DAVA'DANKAÇANLARIN SIĞINAĞI: 'MAZERETLER'
Ah şu Dünya’nın maişetderdi yok mu?Olmasaydı, ne de güzel işler yapardık(!) Herkes Cenneti ister, ama cennet içinamel yapanlara gelince, onlarda çok azınlıkta? Cehennemden herkes korku veendişeyle, uzak durur; peki, cehennemlik yapılan milyonlarca işve uğraş daneyin nesi? Mazeret uydurmak; asli ve gerçek vazifesinden firar edenlerinsığınağı haline gelmiştir. İş telaşesi, mesaiye kaldım, devlet işidir beklemez,görev böyledir, falan filan gibi; milyonlarca bahane, davasına sırtçevirenlerin baş vurdukları tek adres!... Ne ki, buadreste ne dost var, ne çıkış kapısı ne de kurtuluş…
Davaadamları, serden geçen lakin; inandıkları dava yolundan asla geri durmayanlardır.Onların yaktıkları meşaleyi omuzlayanlar da, aynı inanç ve aynı heyecanla; asılmenzile doğru yol almayı şeref bilenlerdir… Pasiflere gelince, zira onlar;davanın firarı, maişet derdinin havarı; yalnız günü kurtarmanın mücadelesiniveren, rüzgârın akışına göre yön değiştiren atalet ehli avarelerdir… Dava adamıolmak, öyle sanıldığı gibi ucuz ve bedava bir mesele ve meslek değildir… Aksinedava adamlığı, bedel isteyen ve bedel öderken de; aslan pişmanlık duymayanisimsiz kahramanların, asıl mesele ve gayenin ismidir…
Maişetiaşe falan derken, Cahit Zarifoğlu’nun şu ince tespitleri geldi aklıma: “Maişet derdi hepimizin baş meselesi.Kurban bayramında “borcumuz var bize düşmez” diye kurban kesmiyoruz. Acaba neborcumuz vardı? Ekmek parası bulamıyorduk da ona mı borçlandık? Yoksa koltuktakımına, buzdolabına, mukaddesata düşman programları izleten televizyona,çamaşır makinasına yatıracağımız taksitlerimiz mi var? On yıllardır sırtımızdaİslam dışı bir düzenin kamburunu taşıyoruz. Düşmanlarımız ise bizim bumutsuzluğumuzun üzerinde hora tepiyor. Artık kendimize gelelim. İşe evimizdenbaşlayarak kendimize gelelim.” (Aziz ruhu şad olsun)
Evet,kendimize gelelim, hem de nasıl gelelim? Kendimize öyle bir gelelim ki,yıllardır bizi asli gayemizden, davamızdan; ideal ve aşkımızdan uzaklaştırmakiçin, bin bir türlü entrikayla bizi aldatmaya çalışanların burunları erlerdesürünsün… Kendimize gelelim, asli gaye ve davamızdan kaçmak için, mazeretleruydurmaktan vaz geçelim artık! Zira mazeretler uydurup, kulluğun ana gayesinioluşturan “İslam’i vazifelerinden firar edenler; dün olduğu gibi, ne bu gün nede yarın, onlar asla hayırla yâd edilmeyeceklerdir…
İslam’ihassasiyetlerimizi bırakıp, nefislerimizin İslam dışı istek ve arzularına nezamana kadar ram olacağız?… Bu sonu gelem mazeretler, tul-i emeller, İslam’auymayan yaşama biçimlerimiz bizi nereye götüreceğini, neden iyice düşünmüyoruzhala?! İşten boşalamıyorum mazeretini uydurup namazı bırakanlar, çağın ve asrındüzenibu uymak lazım deyip, karısının ve kızının tesettürsüz gezmelerine gözyumanlar, borcum var deyip, ALLAH’IN vermiş olduğu servetin zekâtını vermeyenler;Ramazan ayı gelince ceplerine (şeker-tansiyon hastasıyım) (gerçek hastalaristisnadır tabi) ilaç koyup orucu tutmayanlar, ama her vesileyle iyilerinyanında iyi görünmeye çalışıp ve düzenbazların yanında, onlara ayak uyduranlar;dava ehli değil, uyduruk mazeretlere kulluk yapan heva ehli kaçkınlardır…
Mazeretleruydura uydura ne hallere geldiğimizi bir bilebilsek? Üç günlük dünya hayatınıngeçici ve kandıran zevklerine ayak uydurup, yaratılış gayesinin ana konusuolan; ALLAH’A kulluk yapmaktan kaçmak da neyin nesidir? İnsanoğlu şunu çok iyibilmelidir ki, kaça bildiği kadar haktan kaçsa da, uydurabildiği kadarmazeretlerin arkasına sığınıp görevlerini ihmal etse de, konuşabildiği kadaryalan yanlış konuşmalarına insanları inandırmakla, kandırıp günü kurtarmanınmücadelesini verse de; vs. er ya da geç her şeyin hesabını soracak olan yüceALLAH’A her şeyin hesabını bir bir vereceğini asla unutmamalıdır…
Evet,kulluk davasından kaçmak için; insanların en çok başvurdukları yöntem şekli:“Hiç şüphesiz mazeretler uydurup sıyırmaktır. İkinci Endülüs’e geçit vermeyen bilge Kral Aliya Izzetbegoviç (Rabbimrahmet eylesin); ne güzel de tarif etmekte Müslümanların içinde bulunduklarıhali: “Müslümanlar, Kur’an hayata nasıl uygulanacak?” sorusundan kaçmak içinKur’an’ın nasıl okunması gerektiği hususunda geniş bir ilim ürettiler.”Demekle, aslında Müslümanların, İslam’ın hakikatve ilkelerindenkaçmak, uzaklaşmakiçin; mazeretlere sığınarak, gerçek vazifelerini terk ettiler anlamak lazımdır…Selam ve dua ile. 16 Ekim 2017.