KADİR GECESİ VE GİZLENMESİ
Bin aydan daha hayırlı olduğu Kur’an ayetiyle sabit olan ve hakkında bir sure indirilen Kadir gecesi, müminler için büyük öneme sahiptir. Bir gecede kazanılan büyük bir ikramiye, fakiri zengin konumuna getirerek hayatını kurtardığı gibi, yaklaşık 80 yıllık bir ömürden daha hayırlı olan bu gece ilahî büyük bir ikramiye olarak müminin ahretini kurtarabilir.
Gözümüzün önünde bir taneden bin tane yaratan; hava zerrelerini, bir kez çıkan bir sesi, bir kez söylenen bir sözü milyonlarca kez çoğaltma yeteneğiyle donatan Allah, Kadir gecesini de bin aydan daha hayırlı kılmıştır.
Kadir gecesinin bu büyük değeri Kur’an’ın nazil olmasına ev sahipliği yapmasından gelmektedir. Yüce Allah, Kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğunu nazara vererek, bu değerin Kur’an’dan kaynaklandığına işaret etmektedir. Şimdi düşününüz: İndirildiği gece bu kadar değerli ise, Kur’an’ın kendisi ne kadar değerli olur? İşte Kadir Suresi, dikkatleri Kur’an’ın bu paha biçilmez değerine çevirerek, asıl kurtarıcı olanın Kur’an olduğunu bildirmektedir. Kadir gecesini gerçekten bulan bir kimse yine bu geceyi Kur’an okuyarak ve Kur’an’ın bildirdiği ibadet ve salih amelleri işleyerek geçirmesi gerekmez mi?
Yüce Allah, müminlerin tüm Ramazan gecelerini ve hiç olmazsa son on gecesini Kur’an ve ibadetle geçirmelerini sağlamak hikmetiyle Kadir gecesini gizlemiştir.
Kadir gecesini Ramazanla sınırlı tutmayıp yıl içinde gizlendiğine dair görüşler bulunmaktadır. Ancak, Bakara suresinin 185. Ayetinde Kur’an’ın Ramazan ayında, Kadr suresinde de Kadir gecesinde indirildiği bildiriliyor. Bu itibarla, Kadir gecesinin Ramazan ayı içinde gizlendiği açıkça anlaşılmaktadır. Ancak Kadir gecesinin hangi gecede olduğu bilinmemektedir. Farklı gecelere işret eden hadis rivayetleri vardır. Ancak hadislerin hepsinde de “arayınız”, “bu gece, belki de yarınki gecedir” şeklindeki ifadeler, Kadir gecesinin Ramazan’ın hangi gecesi olduğunun Resulullah (ASV)’a da net olarak bildirilmediğini göstermektedir. Ayrıca Peygamber (ASV) “Hangi gece olduğuna dair bilgi kaldırıldı” (Buhari, Leyletu’l-Kadr, 4); bir rivayette de “bana unutturuldu” (Buhari, Leyletu’l-Kadr: 2) buyurarak kesin olarak belli bir geceye tahsis edilemeyeceğine işaret etmiştir.
Ancak takvimlerde, imsakiyelerde, hocaların dilinde, geçmişte bazı ulemanın tahminlerini kesinmiş gibi göstererek Kadir gecesinin sadece 27. gece olduğunu ortaya koymalarını anlamak mümkün değildir. Peygamber (ASV)’ın: “Bana unutturuldu” buyruğuna rağmen, gizlenme hikmetine aykırı olarak yapılan tahmini bir geceyi kesin gösterme tavrı gerçeği yansıtmamaktadır.
Ramazanın ilk günü, yahut son günü olduğu; 18., 19., 21., 23., 24. Veya 27. gece olduğu; ilk on günü içinde, ortalarında, son on günü içinde armayı ifade eden çok hadis vardır. (Örnek olarak bknz: Buhari, Ezan, 135 Hadis no: 813;Ebu Davud, Şehru Ramazan, 2, Hadis no: 1379;Ebu Davud, Şehru Ramazan, 4, Hadis no: 1384;Buhari, Teheccüd, 21, Hadis no: 1158; Müslim, Sıyâm, 215 Hadis no: 2771.)
Bütün bu hadis rivayetleri ile beraber, Peygamber (ASV)’a sorulması üzerine, farklı yıllarda farklı bir gece ile cevap verdiği de dikkate alındığında, Kadir gecesinin müstakil bir ay gibi her yıl yer değiştirdiği, her yıl aynı gecede olmayabileceği izlenimini vermektedir. Çünkü bin aydan daha kapsamlı bu gecenin kameri bir ay gibi her yıl yer değiştirmesi gayet makuldür.
Kadir gecesinin gizlenmesi, insan için aslında bir rahmettir. Çünkü insan geneli itibariyle sevap işlemekten çok, günaha daha meyyaldir. Kadir gecesi kesin olarak bilinir olsaydı, günahlara karşı cüretkâr bir zaaf taşıyan insanı, Kadir gecesine olan güveni sayesinde tereddütsüz daha çok günah işlemeye sevk edebilirdi. Hıristiyanların haftalık endülüjans(günah çıkarma) işlemi gibi, Kadir gecesi yıllık günah çıkarma gecesine dönüşürdü. “Nasıl olsa bin aydan daha hayırlı bir zaman kazanacağım” düşüncesiyle insanlar, Kadir gecesinin belirli oluşuna bel ağlayarak günah işlemeye cesaret bulabileceklerdi. Kesin olarak bilinmediği halde kendi aralarında bazı tahminlere dayanarak bir gece tesbit edip ona bel bağlayanların sayısı az değildir. Ayrıca Kadir gecesi kesin olarak belli olsaydı, binlerce kat sevap kazandırdığı gibi, o gecede işlenen günah da binlerce kat ağır olacaktı. Böyle bir gecede işlenen günah da korkunç bir yekûn oluşturur. Bununla ilgili bir örnek, konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır:
Peygamber (ASV), bir gün Hz. Ali ile birlikte Mescid'e girdi ve uygunsuz ve derin bir uykuya dalan bir adam gördü. Bunun üzerine, Hz. Ali’ye, "onu uyandır, abdest alsın" buyurdu. Hz. Ali de, onu uyandırdı. Hz. Ali sonra da merakla Peygamber (ASV)’a sordu: "Ey Allah'ın Resulü, sen, hayırlar konusunda hep öndesin. O halde sen niçin uyandırmadın da benim uyandırmamı istedin?" Bunun üzerine Peygamber (ASV) şöyle buyurdu:
"Çünkü onun sana, "Kalkmıyorum!" demesi, küfür olmaz. Ama Allah Resulüne “Kalkmıyorum!” demesi küfür olur. İşte bu sebeple, diretmesi ve itiraz etmesi halinde, onun suçunu gizli tutasın diye böyle yaptım" buyurdu. (F.Razî, Tefsir-i Kebir,Kadr Suresi tefsiri) Şimdi, Peygamber (ASV)'ın rahmeti bu derece olduğuna göre, Yüce Allah’ın rahmetinin büyüklüğünü düşünün. Demek Kadir gecesinin saklı tutulması, dehşetli günahı kazandırmasın diye ilahi rahmetten dolayıdır. “Zararı defetmek, menfaati celp etmekten her zaman evladır” kuralı dinin önemli bir kanunudur.
Kadir gecesinin âlem-i İslam için hayırlar getirmesini Allah’tan dilerim.