AYRILIK HÜZNÜ
Bu dünyaya Allah’ın koyduğu kanunlardan biri ayrılık kanunudur. Ayrılık Kur’an’daki “fani” kavramı kapsamındadır. Kur’an, “Dünyada bulunan her şey fanidir, ancak senin Rabbinin zatı kalıcıdır” buyurarak bu gerçeğe dikkat çekmiştir. İnsan dışındaki diğer canlılarda da ayrılıklar vardır ancak ayrılık hüznünü yalnız insanlar yaşar. İnsan, sevdikleriyle, memleketiyle, köyüyle, ömür boyunca kopmayan duygusal bağlarla bağlıdır. Bu nedenle ayrılık, hüzün verir.
Ayrılık hüzünlü olmakla birlikte gelişmelerin, artmanın, çoğalmanın da temelidir. İlk insan Âdem (AS) eşiyle birlikte yeryüzünde ilk aileyi oluşturmuştur. Daha sonra bu temel aile, milyarlarca insandan oluşan nice toplumların ve milyonlarca ailenin yeryüzüne gelmesine sebep olmuştur. Demek ki bütün yolların bitiş noktası, yepyeni bir yolun başlangıcıdır.
Anne ve baba çocukları olunca cennet tadında bir mutluluk yaşarlar. Bunun hiç bitmeyeceğini sanırlar. Ama zaman gelir çocuklar büyür, okul yaşına gelip okula başlayınca aslında aileden ilk ayrılık sinyalleri de gelmiş olur. Çocuklar, lise çağından sonra hayatın önemli kavşaklarından birine girmiş olurlar. Kimi yeni bir aile oluşturarak, kimi bir işe girerek, kimi okumaya veya askere giderek aileden ayrılmaya başlarlar. Bu ayrılık anne ve baba için hüzünlüdür. Ama hayatın kanunu da budur, bunu değiştiremezler. Kendileri de vaktiyle bir aileden kopup gelmişlerdi. O zaman kendi anne ve babaları da hüzün yaşamıştı.
Ayrılık yalnızca bir memleketten ayrılmak değildir. Aynı memlekette yaşasalar, bir arada olsalar bile birçok alanda ayrı olmak zorundadırlar. Evlilik, çalışma hayatı, ekonomik özgürlük, özgürce yaşama arzusu gibi hayatın zorunlulukları anne-baba ve kardeşleri birbirlerinden ayırır. Gönül ve düşünce itibariyle ayrılık yaşarlar.
Anne ve baba tüm hayatlarını çocuklarına adayıp onlar için çalıştıklarından dolayı, kendileri istemese de, hüzünlü de olsa çocuklarının rahatı ve selameti için ayrılıkları içlerine sindirirler, tahammül ve sabır gösterirler. Çocuklarının mutluluğunu görmek ayrılık acısını dindirir. Baba, çocuğuna karşı sevgisini aklının eline teslim eder, akıllıca bir sevgi olarak sürdürür. Bu tavır, ayrılık acısını unutturur.
Ayrılıklarda en fazla acı ve hüzün yaşayan annedir. Kendisinden bir parça olarak doğurduğu; aylarca karnında, yıllarca kucağında taşıdığı çocuğunun büyüdüğüne bir türlü inanmak istemez. Doğrudan Allah’ın rahmetinden bir yansıma olan anne şefkati çocuğunun geleceğindeki selametine karşı sabır şeklini alır. Bu şefkat çocuğuna karşı lisan-ı hal ile: “madem bu ayrılıkla çocuğum daha mutlu ve selametli olacak, onun rahatı için ben acı çekmeye razıyım!” der.
Ancak bir kısım anneler, ayrılık sonucunda çocukların selamet ve rahatta olacaklarına şefkatlerini inandıramazlar. Bu nedenle ayrılığa katlanamazlar. Sonucuna inanmadıkları ayrılığın hüznünü içlerine gömerek ya sağlıklarını bozarlar, ya da ayrılığa engel olurlar. Örneğin çocuk, uzaklarda bir okul kazanmış, orada okuyacak, bunun sonunda önemli bir işe girecek ve hayatı kurtulacak. Ama anne, bu okulda okumanın sonucundaki hayatının kurtulması olayına şefkatini inandıramadığı için çocuğunun okumasına engel oluyor. Bir taraftan da şeytan karşısına dikilerek: “Sakın çocuğu gönderme, orada başına çok kötü işler gelir; zaman kötüdür çeşitli şer grupları var, onların eline düşebilir; utangaçtır aç susuz kalabilir; çeşitli öğrenci eylemlerinde zarar görebilir, hapse bile düşer!” gibi vesveselerle annenin hüznünü arttırır ve sağlığını bozar veya dayanamaz çocuğun gitmesine engel olur. Bu durumdaki bir anne, şeytanın vesvesesine karşı şunu demeli: “Sen sus ey şeytan! Vaktiyle sen ilk baba ve annemizi de kandırıp cennetten kovulmalarına sebep olmuştun! Artık Kur’an’ın dersiyle senin düşman olduğunu biliyoruz. Ayrılık kanunu Allah’ın kanunudur, şimdi ayrılığa engel olsam da o yine başka bir sebeple ayrılacak, belki de sıkıntılı bir hayata girecek. Okuyarak çocuğumun kazanımları çok olacak, daha rahat bir hayat elde edecek. Hem çocuğum yalnız değil. Onun durumunda binlerce arkadaşı var, onlar nasıl ederse o da öyle yapar. Hem onların da anneleri var, o anneler de nasıl dayanıyorsa ben de öyle dayanırım!”
Şeytanın vesvesesi sonucu şefkatlerini yanlış kullanan birçok anne çocuğunun okumasına engel olmuştur. Toplumumuzda, okuyarak daha rahat bir hayat kazanması mümkün iken, annelerin engel olması nedeniyle sıkıntılı ve çilekeş bir hayat süren insanlarımızla ilgili örnekler çoktur.