“GELİN TANIŞ OLALIM”
Son günlerde özelde Urfa, genelde ülke bazında yaşanan bazı şiddet olayları toplumu endişelendirmektedir. Siyasi atmosfer, iç ve dış şiddet olayları ve bölgemizde devam eden savaşların üstüne gelen Covid-19 salgınının getirdiği sıkıntılar ve dahi birçok sebepten kaynaklı sıkıntılar haliyle toplumda bir gerginlik oluşturabiliyor.
Bu ortam ve zemini kötü niyetli kullanma, kaos, çatışma ve nefret söylemleriyle çeşitli kazanımlar elde etmeye çalışmak isteyen kötü niyetli girişimleri fark ederek uyanık olmalıyız.
Öfkemizi kontrol etmenin zor olduğu böylesi durumlarda provokasyonlara karşı uyanık olmakla kalmayıp; ötekileştiren ve ayrıştıran, toplumu kışkırtan, nefret söylem ve eylemlerine karşı gerekli tedbirleri almalıyız.
Her kesim ve statünün bu konuda sorumlu ve ilkeli davranması, toplumun birlik ve beraberliğini bozabilecek hal ve hareketlerden kaçınması ciddi ve ihmal edilemez bir sorumluluktur.
Aslında her zaman ama özellikle böylesi durumlarda topluma yaklaşımın ve toplumun birbirine yaklaşımının evrensel değerler çerçevesinde olması önem arz eder.
Bu bağlamda günü kurtarmaya ve sorunu önemsememeye değil; sorunu doğru tespit etmeye, topluma motivasyon ve dayanıklılık kazandırmaya yönelik çağrı ve girişimlere daha fazla ihtiyaç vardır.
Böylesi durumlarda çözüm; topluma gelecek vizyonu sunmak ve bunun gereğini yapmaya yönelmektir.
Özellikle gençlerimiz başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin kendilerini güvende hissetmeleri, geleceğe umutla, güvenle bakabilmeleri, sevgi ve barış içinde yaşanabilecek bir toplumun oluşması için çaba sarf edilmelidir.
Gençlerimiz başta olmak üzere tüm toplumun; doğaya saygılı, herkese ait olan kaynakların hakça paylaşımını önemseyen, adalet ve merhamete, barış ve kardeşliğe, temel hak ve özgürlüklere duyarlı olmak ve bu bağlamda bu kadim değerlere dayalı bir yaklaşımın/dönüşümün önünü açmak değerli bir çözüm reçetesidir.
Türkiye olarak geçmişte üzücü olaylar yaşamış bir toplumuz ve bu tarz olayların tekerrürünün bir faydası olmadığını da bedel ödeyerek öğrenmişiz.
Siyasi ve toplumsal hayatta da kişisel meselelerde de öfke ve ötekileştirmeyle yola çıkılarak yaşanan tüm şiddet ve nefret söylemleri ve bunun sonucunda yaşananların hepsinin hiç kimseye, o süreci yürütenlere de dahi, bir katkısı ve faydası olmamıştır.
Hepimiz ardımızda bir seda bırakarak ayrılıp gideceğiz, bunun hoş bir seda olması ne güzel.
Gençlerimizin; doğayı, canlıları, insanı, arkadaşını, komşusunu, hemşerisini…seven, mutlu, umutlu, sevgi dolu; dünyaya kardeşlik ve barış gözlükleriyle bakabilen kişiler olmaları için onlara kazanımlar sunmalıyız. Onları; umutsuz, karamsar ve öfke dolu, çaresiz ve hayattan kopuk bir halden çekip çıkarmalıyız.
Toplumun geleceği olan çocuklarımızın ve gençlerimizin mutlu ve huzurlu olması, sağlıklı bir projeksiyona sahip olmaları toplumun geleceğinin garantisidir.
Hepimize düşen görev; bu zor süreçte dahi, her türlü provokasyona karşı uyanık olmak, nefret yerine sevgiyi yerleştirmek, birbirimize sahip çıkmak, birbirimizin farklılıklarını anlamak ve onlar üzerinden kavga etmemek, dayanışmak, yardımlaşmak ve tek vücut olarak dik durarak yıkımlara karşı ayakta kalmaktır.
Çocuklarımıza ve gençlerimize; bu dili ve değerleri telkin etmek, bu bakış açısını kazandırmak bu süreçte daha bir önem arz eder.
Yunus ne güzel söylemiş:
“Dünyaya gelen göçer
Bir bir şerbetin içer
Bu bir köprüdür geçer
Cahiller onu bilmez
Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz”
Bu şiyarın, tolumumuza ve kalplerimize nakşedilmesi dileğimizdir.
Rabbim toplumumuza huzur, barış ve kardeşlik dolu bir gelecek nasip etsin.
Selam ve dua ile.