ARAPÇA BİLMEK, DİN BİLMEK DEĞİLDİR
Muhterem Kardeşlerim…
Dini öğrenmek için Arapça bilmek şart değildir, çünkü Arapça bilmek, din bilmek değildir.
Arapça öğrenmek, çok iyi, çok faydalıysa da, dini öğrenmek için şart değildir. Arapça bilmek, din bilmek değildir.
Efendim;
Mısır, Suriye, Suudi Arabistan gibi ülkelerdeki insanların ana dili Arapçadır. Burada çok sayıda Vehhabi veya mezhepsiz vardır. Bunlar “Arapça biliyoruz” diye, Kur’an-ı Kerime kendi görüşlerine göre mânâ vermişler, sapıklığa, hattâ küfre düşenleri bile olmuştur. Arapça bilmenin faydaları yanında, dinimizi ve Ehl-i Sünneti bilmeyenler için böyle zararları da oluyor.
Bu ülkelerde yaşayan Hıristiyanlar da Arapça biliyor, ama onlar gayrimüslimdir. Demek ki dil bilmek, din bilmek değildir. Bununla beraber, Müslüman olanın Arapçayı bilmesi dinini daha kolay öğrenmesine sebep olur, ama şart değildir. Hele, Kur’an-ı Kerimi anlayıp, bu anladığına göre amel etmek niyetiyle öğrenmek, çok zararlı olur. Osmanlılar lüzumlu bilgileri zaten bildirmişlerdir. Bu Türkçe kitapları okuyarak dinimizi öğrenmek mümkündür.
İslam Ahlakı gibi Ehl-i Sünnet bir kitap için, “Böyle kitapları okumak farzdır” denmekte bir mahzur olmaz. Çünkü, “Böyle kitaplardaki ilimleri öğrenmek farzdır” denmiş oluyor.
İmam-ı Beyhekî’nin bildirdiği, “Her Müslüman erkek ve kadına, İslam bilgilerini öğrenmek farzdır” Hadis-i Şerifi gösteriyor ki, Allahu Teâlâ’nın rızasına uygun ilimleri öğrenmek farzdır. (Mişkat)
Farz olan bu ilimler, Ehl-i Sünnet Âlimi olan bir hocadan veya onun kitaplarından öğrenilebilir. Bu yüzden, “Böyle kitapları okumak farzdır” demekte mahzur yoktur.
Her Müslüman’ın, kendisine lazım olan ibadet ve kazanç ilimlerini öğrenmesi farzdır. Daha fazlasını öğrenmesi ise efdaldir yani iyi olur.
Deylemi’deki Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Bir saat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabaha kadar ibadet etmekten daha sevaptır.”
İman bilgilerini, Ehl-i sünnet itikadını kısaca öğrenmek, iyi ve kötü huyları öğrenmek Farz-ı Ayndır yani herkesin öğrenmesi farzdır. Abdesti, guslü, namazı, orucu ve haramları da her Müslüman’ın öğrenmesi Farz-ı Ayndır. Cenaze namazını, ölüye hizmeti, ticaret ve fen bilgilerini iyi öğrenmek Farz-ı Kifayedir yani lazım olan kimselerin öğrenmesi farz olup başkalarına farz olmaz. Fakat lüzumu kadar kimse öğrenmezse, bütün Müslümanlar büyük günaha girer. Mesela doktor olacak kimsenin lise ve tıp okuması farz olup, mühendis olacak kimsenin tıp okuması farz değildir. Suizan, iyi kimseyi kötü bilmek, gıybet, dedikodu, söz taşımak, yalan söylemek gibi şeylerin haram olduğunu öğrenmek, her mümine Farz-ı Ayndır.
İbni Âbidin Hazretleri buyuruyor ki:
“Din bilgilerinden kendine lazım olanları öğrenmek Farz-ı Ayndır. Bundan fazlasını ve faydalı olan diğer bilgileri öğrenmek farz-ı kifayedir. Bir âyet ezberlemek, herkese Farz-ı Ayndır. Fatiha’yı ve üç âyet veya bir kısa sure ezberlemek vaciptir. Kur’an-ı Kerimin hepsini ezberlemek Farz-ı Kifayedir. Kendine lazım olmayan fıkıh bilgilerini öğrenmek, hafız olmaktan daha iyidir. Başkalarına öğretmek için ilim öğrenmek, kendi işlemesi için öğrenmekten daha sevaptır.”
Sual: Dinimizde ilim öğrenmenin farz olduğu bildirilmektedir. Bu ilimden, lazım olsun olmasın her bilgi mi kastediliyor?
Cevap: İslamiyet’te ilim diye, faydalı bilgilere denir. Faydalı ilim, Saadet-i Ebediyyeyi elde etmeye yani Allahu Teâlâ’nın rızasını kazanmaya vesile olan ilimdir ki, bunlara, İslam bilgileri denir.
Allahu Teâlâ ümmeti Muhammed’e akıl, iz’an ve zihin açıklığı versin, dinini en doğru şekilde inanarak yaşasın. (Amin)