DOSTÇA KAL…
Herkesle gülünür fakat çilelim,
Ağlanmaz herkesle unutma bunu.
Dostluk yemininin üstünde elim,
Bölmez mi, bölmez mi hasret uykunu?
Mustafa İslamoğlu
Sahicidir dost, maskesi yoktur, uğruna yüreğimizi ortaya koyabildiğimizdir, birlikte şüphesiz yürüyebildiğimizdir dost. Sadık diyebildiğimizdir, sadakatle tutunduğumuzdur. “Dost yüzünü görmez isem, bu gözlerim nemdir benim.” Yunusça göresimizin geldiğidir dost. İçimiz ağrıdığında, yüreğimiz daraldığında, dünya üstümüze üstümüze geldiğinde derdimizi anlayabilenimizdir, yanımızda oluverenimizdir dost. Bu yüzden yanında hiç çekinmeden a ğ l a y a b i l d i ğ i m i z d i r dost…
Dost bir vatandır böyle diyordu, Andre Gide. Sığınabileceğimiz, varlığımızı varlığıyla var kılabileceğimiz, güvenebileceğimiz, sırtımızı dayayabileceğimiz bir vatandır dost. Hemhal olabildiğimiz, hemdert olabildiğimizdir, canımıza can bildiğimizdir,derdimize derman, yaramıza merhem diye süründüğümüzdür dost. Şifamızdır…Aynamızdır... Umudumuzdur…
Dost kime denir, kimdir dost? Ne çok eksikliğini hissediyoruz değil mi; dostun ve dostluğun. Sevgi gibi dostluğunda çokça tüketildiği zamanları yaşıyoruz. TüketiyoruzTüketim kültürü her şeyi olduğu gibi ilişkileride tüketiyor. Her şeyi tüketiyoruz, sevgiyi tüketiyoruz, saygıyı tüketiyoruz, birliktelikleri tüketiyoruz, dostluğu tüketiyoruz.Yoköyle artık uzun vadeli dostluklar. Kullan ve işin bitince at, yenisine bak zamanlarını yaşıyoruz. Birliktelikler, ilişkiler birbirlerine sundukları “imkân” kadar sürüyor artık. İmkân bitince ilişki de bitiyor. Tedavülden kalkan para gibi işlevi bitince bir kenara atılıyor. Fedakârlık artık birileri feda ederken birilerinin kâr ettiği duruma dönüşüyor. Digergamlık; her şeyin para ile ölçüldüğü zamanlarda değerini yitiriyor, çekiliyor aramızdan. Herkes ucuza talip oluyor, oysa dostluk pahalıdır, o yüzden talibi az oluyor. Çünkü dostluk; “üzerinde çokça düşünülmüş uzunca bir yürüyüşü göze almaktır.”
Naz makamıdır dostluk; dert makamıdır, hüzün makamıdır. Kederi paylaşabilmektir, nazı çekebilmektir, hüzne ortak olabilmektir. Her şeyden öte dost kalabilmektir.Çünkü dost; kalabilendir, terk etmeyendir; bekleyebilendir, gitmeyendir; tutabilendir, bırakmayandır; bir olandır ayrılmayandır… “Ö yle sanırdım ayrıyam, dost gayrıdır ben gayrıyam .”
Marifet sadece dost olabilmekte, dost kalabilmekte mi? Elbette böyle değil. Ya dost bulabilmek, sahih dostu tanıyabilmek asıl mesele biraz da burada değil mi? Her merhaba ettiğini dost sananlara, her yüze gülene kananlara ne güzel nasihat etmiştir Gazali. Hani ey oğul diyordu ya; “ Belâ gelip ikbalden düştüğünde, dostluk yüzünü gösteren kardeşi hakiki kardeş ve dost bil ve dostluğunu korumaya çalış. Saadet günlerindeki dosta pek güvenme. Sıkıntılı günlerinde dostluk bağını uzatmıyorsa, onu düşmanların düşmanı bil.” Dostunu iyi seçebilmek, meselenin bam teli biraz da buradadır. Değilse payımıza zor günde görünmeyenler düşecektir hep.
Dost etrafımızda olanlar değildir, etrafında olduklarımız değildir. Yüreğinde olduklarımızdır, yüreğine dokunduklarımızdır dost. Ve dost yüreğimizde olanlardır, yüreğimize dokunanlardır. Hakiki dosta sahip olabilmek, hakiki dostlukları yürürlüğe koyabilmek ateşe talip olabilmektir, ateşe talip olabilecekleri bulabilmektir. Dost olabilmektir, dostla olabilmektir, dostça kalabilmektir. Dost kalın, dostça kalın...