ZANN İLE ZİYAN OLANLAR
El- an yaşadığımız toplumda, ilmin, irfanın, İslam davasının konuşulduğu cemaatlerin azaldığı; dünyalık, maddenin, arabanın, dairelerin ve lüksün çokça konuşulduğu ve ileri sürülen iddiaların çoğunun zann ve tahminlere endeksli olduğu bir tehlikeyle karşı karşıyayız.8
Yüce Rabbimizin: "Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin kusurunu araştırmayın)! Kiminiz de kiminizin gıybetini yapmasın (arkasında çekiştirmesin)! Sizden biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. Allah'tan korkun! Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, pek merhametlidir. (Hucurat, 12) buyurduğu gibi; su-i zannın beraberinde ziyan getiren bir günah olduğu beyan buyurulmaktadır.
Su-i Zannın toplumda yaygın hale gelmesine zemin hazırlayan, besleyen, gününü ZANN ile kurtarmaya çalışanlar; zanlarıyla ziyan olan nasipsizlerdir. Müslüman; Müslüman kardeşi hakkında, su-i zann değil, hüsnü zann besleyen ve onun için hayır ve dua temenni eden kimsedir.
Zann ile abat olacağını zannedenler, ahiri ömürlerinde ziyana mahkûm olurlar! Çünkü önyargılı olmak, araştırmadan hüküm vermek, bilmediği konular hakkında fikir ve kanaat beyan etmek, cesareti cehaletinden alanların mesleğidir. Zann ve mesnetsiz ithamlar, toplumda dedikoduların, fitne ve fesadın çoğalmasına yol açan; en tehlikeli davranışlardır.
Ayette geçen, tecessüs etmeyin; yani birbirinizin gizli şeylerini araştıran casuslar olmayın anlamındadır. Kim ki Müslüman kardeşinin bir ayıbını ifşa etmez ve gizlese; yarın mahşer yerinde Allah ta o kulunun hatalarını affeder diye hadis-i şerifin, istikamet ve şahsiyet sahibi olmamıza ışık tutmakta olduğunu unutmayalım.
Evet, su-i diye tarif edilen, kardeşi veya arkadaşı hakkında beslenilen kötü düşüncenin diğer adıdır. Bunun zıddı ise, hüsn-i zandır ki, her Müslümana yakışan en erdemli düşünce biçimi de budur. Yüce Rabbimizin: "Ben kulumun zannı üzerindeyim hadis-i kutside zikredilenin manası; yani kim Allah'ın emir ve yasaklarına ne kadar bağlı ise, Rabbi de, o kulunun takvasına göre ona muamele edecektir.
Allah'ın emir ve yasaklarını kale almadan yaşayamaya çalışanlar, Allah hakkında iyi zann sahibi olmadıklarının en bariz göstergesidir. İlim ve irfan meclislerinden uzak duran, İslam’ın emir ve yasaklarını görmezden gelen, bir mesele söz konusu olduğunda ilimsiz şahsi fikrini beyan eden; yaşantısını İslam’a değil de batıl ideolojilere göre şekillendiren, modernizm denilen canavar yaşam biçiminden başka düşünce ve gayesi olmayan her kim varsa; egolarının ve su-i zannın girdabında ziyan olmaya mahkûmdurlar.
Her hangi bir mesele söz konusu olduğunda, araştırmadan, delil ve şahid olmadan sadece; zann ile hüküm vermek, İslam'ın ilke ve prensiplerine ters düştüğü gibi, Allah'a ve ahiret gününe iman eden Müslümanların da şiarı değildir. Müslüman, zann ile değil; delil, şahid, burhan, kanıt ve benzeri bağlayıcı kıstaslarla hareket eden, inanç ve istikamet, vicdan ve şahsiyet sahibi kimsedir.
Yaşadığımız İslam coğrafyasında, bu gün Müslümanlar birbirlerine karşı su-i zann besleyerek; delilsiz ve kıstasız olarak birbirlerini tekfirle, nifakla fasıklıkla itham etmekle; İslam ve kur-an düşmanlarının ekmeğine yağ sürdüklerinin farkında değiller. Kısacası zann ile yola çıkanlar; yoldan çıkıp ve yolda kalan ziyan ehli nasipsizlerdir.