FİYATLAR, NEDEN JET HIZIYLA DÜŞMÜYOR?
Son beş yıldır başlayan ekonomideki geriye gidiş, pandemiyle birlikte sona erecek beklentisini boşa çıkararak etkisini devam ettirdi ve son 2-3 ayda dövizde hareketlenen dalgalanmalar Kasım’ da faiz indirimi ilanıyla farklı bir inatlaşma sürecine girdi ve dev dalgalanmalar meydana geldi. Zaten patlamanın eşiğinde olan halkın dayanma gücü kalmamış ve ciddi bir endişe ülkeyi sarmaya başlamıştı. Zira 3,5 ay önce 8.5 olan dolar 18.36’ ya kadar yükselerek tarihi bir rekor kırmıştı.
Tüm bu süreçlerle sadece enflasyon, devalüasyon ve kamu zamları değil, özel sektörün de keyfi zamları ile halk tamamen yoksullaştı. Bağımsız ekonomistler halkın, ortalama üç kat yoksullaştığını yani alım gücünün düştüğü görüşündeler.
Her dalgalanmada zam yağmuru ile devam eden süreç nihayet Kur garantili mevduat formülüyle birkaç gün önceki haline yakın bir seviyeye geldi -ki bu seviye de zaten 3,5 ay önceki kurun yaklaşık bir buçuk katına yakındı- yani hem dolar kuru hem de hayat pahalılığı sorun olarak olduğu gibi duruyor.
Doların sert düşüşü ile halkın duygusal durumu da ilginç tepkilerle ortaya çıkıyordu.
Urfa’ da esnafın aniden sokakta halay çekmesi; ağır bir hüzün barındırıyordu ve kanaatimce bu olayın siyasetçiler değil de sosyologlar ve psikologlar tarafından irdelenmesi gerekiyor.
1-2 günde sert yükselen doların sert düşüşü öncesinde Urfa’ da iki intihar ve iki de çıplak şekilde dolaşma vakası yaşanmış, vatandaşın geldiği yürek burkan durum devam etmekteydi.
Sorun; Doların her yukarı yönde hareketi ile otomatik olarak temel gıda maddeleri, akaryakıt ve diğer ihtiyaç maddelerine yapılan zamların; doların düşüşü ile gerilemediğini, bu konuda yapılan çağrıların da etkili olmaması. Hem esnaf odaları hem Ticaret Bakanı'nın ve genel anlamda halkın bu yöndeki çağrılarının karşılık bulacağı beklenemez, zaten karşılık bulmuyor da. Daha doğrusu bu yöntemle yani işi stokçunun, fırsatçının ve kar hırsı ile hareket eden marketlerin vicdanına, keyfine bırakmakla bir sonuç elde edilemeyeceği bellidir.
Raftaki fiyatların değişmemiş olması; bu konuda yapılan çağrıların etkili olmadığını göstermektedir. Dolar kurunun düşürülmesi beklenmedik olduğundan büyük bir hamle olmasına rağmen halkın pahalılıkla ilgili sorununu çözmeye evrilememiştir.
Bu bağlamda başta büyükşehir olmak üzere tüm belediyelerin ve ilgili kurumların; başta büyük marketler olmak üzere tüm marketlerde ve çarşı pazarda ve tüm tedarik zincirlerinde gerekli fiyat denetlemeleri yapmaları aciliyet arz etmektedir. Sivil inisiyatiflerin ve bizzat halkın da devreye girebileceği denetim mekanizmalarının oluşturulup etkinleştirilmesi neden geciktiriliyor?
Gerekiyorsa -ki gerekiyor- et, süt, yağ, yumurta gibi temel gıda maddeleri ve diğer temel gereksinimlerde on veya yirmi kalem ürünün satış fiyatına üst sınır getirilebilir. Gelişmelere göre güncellenebilir bir uygulama ile bu konuda sürekli bir denetimin acil olarak uygulanması beklenmektedir. Sadece çağrı yapmak ve beklemekle olmayacaktır, harekete geçmek gerekir.
Halk da artık bu soruyu sormak istemiyor:
Fiyatlar, neden jet hızıyla düşmüyor?
Selam ve dua ile…