FİKRİN İNTİKAMI
“İhanete uğrayan fikirler intikamlarını alırlar.” Böyle diyordu; Malik Bin Nebi “İslam Dünyasında Fikir Ve Put“ adlı kitabında. Bugün İslam dünyası birçok açıdan iç açıcı bir durumda değil. Bu iç açıcı olmayan durumun sebeplerine dair birçok şey söylenebilir. Ama kanaatimce İslam dünyasındaki problemlerin temelinde kendi fikir ve düşünce dünyasından uzak bir yaklaşım içinde olmaları yatmaktadır.
Durum biraz da “bir şey ne ise o değildir.” Paradoksunu doğrular nitelikte. İslam dünyasının hali hazırdaki durumu tam da bizim olmamız gereken durumun tam tersi bir vaziyeti ortaya koyuyor.
Kendi fikrimize uygun bir toplumsal hayatımız, iktisadımız, siyasetimiz, sanatımız edebiyatımız yok. Düşümüzden uzağız, düşüncemizden uzağız, fikrimizden uzağız, kendimizden uzağız. Kendimizin dışımızda her yerdeyiz o yüzden hiçbir yerdeyiz. Kendi medeniyetimize, kendi düşüncemize, kendi fikrimize ihanet etmiş; sabitelerimizden, mensubiyetimizden, mükellefiyetimizden uzak kalmanın ıstırabını yaşıyoruz.
“İhanete uğrayan fikirler intikamlarını alırlar.” Yaşamış olduğumuz durum tam da bu sözü doğrular nitelikte değil mi? Kendi değerlerinden, kendi medeniyet anlayışından, kendi fikrinden uzaklaşan bir dinin mensuplarının, fikrin intikamına maruz kaldığı bir durumdur. Yaşadığımız.
Bilginin, fikrin, düşüncenin bir haysiyeti var. Ve fikir; bu bağlamda bu haysiyete uygun bir tavır ortaya konulmasını ister. İnsanın olduğu gibi, toplumların olmazsa olmazı hayat görüşlerinin temelinde yatan düşünceleridir. “Hayat enerjisi” olarak niteleyebileceğimiz bu enerjiden uzaklaşıldığı oranda huzursuz ve mutsuz olacaktır; hem birey, hem toplum.
Fikir ile kibir birbirleri ile yan yana durabilmeleri mümkün olmayan iki kavram. Kibrin olduğu yerde fikir, fikrin olduğu yerde kibir barınamayacaktır. Bu iki kavramı bir arada bulundurmak isteyenler, fikre ihanet etmiş olacaklarından fikrin intikamı ile yüzleşmekten kurtulamayacaklardır.
Fikir üzerinin örtülmesine hiçbir şekilde rıza göstermeyecektir. İhsan Fazlıoğlu’nun fikir kelimesi ile küfür kelimesi arasındaki ince çizgiyi ortaya koyan etimolojik yaklaşımı bu anlamda dikkate değerdir. “Fikir ile küfür büyük kök uyumu gereği aynı kökten gelir; fikir gerçeğin örtüsünü açmak, küfür gerçeğin üstünü örtmek demektir. Fikredenler gerçeği açığa çıkarır; küfredenler saklarlar; çünkü aklında fikr olmayanın dilinde küfr olur; böylece diliyle aklını örter...Hâlbuki kulluk, yaratılanın yaratıldığı hal üzere olması demek ise insan için akletmek kul olmaktır. Kul olmak ise ancak ve ancak kendini idrak etme ile yani kendilik bilinci ile başlar. Daim tefekkürle devam eder...”
Mesele sanırım kendi fikir, düşünce ve medeniyet anlayışımız doğrultusunda bir bakış açsından uzaklaştığımız oranda karşı karşıya kalacağımız “bakış acısı” sorunudur. Sahi nereden bakıyoruz; durduğumuz yer neresi, fikrimizle mutabık bir hal üzere yaşıyor muyuz? Bu sorular ve bizim bu sorulara vereceğimiz cevaplar önemli. Fikir, düşünce ve değerlerimiz, bizim için acıktığımızda yediğimiz helvadan putlarsa varacağımız yer fikrin ihanetidir ki; fikrin intikamı ağır olacaktır. Ne dersiniz fikre ihanet eden İslam dünyası olarak yaşadığımız durum, fikrin intikamı ile açıklanamaz mı?