MODERN ASIRDA KAYGAN ZEMİNLER
Ayakların kaymaya müsait olduğu, insanların yüzlerine maske geçirip birbirlerini kandırmaya; sanal ortamlarda kurulan dostlukların (!), suyun üzerine yazılan yazılar misali olduğu, sahte tebessümlerin havada uçuştuğu, ağzı olan herkesin her konuda ahkam kestiği bir süreçten geçmekteyiz.
Tehlikenin farkında olmasak da, tehlike gibi görünmeyen her bir zeminin, aslında onlarca tehlike barındırdığı vakadan... Her gün toplumda meydana gelen binlerce nahoş hadiselerin artık sıradanmış gibi bilinç altımızı kirlettiği yaşadığımız şu çağın ne kadar tehlikeli ve kaygan zeminlerle döşendiğini göstermektedir...
Bundan yirmi otuz yıl öncesine kadar, az da olsa; toplumda büyüklere saygı, toplumsal ortamlarda haya, edep, ar, terbiye denilen hasletlerin varlığı söz konusuydu. Oysa artık, gönlümüz çarşıya çıkıp da dost ve ahbapları ziyaret etmek istediği halde; gönül rahatlığıyla ne yazık ki çıkamıyoruz artık. İsterseniz gençlerin yoğun olduğu Kalabalıklar arasına dalın ve aralarında konuştuklarını dinlemek için kulak misafiri olun. Birçok yerde, tüylerinizin diken diken olduğunu göreceksiniz.
Ağızları küfür saçan, haylaz, saygısız, kaba saba, edep erkandan yoksun; erkeğin erkek mi yoksa kadın mı, kadının da kadın mı veya erkek mi beli olmadığı, insani karaktere uymayan komik ve tipsiz giysilerle, gavurun modasına bilip bilmeden teslim olmuş, şuursuz, hedefsiz, gayesiz, tek derdi kasa masa ve Nisa olan; şehvetlerinin esaretine mahkum duruma düşmüş, kalabalık kitlelerle karşı karşıyayız.
Hiç kimse; müftü, hoca, şeyh olan babasına dedesine güvenipte, kendi kendini kandırmaya çalışmasın!... Malum bir sülaleden geldiğini iddia edipte yemediği halt kalmayan nice kimselerin; nasıl olsa dedemiz hacı hocadır arızalı zihinle, her ne olursa olsun kurtuluruz (!), gibisinden kendi kendilerini kandırmaya çalışmasın. Günah ve hata bataklığında ısrar eden hiç kimseye, tolerans tanınmayacak, torpil yapılmayacak.
Bu aklı evveller, hiç dinleyip veya okumadılar mı; peygamberlerin evlerinde yaşadıkları halde, imansız giden ve azaptan yakasını kurtaramayanların var olduğu gerçeğini? Nuh (a.s)'in evinde yaşayan oğlu Kenan, yıllarca nikahında bulunan hanımının akıbetini bilmeyen var mı? Nuh (a.s) bir Peygamber olduğu halde, onlar için hiçbir şey yapamadı. Çünkü, onlar kaygan zemin üzerinde yürümekte ısrar etmiş ve hakkın emirlerine teslim olmak yerine, Şeytana uymuşlardı.
Lut (a.s)'in karısı ve Sodom Gomore halkının başına yağan azap yağmurları; o insanların günah bataklığında yüzmeyi kendileri için hoş görmeleri ve nasıl olsa bize hiçbir şey olmaz demeleri ve küfürde ısrarcı olmalarının sonucuydu. Şimdi Yaşadığımız asra baktığımızda, aynı zihniyetin tam hız devam ettiğini görmekteyiz.
Babaları sakallı, anaları örtülü ama kendilerinin İslam ile ilgi ve alakası olmayan; kaygan zemin üzerinde yürümekte ısrar edip ve kurtuluşu (!) bekleyen nice zavallıları görmekteyiz. Aziz ve Celil olan Rabbimiz, hiçbir kimsenin iyi amelini, kötülükte ısrarcı olan evlat ve yakınlarının kurtulması için haşa, rüşvet olarak kabul etmez/ etmeyecektir. Kimse kendini kandırmasın! Önce her fert kendi nefsinden sorumludur başta. Sonra, sorumlu olduklarından... sonra yakın ve uzak olan insanlardan, ama önce kendi nefsinden... Yaşadığımız modern dünyaya bakın hele, şehirlerimiz, sokak ve caddelerimiz, düğün ve derneklerimiz; ticaretlerimiz, sosyal münasebetlerimiz İslam’ın amir olduğu şeylere mı benziyor, yoksa İngiliz’i, Fransız’ı İtalyan’ı geride dahi bırakan katmerli toplumların mevcut hallerine mı?...
Biz modern asırda, kaygan zemin derken; bunları kastediyoruz. Adam Müslüman geçiniyor ama Hristiyan gibi inanıyor, Yahudi gibi yaşıyor. Adam hak hukuk deyip, insanları kendine çekmek için; ama hırsızlığın, hukuksuzluğun, alavere dalavere ve üç kağıtçılığın dik alasını işliyor. Adamın adı Hasan, Hüseyin ama; Hans gibi, Herkül gibi, Joseph ve Markos gibi yaşıyor.
Bayanın adı Amine veya Ayşe ama; soyulmuş soğan misali, sokaklarda üryan gezmekle Avrupalı juliya gibi, Lissa gibi kadınları dahi geride bırakıyor. Moda kandırmacasının sel sularına kapılmakla, Rablerinin gazabını çektiklerinden bihaber olan toplumlarda; huzursuzluk ve güvensizlik kol gezer... Varlık içinde, kıtlığa maruz kalırlar. Tıpkı şu an içinde bulunduğumuz durum gibi... Her şey ve her imkan var ama; bir şey eksik! O da, inanç, merhamet ve kanaat... Bu çağın; zemini günah deterjanıyla köpüklendirilmiş ve üzerinde yürüyenleri düşürmek için bin bir tuzakla çevrili acayip bir çağ olduğunu asla unutmayalım!... Kalın selamette efendim…