DÜNYAYA BAKARKEN GÖRDÜKLERİMİZ

İnsanların, birbirlerinin kasa vekeseleri için sevdiği; partizanlıkyardakçılığın borazanlığınıyapanların sonsürat atkoşturduklarıgünlere tanıklık etmekteyiz… Büyüklerin küçükleremerhamet, küçüklerin büyüklere hürmet göstermedikleri, telefon kulaklığındanbaşka dünyaları olmayan ve haya edep sınırlarını ihlal eden nev-zuhur bir nesilile karşı karşıyayız!.. . Nerede o, analarımızın,bacılarımızın ve ninelerimizin çeşmeden eve su götürürlerken; yolları kesiştiğierkeklerinönlerinden geçmemek için, su kovalarını yere bırakıp ve arkalarınıdönerek, ta ki onlar geçinceye kadar taşıdıkları, o eskimez hayâ, edep ve saygıgünleri? Dünyaya,bazen iyi pencereden bakmak istediğimiz zamanlar da olmuyor değil; baktığımızda,okul bahçelerinde cıvıl cıvıl masum çocukların oyun oynadıklarını, birbirlerinekardeş gibi sarıldıklarını, tek dertlerinin okul, oyun ve karınlarını doyurmakistediklerini görmekteyiz… Bu masumane tablodan çok mutlu ve bir o kadar da müteessirolmaktayız tabi. Çocukluğumuzuhatırlar ve çocuk olmayı hayal eder dururuz kimizaman! Fakat odaklandığımız o masum tablonun, ansızın savaş uçaklarınınkulakzarlarını delen sesleri ve havadan atılan kahredici bombaların bozduğunugörünce; tekrar her şeye karamsar bir pencereden bakmaya mecbur kalıyoruz.Dünyayı yöneten zalimlere, ceberut ve istibdatçı diktatörlere karşı, bir kezdaha nefret ve kinimiz artmakta… Çocuklarınmasumiyetine kasteden zalim ve zorbaların yapıp ettiklerini, savaşçığlıklarını, sürgünleri, göçleri, yıkılan ve yakılan şehirleri, getirirkengözlerimizin önüne; gülerken yaşamaktan çoğu kere hicap duymaktayım… Birden,Bağdad ’da, Şam’da, Kudüs’te; Hama ve Humus ’ta, Halepçe ve Arakan’da mazlumMüslümanlara reva görülen mezalimleri hatırlarken; İslam’ın egemen olmadığı birdünyanın ebediyen karanlıktan kurtulamayacağını bir kez daha haykırmaktayız… Tabibirde politikacıların, birbirleriyle kıran kırana olan çekişmeleri… Damgasınıvurunca dünyanın ve yaşamın gündemine;hiçbir şeyin tadı tuzu kalmamakta… Seçimmeydanlarında, alabildiğine suçlamalar, karalama kampanyaları, yerinegetirilemeyecek olan vaatler; sahte tebessümler, mevsimlik dostluk veakrabalıklar, hepsi almış başını yürümüş gitmekte. Böyle bir mecrada, macerapeşinde koşan insanların, hangi bir samimiyetlerine inanalım ve güvenelim? Seçimlerdenönce efendi konumunda olan seçmenlerin, seçimden sonra kale alınmayan vatandaşdurumuna düşenlere mi üzülelim, yoksa; bir asırdan bu yana aynı türküyü hepkoro halinde söyleyip ders çıkaramayanlara mı kızalım? Dünyaya, çevremize veolup bitenlere baktığımızda; kötülerin sayısının her gün biraz daha artığını,fakat iyilik taraftarı olduğunu iddia edenlerin ise uyuşuk uyuşuk bir halde hepbaşkalarından medet beklediklerini görürken, gidişattan haz alamayız her halde. Beritaraftan baktığımızda, bazı adamlar politik bir partinin çatısı altında;yetkili ve etkili olarak görev yapmış veya sadece maaşını almış, partisiniövmüş, biz demiş başka bir şey dememişler; vatan demiş, bayrak demiş, ezandemişler; bir sonra ki seçimde kendilerine yer verilmedi diye; aynı adamlarındavamız dedikleri yeribırakıp çark ettiklerini,eskiyuvalarına cephe aldıklarınıgörmekteyiz. Yaşadığımız güzelim ülkemde, bu gibi hadiseler o kadar çok vukubulmakta ki; akıllara zarar… Yok, kardeşim bizim bildiğimiz dürüst adamlar; yolarkadaşlarını yarı yolda bırakmaz, davalarına sırtlarını çevirmez; dünyevimakam ve menfaat uğruna başlarını verir ama onurlarınıçiğnetecek olan işlereasla bulaşmazlar… İslamcoğrafyasına baktığımızda ise dert daha büyük! Suudi Arabistan ve Irak’ınAmerika’nın; İran ve Eski Suriye’nin (Esedin hala) Rusya’nın emir vedirektiflerine göre hareket ettiklerini görmekteyiz… Mısır, Libya, BAE, Kuveytvs. hepsi de birer uydu devletçik ve sürü… Çoğalan sözde İslami hiziplerin,bırakın birbirleriyle yan yana gelmelerini; birçoğunun batılın ve gâvurundeğirmenine su taşıdıkları ise ayrı bir dert… Yazarçizer, akademisyen, Prof.Doç.vs. İsimleri uzun olan birçok kişinin (iyileri başımızın tacı ve onlarahürmetimiz sonsuzdur) de İslam adı altında, İslam’a zarar verip ve batılınekmeğine yağ sürdüklerini görmekteyiz… Söz konusu olan bu tahribat ve tahrifathareketinin, Sünnet kabul etmez, sakat ve kısır mantıklarıyla; kasıtlı vemaksatlı olarak, din adı altında dinle uğraştıkları malumdur… Yaşadığımızülkede ve İslam coğrafyasında bu tür Bel’am ların sayısı bir hayli kabarıktır… Peki,ya malı stok edip pahalılık günlerini bekleyen merhametsizlerden tutun,insanların kanını emmen tefecilere varıncaya kadar; haramzadelerin ve iş bitirenbitirimlerin, unvansahibi olup iltifat gördükleri bir dünya da! Rabbimizdenniyazımız şudur ki: “Allah’ım! Bizi bu çağın kirli tezgâh ve kirli adamlarındanmuhafaza eyle… Gördüklerimizi sizin de gördüğünüze eminim… Selam ve dua ile.