“VAV” GİBİ OLMAK

Elimde vav, Gönlümde vav, Gözümde vav. Dem demvav kesilirim, Beni insan yapana. Ey kalbimden geçeni bilen Allah’ım “Kulum” de kâfi bana. İster nârına garket, İster nuruna. Mehmet Ekici Gecenin bir vaktinde daralan yüreğini yokladı adam. Gezdirdi ellerini sızlayan kalbinin üstünde. Acılar, dedi, Ah Acılar… İnşirah geldi aklına sonra, İnşirah’a sığındı; “Her zorluktan sonra kolaylık vardır, evet muhakkak her zorluktan sonra kolaylık vardır.” Acılar; baş edilebilmesi gereken acılar, üstesinden gelinmesi gereken sıkıntılar, halledilmesi gereken işler, yapılacaklar, edilecekler, bakılacaklar… Ve, ve, ve… Duvardaki tablo. Bu tabloda nereden çıkmıştı şimdi. “VAV.” Bir hüsnü hat tablosu; Harfi “vav,” ortasında iki büklüm bir derviş, “vav”ın çizgisinden devam eden, dervişi başının üstünden kavrayarak uzanan lale. Bazı anlar vardır; alır götürür sizi bambaşka yerlere, yok yok alır getirir sizi bambaşka yerlerden kendinize. Kendinize gelmelisiniz, kendinize dönmelisiniz. Gittiğiniz yerlerden yüreğinizin sükûnetine dönmelisiniz. Vav tefekkür, vav sükûnet, vav huzur. ‘Vav’a sığınarak “vah”lanmaktan kurtulacaksınız, ‘vav’la hayatınızı vaveylaya dönüştüren her neyse bertaraf edeceksiniz. Vav insanın anne karnındaki hali, vavrahmde, Rahmanla olmanın, Rahmana sığınmanın ifadesi. Kimsesizlerin kimsesine, çaresizlerin çaresine, sahiplerin en hakikisine Rahman ve Rahim olana, Vedud olana sığınma, Fettah olandan istemek sıkıntıların çözümünü, arz edilecek en yüce makama Mucib sıfatıyla arz etmek halini… Derler ki; insan ‘vav’ şeklinde doğar, benlik davasına düşüp kendini yüce görmeye başladığında, muhtaç olduğunu unuttuğunda âlemden uzaklaşır. Eğer tekrar kendini keşfedip de ‘vav’a çevirebilirse hayatı, o zaman âlemin sırrına ulaşabilir, âlemde âlem olur. Vav olmak; aczini bilmek aczini bilmen gerekenin karşısında, fakrının farkına vararak duaya çevirmek hayatı, secdeye vararak en yüce makamın karşısında, ‘vav’a dönüşmek, hayatta elif gibi yaşayabilmek için vav olabilmek. Mütevazılığı, teslimiyeti, edebi ve elbette haddini bilerek var olmaktır… Bir tablo ne kadar etkileyebilir insanı, etkilemişti işte, aczinin ve fakrının farkında olmayışı kendinden utandırmıştı. Baktığı hüsnü hat, bir tokat gibi inmişti yüreğinin üstüne. ‘Vav’ olmak gerek diye mırıldandı, vav gibi olmak gerek. Tabloyu aldığı satıcının sözleri gelmişti aklına; “Vav kâinattır, kâinat Allah’ın karşısında vav gibidir. Bak işte kâinat Rabbine karşı secde halinde. İşte, kâinatın içindeki insan olarak biz de vav gibi olabilirsek, Rahman olan Allah bizi koruyacaktır. Onun için vav olmak gerek, vav gibi durmak gerek zira Allah’ın karşısında vav gibi olamayan hayatın karşısında eğilip bükülmeye mahkûm olacaktır. ” Hatırladı utandı, baktı utandı, adam “vav”a döndü, zaman “vav”a döndü, Mekân “vav”a döndü. Haddini bildi, aczini bildi, fakrını hissetti...