ERKEN SEÇİM
Erken seçim kararı alındı.
Herkes öyle veya böyle bir şekilde bir çıkış yolu arıyordu.Herkes gerilmiş ve bir şeylerin yolunda gitmediğine dair bir ruh haliiçerisindeydi.
Bir taraftan bölgede yaşanan savaş, bir taraftan olağanüstühalin getirdiği sıkıntılar, bir taraftan ekonomik dalgalanmalar insanlarıgerçekten bunalıma sürüklemekteydi.
Keşke bu seçim kararı alınmadan önce; halkı, gerekpsikolojik açıdan, gerekse ekonomik açıdan rahatlatacak bazı yapısaldeğişiklikler yapılsaydı.
Önlenemeyen işsizlik, on binlere varan iş yeri kapamaları veiflas, iş yapamayan küçük esnafın giderek kötüleşmekte olan durumu, memur,işçi, emekli, dar gelirli ve daha toplumun alt kesimlerini oluşturan birçokstatüdeki vatandaşın sıkıntıları, seçim yatırımı olarak bile olsa bir nebzerahatlatılsaydı.
İnsanlar gerçekten zor durumda. Sürekli artan pahalılık,alım gücünün düşmesi, artan enflasyon, kamu hizmetlerinde aksamalar vevatandaşa hizmet kalitesinde giderek artan lakaytlık, borç batağında yüzenvatandaşın biriken kredi ve kredi kartı borçlarıyla boğuşacak mecalininkalmaması gibi durumlar bir umutsuzluk oluşturmuştu.
Öte yandan artan işsizlik, sade vatandaşın üniversite mezunuçocuğunun iş bulamaması, devlet dairesine memur olarak atanmasının önündekiengellerin giderek artması, hukukla ilgili güvenin giderek zayıflaması,şahsiyetli dış politika izlenmediğine dair artan kaygılar, kimi OHALuygulamalarının düşünce özgürlüğüne yönelik kaygıları arttırması gibi durumlarda sürekli gündem olmaktaydı.
Seçim kararının alınması, bu bağlamdaki birikmiş olumsuzenerjinin, farklı bir kimyaya bürünerek başka mecraya yönelmesini sağlayabilir.Bu kararın alınmasıyla, toplumda yeni beklentiler oluştu, yeni bir pozisyonagelme noktasında toplumu biraz rahatlatacak bir evreye gelindi.
Bu süreçte ve bundan sonra da, birikmiş bu olumsuzsıkıntıları ve negatif enerjiyi yok etmenin yolları aranmalıdır. Halkı geren veayrıştırmaya yol açan politikaların terk edilmesine dair ciddi yapısaldeğişikliklere gidilmesi önem arz eder. Bu bağlamda; gelir dağılımındakiadaletsizlik, zenginle fakir arasındaki açının/uçurumun giderek artması devametmemeli.
Ekonomik kıstaslara göre ülke büyüdüğü ve geliri arttığıhalde; bunun, yukarıda bahsettiğim kesimlere ulaşamaması ve pramitin en üstkesiminde bulunanların sürekli ülkenin büyümesinden ve gelirlerinden istifadeetmesi halkı çaresizliğe doğru sürüklemeye başlamıştır.
Elbette ki seçim kararının, tüm bu sorunlara çözüm olupolmayacağı şüphelidir ancak bu durumun sürdürülebilirliği de artık mümkün görünmemektedir.
Yeni bir sayfaya başlanması psikolojik anlamda bir rahatlamasağlayabilir. Özellikle ekonomi ve güvenlik anlamında iyileştirmeler yapılması,eleştirinin önünün açılması, kişilerin fikir ve ifadelerini özgürce ifadeedebilmesi sağlanmalıdır.Ülkenin ve bölgenin durumundan dolayı sürecin devamediyor olması, bu seçimin OHAL ortamında yapılmaması yönündeki temenni veönerilerimizi şimdiden etkisiz kılmaktadır.
Evet, kişilerin eleştiri yapabilme, fikirlerini özgürcesöyleyebilme gibi kanalların açılması, farklılıklarının bir zenginlik olduğunuTürkiye gibi büyük bir ülkenin farklılıklardan ve farklı fikirlerden korkmayanbir ülke olduğunu unutmamalıdır. Farklılıklar ve çeşitlilik, hiçbir zamanolumsuz bir durum olmayıp bir zenginliktir. Yeter ki başkasının özgürlüğünü kısıtlamadanve başkasını ötekileştirmeden beyan edilsin, yıkıcı ve şiddete dayalı değil;yapıcı ve hukuka uygun bir şekilde ifade edilsin.
OHAL sürecine rağmen; insanların görüş ve düşünceleriniifade ettiklerinde cezaevine girmekten veya işini kaybetmek gibi korkulardanartık korkmayacakları bir evreye gelinmesi gerekliliği kendini dayatmaktadır.
Dolayısıyla seçim öncesinden başlayarak; barışçıl birdurumun oluşturulması, büyüyen Türkiye'nin gelirlerinin üst sınıflarda ve büyükşirketler arasında, büyük yatırımcılara değil; öğrencisinden işsizine, asgariücretlisinden memuruna, emeklisinden engellisine, yaşlısından ev hanımınatoplumun her kesimine ve kılcal damarlarına ulaştırarak adaletli bir dağılımınyapılması önemli ve gereklidir.
Son yirmi yıldır, bunca büyümeye rağmen, henüz ülkeninürettiği ve gayri safi milli hasılanın bahsettiğim kesimlere adaletli birşekilde aksettirildiğine şahit olamamak kahredici bir durumdur. Bahsi geçen bualt kesimler bir seçeneksizlik algısı içerisindeler ve bu durumlarından da birçıkış yolu bulamamanın buhranını yaşamaktalar.
Halkın geniş kesimleri, geçim sıkıntısı çekmektedir.
Her ne kadar erken seçim kararı, yeni bir sayfa açılmasıgibi algılansa da; yukarıdaki durumlara yönelik bir kısım iyileştirmelerinyapılmasını zaman açısından-belki de bu yönde bir niyet olmamasından da- zorasokmuştur. Bu bağlamda erken seçim kararının bazı sakıncalar barındırdığıyönündeki görüşlere de yer vermek gerekir.
TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, bunlardan biri. Bilecik,Bloomberg'e yaptığı açıklamada iş dünyası olarak erken seçimi doğrubulmadıklarını belirterek, "2018 yılının yapısal reformlar ve enflasyonlamücadele yılı olmasını bekliyorduk" şeklinde konuşmuş.
Bilecik, bazı kaygılarını da şu şekilde dile getirmiş:"Erken seçim yapmak yapısal reform ve enflasyonla mücadele sürecinitamamen ortadan kaldırır. OHAL sürecinde seçim, Türkiye'yi dış dünyada zordabırakır. Bugüne kadar cumhurbaşkanı, başbakan ve diğer siyasi liderlerdenseçimlerin zamanında yapılacağına dair aldığımız mesajları tamamendesteklemiştik"/sputniknews
Artık bu tartışmaların bir anlamı kalmamış ve ok yaydançıkmıştır.
Bölgemiz ve ülkemizin mazlumlarına yönelik, güzel günlerindoğması umudu ve dileğiyle.