bu tür çürükittifakların (Riyad'da yapılan zirve) karşısında olmanın hayati önem taşıdığıgerçeğini geç olmadan fark etmek bölge ülkelerinin hayrına olacak.