ÇOCUKLUK VE MEMLEKET SEVGİSİ
İnsan hayatınıntemeli çocukluktur. Hayatın diğer çağları bu temelin üzerinde yükselir vegelişir. Gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık, birbirinden farklı bambaşka birinsana dönüş türse de çocukluk yıllarının izleri vedamarları her safhada görülür.
Çocukluk hayatınher devresinde etkin bir işleve sahiptir. Kökleriyle bağlantılı ağaçyapraklarındaki damarlar gibi görünür durumda olmasa da, bütününe nüfuz eder,gizli bir ağ misali her tarafını kaplar. Çünkü çocukluk yıllarında yaşananhatıralar, elde edilen bilgiler, gerçekleşen donanım ruhta silinmez nakışlarolarak kalır. Ruhtaki algı ve yetenekler henüz tazedir, yıpranmamıştır; bunedenle güçlüdür.
Hayatın birküçücük Levh-i mahfuzu olarak beyne yerleştirilen “hafıza” çocuklukta yeni veboş bir kuyu gibidir; ona gelen tüm bilgi ve hatıralar çıkması zor en diptarafına yerleşir ve korunur. Bu nedenledir ki beş yaşındaki bir çocukrahatlıkla Kur’an hafızı olabilir ancak 40 yaşında Kur’an hafızı olmak pek zorve sıkıntılıdır.
Yaş ilerleyipöğrenilenler, hafızaya yerleşenler arttıkça bu kuyu dolmaya başlar. Yaşlılıktagelen bilgiler artık bu kuyuda yer bulamayabilir, üzerinden taşar.
Yaşam, bir havuzaakan akarsuya benzer. Temiz, berrak akarsu, aktığı havuzu sadece su iledoldurur ama kirli bir akarsu, içine karışmış çer-çöp, çamur ve pislikleriaktığı havuza doldurur. Yaşantılara karışmış ve yaratıcı tarafından “günah veharam” olarak belirtilmiş olumsuzluklar da hayatı kirlettiği gibi, hafıza kuyusunuda tıkar ve kirlendirir; nezih ve temiz bilgilere yer bırakmaz.
İleriki yaşlardaunutkanlığın artması, diğer yeteneklerin yıpranıp arzulanan işlevi tam olarakgörmemesi, hastalıkların etkisi haricinde bu gibi yaşantılardaki günahkirlerinin hafızaya etkisindendir. Bu nedenle herkes unutkanlıktan dert yanar,çocukluğundaki hafıza ve kabiliyetlere özlem duyar.
Bir de çocukluktaşeytani düşünceler henüz yoktur. Kalp temiz ve berraktır. İnsanı insanlıktan çıkarangünahlar hayata girmemiştir. Kalp, ruh, hafıza,zekâ gibi ilahi donanım, leketutmamış ve kirlenmemiş olduğundan hayat tatlı, güzel, keyifli ve lezzetlidir,sıkıntısızdır.Akıl daha olgunlaşmadığından sorumluluk yükünün ağırlığı bilinmez, hayatın acıve kederleri fark edilmez. Buçocukluk döneminde temiz duyguların keyfinediyecek yoktur. Hayat ve hatıralar cennet tadında tam lezzet verir. Çünkü yaşilerledikçe ve akıl olgunlaştıkça fark edilen hayatın ağırlıkları, sorumlulukyükleri ve sıkıntıları, yaralaraçar; acılık, buruklukoluşturur; hayatın keyfinikaçırır;en lezzetli hallerin bile tadını yarım bırakır.
Nasıl kihastalık, en tatlı suyu bile acı hissettirir; ağızdaki yara en lezzetli yemeğibile azaba çevirir; aynen bunun gibi hayatın sıkıntıları da çocukluktakikeyifli günlerin aksine kâbusyaşatır, keyifleri eksiltir.
Çocuklukta henüzşeytani hevesler de gelişmemiş olduğundan içtenlik vardır;yalancılıksahtekârlıkyoktur. Bugün hasretini çektiğimiz güven, dürüstlük gibimeziyetler büyük ölçüde çocuklukta kalmış görünüyor.
Çocuklukpeygamber gibi masumdur, günahsızdır. Bir İslam âlimi: “Müslümanlık, ölümekadar çocukluğu korumaktır” şeklindeki ifadesiyle çocukluğun ulvimeziyetlerine işaret etmiştir
Belirtmekgerekir ki, fazla tahrip olmadan ömür boyu süren bir kısım çocukluk duygularıda vardır. “sadakat ve özlem” insanda ölüme kadar devam eden, fazla yıpranmayanduygulardandır.
Bu duygununetkisiyledir ki, insan doğup büyüdüğü yeri, memleketiniunutmaz, hep özlemlehatırlar,ondan kopmak istemez.Coğrafi güzelliğe sahip olmayıp imkânlarıkısıtlı, mahrumiyetyeri olsa da memleketine özlem duyar, sever ve saygı gösterir.
Peygamber(s.a.v.) da bu duygunun etkisi altında bulunuyordu. Mekke’den hicret sırasında,Sevr mağarasından çıktığında Mekke’ye bakmış ve:”Vallahi sen Allah’ınyarattığı yerlerin en hayırlısı, Allah katında en sevimli olanısın!Bana, sendendaha sevgili daha güzel bir memleket yoktur. Çıkarılmaya zorlanmamış olsaydımsenden asla ayrılmaz, başka yerde yurt, yuva tutmazdım!”Yüce Allah, indirdiğişu ayetle Resulünü teselli etmiştir: “Kur’an’ı sana farz kılan Allah elbetteseni döneceğin yere döndürecektir. De ki: Rabbim hidayetle geleni de, apaçıksapıklıkta bulunanı da en iyi bilendir.” (Kasas,85)
Hz. İbrahim’intabiriyle “ekinsiz bir vadi” olan Mekke, kutsi özelliği dışında sertkayalardan oluşmuş yüksek ve dik dağların arasında bir beldedir. Orada doğupbüyüyenlerin dışında coğrafi güzelliğine kimse özlem duymaz.
Demek memleket sevgisi, doğuştangelen ve çocukluktan kalma ömür boyu süren yüce bir duygudur.