ENGELLİLER HAFTASI

Engellilik, doğuştan ve/veya sonradan herhangi bir hastalık,kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyalfonksiyonlarını/yeteneklerini farklı oranlarda kaybetmiş, normal yaşamıngereklerini tam olarak yerine getirememe durumunu ifade eder. BM, 1992 yılında, 3 Aralık tarihinin “UluslararasıEngelliler Günü” olarak kutlanmasına karar vermiş, yine Birleşmiş Milletlerüyesi 156 ülke ise; 10-16 Mayıs’ı “Engelliler Haftası” olarak kabul etmiştir. Hafta boyunca Türkiye’de de engellilerle ilgili çeşitlietkinlikler, kutlamalar düzenlenmektedir. Bu gün ve haftaların kutlanmasındaki maksat, engellilereyönelik farkındalık oluşturmak, empati yapmak, onların sorunlarını dinlemek veçözüm yolları bulmak ve uygulamak, çeşitli etkinlikler düzenleyerek stresatmalarını ve eğlenmelerini sağlamaktır. Son yıllarda engellilerle ilgili çok şey yapıldı. Bu yıl,içinden geçtiğimiz sıkıntılı sürecin de etkisiyle olumsuz etkilenen birçokfaaliyet gibi, Engelliler Haftası da sönük geçti/geçmekte. Son istatistikler; ülkemizde engelli sayısının toplumunyüzde onuna yaklaştığını göstermektedir. Dolayısıyla, bu konudaki bilincin anamerkezinin ilahi/vicdani olması, empati ve hepimizin engelli adayı olduğuhususlarını içermesi önem arz eder. Bazıları, istatistikleri abartılı bulabilir ancak engelligruplarını göz önüne aldığımızda mesele daha iyi anlaşılacaktır. Bazı engel gruplarını şu şekilde sıralamak mümkün: Görme engelliler, bedensel engelliler, İşitme engelliler,İşitme ve Konuşma engelliler, Ortopedik Engelliler, Zekâ ve Ruhsal Engelliler.Otistikler, Dawn sendromlular, zihinsel engelliler… Bu dezavantajlı gruplara; Güçsüz Yaşlılar ve KorunmayaMuhtaç Çocukları da eklersek bu oran daha da aşılır… Engelli olmanın da, engel türü ve engelli olan birey bakımındanayrıca kendi içinde de zorlukları vardır. Örneğin işitme engeli bireye göredaha hafif gelebilecek görme engelli birey, eğer çocuk ise veya kadın ise ya dagörme veya işitme engelli birey, bir de bedensel engelli ise; bu durum dahafarklı sorunları beraberinde getirebilmektedir. Yine, işitme engelli bir birey, bir de zihinsel engelli ise;bu, durumu daha da zorlaştırmaktadır. Yine engelli bir bireyin medeni hali de, getirdiğisorumlulukları arttırdığından çeşitli zorluklara yol açabilmektedir. Görme ve işitme de dahil olmak üzere bazı engel grupları,yetersiz algılardan dolayı, zamanla zihinsel yetenekler bakımından geriyegidebilmekteler… Tüm bunlara rağmen toplumsal sorumluluğumuz;engellilerimize, hak ettikleri değeri vermek, onların engellerini engelolmaktan çıkarmaya yönelik, eğitsel, sosyal, ekonomik politikalar uygulamaktır. Engellilerle ilgili talep ve onları tanımlama işinin birinciderecede engellilere bırakılması, özellikle bu tür gün ve haftalarda,mikrofonların onların elinde olması önem arz eder. Onların kendileriyle ilgili tanımlamaları, yaşadıklarısorunlar ve bu sorunlara yaklaşımları, beklenti ve talepleri, bizimkinden dahadeğerli ve daha gerçekçi olacaktır. Belki de 23 Nisanlarda çocukları koltuklara oturttuğumuzgibi; engellileri de yönetici koltuklarına oturtmalı ve sözü onlarabırakmalıyız. “Engellileri en iyi anlayacak olan, yine engellilerdir”ilkesi gereği; eğitim başta olmak üzere çeşitli alanlarda engelli istihdamınaağırlık vermek gerekir. Biraz daha ağır derecede engeli olan ve yaşamını tek başınasürdüremeyenlere yönelik, devletin sunduğu imkanlar artmıştır. Bu anlamda,eğitim, sağlık başta olmak üzere ekonomik katkı da sunulmaktadır. Bu durum bazı istismarların oluşmasını da beraberindegetirmekte. Devletin engelli birey için harcansın diye verdiği paranın doğrukullanılmaması gibi durumlar, devletin ücretini ödediği bazı özel eğitimmerkezlerinin eğitim anlayışına sığmayan yönelimleri de sayabileceğimizsorunlar arasında… Velhasıl, bu sorunlara yönelik olarak da çeşitliçalışmaların ve düzeltmelerin yapılması, denetim mekanizmalarınıngüçlendirilmesi faydalı olur. Engellilere bakışımızı, yaklaşımımızı sağlıklı bir halegetirecek bilince ulaşmamız dileğiyle.