EĞİTİM, ÜRETİM, İSTİHDAM- II

Geçen haftaki yazımızda; ailelerin eğitime yaklaşımında değişiklikler olduğundan, genel anlamda eğitimin bir umut olmaktan büyük oranda çıktığından, Urfa’ da ve bölgemizde ki eğitim süreçlerindeki dezavantajlı kesimlerden kısaca bahsetmiş; bu tarz bölgelerin eğitim ve diğer sorunlarını çözme konusunda özel uygulamaların gerekliliğine yani bu bölgelerin yapısına uygun çözümlerin hayata geçirilmesi gereğine değinmiştik. Kaldığımız yerden devam edelim. *** Bu yazımızda da kısaca mezkur iki hususa değinmeye daha doğrusu bu bağlamda temel başlıkları bulmaya çalışacağız. Zorunluluk ve gereklilik aslında benzer kavramlar gibi görünür ancak birinde yapma; diğerinde yaptırma söz konusudur. Ama günümüz toplumlarında temel eğitim gerekli olduğu için; zorunlu olması seçeneklerin çoğaltılmasıyla (istediği yerde ve kişiden alabilme gibi) tolore edilebilir ve anlaşılabilir bir durumdur. Günümüzde örgün eğitimde ders saatlerinin 30 dakika olması ve günde 3-4 temel dersin işlenmesi makul görünmektedir. Bu bağlamda zorunlu eğitimin/gerekli temel eğitimin duruma/yaşa/kavrayışa göre 2-4 yılda tamamlanabilmesi mümkündür… Yine okulları, aşırı binalaşma yerine; çok zamanlı ayarlamak mümkün. 5 saat ders yapıldığı zaman; ilkokullarda, kısa günlerde bile ikili eğitim rahatlıkla yapılabilir; ortaokul ve liselerde mesleki ve diğer farklı durumlar söz konusu değilse; ikili eğitim yapılabilir. Bunun yanında çok daha farklı statüde olan okul veya kurumların durumları elbette ki bu kapsamda değildir. Zorunlu/gerekli temel eğitim dışındaki eğitim konusundaki tüm zorlama ve yönlendirmeler kaldırılarak; ailelere ve çocuğa geniş bir manevra alanı sunulmalı, yeni seçeneklerin doğmasına zemin hazırlanmalıdır. 12 yıl kesintisiz zorunlu eğitimin, insan hakları ve pedagojik boyutlarını dikkatlere sunarak ve eğitim denilince sadece ekonominin akla gelmemesi gerektiğine yönelik bir durumun normal olduğunu da hatırlatarak; temel eğitimden sonra veya Ortaokul devam ederken ya da bitince; mesleğe yönelebilme seçeneğinin olması gerektiğini belirtmek isterim. Mesleki eğitimle ilgili sorunlar ve bu yönde önerilecek çözümler köklü değişiklikler gerektirecek hacimdedir ve çokça gündeme gelen kalifiye/deneyimli eleman sıkıntısı gibi söylemleri aşan boyutlardadır. *** Yarının meslekleri ve günlük gereklilikleri karşılayan rutin mesleklere bakışımız ve bunun planlanması. Meslek Liselerinin yeniden yapılandırılması. Gelişmiş üretim teknikleri edinme ve geliştirme. Mesleki eğitimin daha erken yaşlarda başlatılması ve ortaokuldan başlatılması, ilkokula sarkacak şekilde (kimi beceri tespitleri ve geliştirilmesi gibi) yeniden dizayn edilmesi. Bu başlıklarda eğitim ile hayatı, ekonomi ile eğitimi iç içe gerçekleştirme gibi bir ilkeyi pratikleştirmeyi hedeflemeli ve gerçekleştirmeliyiz. PEKİ AMA NASIL? Meslek okullarını o şehirdeki/bölgedeki gerçekliklerden kopuk olmayan bir tarzda yapılandırabiliriz. Bu, gerek hammadde gerekse bölgedeki sanayi kollarının türüne göre ve daha farklı parametreler dikkate alınarak gerçekleştirilebilir. Böylelikle bölgedeki