HASTANEDE YEMEK…
Hastane,“Hasta” ve “hane” kelimelerinden oluşan “Hastahane” kelimesinin Türkçe imlakaideleri doğrultusunda değişmiş şeklidir. Hastaların evi veya hasta yerianlamına geldiğini herkes bilir. Zaten hastaneye gitmek isteyen herkes dehastadır veya hasta yakınıdır. Dolayısıyla hiç kimse hastaneye “piknik” yapmakamacıyla gitmez. Gitmişken piknik yapma isteği oluşmuşsa da bu isteğiniertelemek zorunda olduğunu bilmelidir..
Heryerin kendine has, özellikleri ve misyonu doğrultusunda gelişen kurallarıvardır. İnsan sağlığı gibi önemli bir konuda hizmet veren hastanelerde herkesingörebileceği şekilde iri punto harflerle de yazılmış ve asılmış “herkesin uymasıgereken kurallar” yer alır. Bunların başında da “hastaneye dışarıdan yiyecekgetirmek yasaktır” şeklindeki kuraldır. Çoğu zaman insanların bu kuralları hiçesayarak kendi sıhhatlerini hiçe saydıkları görülür. Oysa bütün kurallardaolduğu gibi bu tür kurallarda insanların yaşam kalitesini yükseltmek içindir. Kişisağlığı bozulmuş ve yolunda gitmeyen bir durum olduğundan dolayı hastaneyegider. Doktor da bu durumdan dolayı yani sağlığını korumak ve düzeltmekamacıyla Daha açık bir ifade ile hasta olan insanların eski sağlığınakavuşturulması için hastalığına uygun bir diyet belirler. Hastaneye yiyeceksokma yasağı ile ilgili kural bundan dolayı konulur ve iri harflerle degörülebilecek her yere yazılır.
Hastane yemeği olarak adlandırılan hastalaraözel yapılmış yemekler genellikle hasta yakınları tarafından yadırganır veyedirilmez. Hasta olan kişi, zaten içinde bulunduğu durumun ve mekânın sıkıntısıile ön yargıları üst seviyeye çıkmış bir durumdadır. Refakatçisinin ve ziyaretegelenlerinin de sürekli yemeği yerecek türden ifadeler sarf etmesi hastanınyemeğe karşı ilgisini etkiler. Bu durumda hasta yakınları dışarıdan yemekgetirme yarışına girerler. Sorun da burada zaten. Hastane girişinde asılmış kuralların enbaşında yer alan “yiyecek getirmek yasaktır” ibaresine inat her türlü yiyecekgetirilmeye çalışılır. Bu durumda Güvenlik görevlileri ile sert tartışmalarınyaşanmasına bile şahit olunur. Sonra gizli saklı bir şekilde alınan sağlıksızgıdalar (dürüm vb)hasta odasına kadar getirilir ve hastaya ikram edilir.İçeriye nasıl bir gizlilik ve ustalıkla sokulduğu da bir kahraman edası ileanlatılır. Tabi ki hasta yakınları da bu durumda dürüm getiren ziyaretçiyekarşı büyük bir saygı ve minnet duymaktadır. Oysa inanılmalıdır ki eğer dürümyemek hasta için fayda verici olsaydı dışarıdan alınmasına gerek kalmadanhastane temin eder ve hastaya yedirirdi. Hasta yakınları veya ziyaretçilerinhastalara yapmak istedikleri “ikramlar” ve bu yöne iyilik yapma düşüncesiaslında hastalara bir eziyete dönüşür. Hasta kişinin sağlığını düzeltmekamacıyla uygulanan yanlış beslenme veya dengesiz beslenme, çeşitli sıkıntılarave hastalığın ilerlemesine, tedavi sürecinin uzamasına sebep olabilir. Hastalıkdurumunda tedavi için bazı besinlere veya yemeklerin pişirme usullerinesınırlama getirilebilir. Her insan hayatının bir döneminde mutlaka diyet yapmakzorunda kalabilir.Hastalara yapılacak en büyük iyiliklerin başında, doktorun direktiflerini veönerdiğidiyet listelerini aynenuygulamaktır
Hastalarınkendisi de içerisinde bulunduğu durumun sıkıntısı ve ruh hali iletahammülsüzlük gösterirler. Belirlenen diyet listelerinden dolayı süreklidoktorları suçlayıcı bir tavır içine girerler. Bu süreçte hasta yakınları daduygusal bir tutum içinde olunca hastanede ciddi yiyecek sorunları yaşanır.Hasta yakınları, hastanın içinde bulunduğu durumun Cenab-ı Allah’a olan aşklarınıve bağlılıklarını gösterebilecekleri bir vesile olabildiğini her tür hastalığında, şifanın da Allah’tan geldiğini unutmayarak O’ndan gelen her şeye razı olmakgerektiğini ve bu sebeple de hastalık dönemine sabrederek ve şükrederek mükâfatfırsatına dönüştürebilecekleri yönünde bilgilendirmeleri gerekir. Bu konudaBediüzzaman hazretlerine kulak verelim:
Eytahammülsüz hasta! İnsan bu dünyaya keyif sürmek ve lezzet almak içingelmediğine, mütemadiyen gelenlerin gitmesi ve gençlerin ihtiyarlaşması vemütemadiyen zeval (yok olma) ve firakta (ayrılıkta) yuvarlanması şahittir. Heminsan, zîhayatın ( hayat sahibi) en mükemmeli, en yükseği ve cihazatça enzengini, belki zîhayatların sultanı hükmünde iken, geçmiş lezzetleri ve gelecekbelâları düşünmek vasıtasıyla, hayvana nisbeten en ednâ (aşağı) bir derecede,ancak kederli, meşakkatli bir hayat geçiriyor. Demek insan bu dünyaya yalnızgüzel yaşamak için ve rahatla ve safâ ile ömür geçirmek için gelmemiştir. Belkiazîm (büyük) bir sermaye elinde bulunan insan, burada ticaret ile, ebedî, daimîbir hayatın saadetine çalışmak için gelmiştir. Onun eline verilen sermaye deömürdür.(Hastalar Risalesi)
Afiyettekalın