ekonomik hayattan kopuk olmayan elemanı elde etmiş oluruz ama burada da bir sorun var; neden meslek okullarını sadece ara eleman yetiştiren ve mezun olduğunda kalifiye olmayan, deneyimli olmayan bir işsiz adayı olarak tasarlamak zorundayız ki? Onu, aranan eleman olarak mezun etme imkanımız yok mu yani? Bunu tartışmalıyız. Okulları bu bağlamda yeniden yapılandırma dediğim de budur zaten. Okulun rutin dışında bir veya daha fazla dalda sürekliliği olan bir vizyonu olmalı. Mesela A şehrindeki Meslek Lisesi kendisine araba parçası veya motor veya cep telefonu ya da buzdolabı üretmeyi hedef alsın ve bu bağlamda tepeden tırnağa bir şirket gibi yapılansın. Ancak eğitim kurumu kimliğini kaybetmeden. Uygulamalarının bir kısmının sanayide veya toplumda herhangi bir ustanın/ustaların yanında, bir atölyede yapabilsin. Kimi teorik eğitimlerini ulaşımca daha kolay bir binada yapabilsin. O şehirdeki/bölgedeki veya ülkede diğer ilgili üniversitelerle, üretim süreçlerine yönelik sürekli bir bağlantıları olsun. Bu okulun ARGE birimi de olsun. Okulda sadece eğitmen ve teknisyenler dışında; ilgili akademisyen ve teorisyenler, sanayiden veya üretimi yapılacak ürünlere göre ilgili ustalar, mühendisler olsun. Çocuklar, isterlerse; üniversite eğitimini de burada aynı süreçte tamamlayabilsin. Eğitim sürecinde öğrencilere harçlık değil; ciddi anlamda maddi katkı sağlansın. Girilen bu üretim yolunda en iyi olmaya yönelik devamlılık esas olsun… Çıraklık Eğitim Merkezleri veya daha farklı mesleki eğitim merkezleri veya beceri kazandırma merkezleri hatta halk eğitim merkezleri gibi unsurlar; kendi mevcut asli formatları dışında daha farklı görev ve fonksiyonlar eklenerek çok amaçlı merkezler haline getirilebilirler... Orman vb yeşil alanların oluşturulması ve yaşatılması konusuna yönelik yapılanmalar oluşturulsun. Denizler/sular/deniz ürünleri ve toprak/kırsal kesimler/tarım ve hayvancılık alanlarında da yeniden yapılanma ve bu bağlamda da veteriner ve ziraat mühendislerinin kırsal bölgelerde, tarım yapılan alanlarda ve süreçlerde ve diğer ilgili üretim süreçlerinde makro planlar kapsamında istihdamı sağlansın. Tüm bu süreçlerin herhangi bir kademesinden mezun olan öğrenci, iş kurabilen ya da deneyim kazanmış niteliklere sahip olmuş olsun. Sonuç olarak; mesleki ve teknik eğitimi yeniden yapılandırırken; piyasanın ihtiyaç duyduğu kalifiye eleman ihtiyacından ziyade; kıymetlerimizi kalkınmamız yönünde ve sürekli bir üretim mekanizması oluşturacak süreçlerde değerlendirmeyi esas almalı; rutin toplumsal ihtiyaçların üretimini aksatmadan ve bu bağlamdaki tedarikleri devam ettirirken; katma değeri yüksek olan, marka olabilecek ürünlere/üretimlere yönelmeyi ihmal etmeden yarının dünyasına, doğru bir pencereden bakmayı başarabilmeliyiz. Yeni bir dünyanın kurulduğu ve yarının dünyasında yer alabilmek, iyi bir konumda olabilmek için yapay zeka, kodlama, 5G teknolojileri vb dijital süreçlerin ve bu bağlamdaki mücadelelerin yaşandığı bu konjonktürde; geç kalmanın nelere mal olabileceğini hesaplamanın boynumuzun borcu olduğu gerçeğini unutmayalım. Selam ve dua ile…