APTALCA TUTUMLAR

Rahmetli babam aramızdan ayrılalı tam iki yıl oldu. Onun yokluğuna hâlâalışabilmiş değiliz. Kabrini her ziyaretimizde kendisineve bütün ehl-i imanın ölmüşlerine rahmet ve mağfiret duaları okuyor, hayırlayâd ediyoruz. Ancak boğazda düğümlenen bir hüzünle birlikte ister istemez bazıdüşüncelere de dalıyorum. Geçen gün mutat ziyaretlerimizden birini yaparken, babamın mezarıçevresindeki mezarlara dikkat ettim. O boş olan bölge iki yıl içinde dolmuş,yüzlerce insan ölmüş. Demek ölüm durdurulamıyor, Sırası gelen herkes bu kapıdaniçeri giriyor. Çoğu mezarların üzerine dünyevi rütbe ve makamlarının da yazıldığınıgördüm. Ancak insanın ruhuna işleyen gerçek şudur ki, dünyevi görevi, makam verütbesi ne olursa olsun hepsi aynı miktarda bir yer kaplamış, hepsi aynıtoprakla buluşmuştur. Bütün mezarların içi aynı toprak ve aynı boyuttadır. Ohalde bütün dünyevi rütbeler kabrin kapısına kadardır. Masraf edilmişbakımlı mezarların dış görüşünden başka hiçbir fark görülmüyor. Tabii berzahâlemindeki durumlarını görmüyoruz. Ümit ederiz ki hepsi orda da rahattırlar,rahmet içindedirler. Mezarların bu durumunu görüp herkesin sonunun bu olacağını öğrendiktensonra hayatta olanların da kendilerine çeki düzen vermeleri gerekir. “Nasihatistersen ölüm yeter” şeklindeki büyük sözün anlamı burada çok daha netgörünüyor. Basit ve geçici hevesler uğruna kalp kırmak, dünyada bırakıpgideceği fani mal için çatışmak, kavga etmek, düşmanlıklar oluşturmak aslaakılla bağdaşmaz. Mezarların eşitliğini görüp basit dünyalıklar için Allah’ınyasaklarını çiğnemek, zulüm ve hileler yapmak, boş şeyler uğruna çırpınıpdurmak, ancak “aptallık”la izah edilebilir. Başka izahı yoktur. Yüce Allah, kullarına karşı anne ve babadan, kıyas edilemeyecek kadar dahaşefkatli ve merhametlidir. İnsan olsun, hayvan olsun bütün anne ve babalaraverilen şefkat, Yüce Allah’ın rahmetinden küçük bir yansıma durumundadır. O’nunkullarına yaptıkları da çok zengin ve şefkatli bir babanın oğlu içinyaptıklarıyla ölçülemeyecek kadar hesapsız ve sınırsızdır. Bütün mahlûkatıinsanın hizmetine seferber etmiştir. İnsan, bütün yaratılmışların en şereflisi olabilecek bir mahiyetteyaratılmıştır. Bu hedefe yönelik olarak gereken her türlü donanım verildiğigibi, ilahi bir program süreci içinde peygamberler aracılığıyla bir eğitimetabi tutulmaktadır. Büyüklerimizin “eşref-i mahlûkat” dedikleri bu ilahi konum,ancak vahyin eğitimiyle kazanılabilir. Yüce Yaratıcının insandan bekledikleri, insanların da yaptıkları her iştekihedef ve beklentileri durumundadır. Her alanda, her ne amaçlanmışsa onun eniyisini elde etmek herkesin isteğidir. Meyve veya sebze yetiştiren insan, eniyi ürünleri elde etmeyi hedefler. Çürükleri daldan koparıp atar. Hiç kimsetarım işinde çürük ürün elde etmeyi istemez. Okullarda, dershanelerde öğrenciyetiştirenler en iyi bir sonucu amaçlarlar; kötü ahlaklı, âsi, topluma belaolacak kimselerin çıkmasını istemezler. İşte bu hayat sürecinde, “eşref-imahlûkat” hedefi için uygulanan ilahi programla Allah, kullarının en iyi olmasını istemektedir.Kur’an’ında “O Allah’tır ki amel bakımından hanginizin en iyi olduğunuimtihan etmek için ölümü ve hayatı yarattı” (Mülk, 2) buyurarak bu isteğiniaçıklamıştır. Kötülerle arkadaşlık yapan ve okuldan kaçıp eğitimini yarıda bırakanöğrenci gibi, İlahi eğitimden kaçarak hedeflenen sonuca ulaşamayan kullar,aptalca bir tutum içine girerler. Hiç bir düşünce ve davranışları akıllıcaolmaz. Kâinattaki en aptal yaratık duruma düşerler. Hayatları tersliklerle doluolur. Toplumları bu yönüyle biraz inceleyebilenler, bu durumu hemen farkederler. Yaşlılığın kaçınılmaz olduğu, güç, güzellik ve sağlığın bir gün eldençıkacağı kesin olduğu halde, hiç böyle bir şey olmayacakmış gibi gençliği boşşeylerle zayi ederler ve değerlendirmezler. İbret alınması gereken her olaykarşısında, avcıyı gören deve kuşunun başını koma sokarak ondan kurtulduğunuzannetmesi gibi gözlerini yumarak gece olduğunu sanırlar. Gelip geçici azıcık bir dünyalık mal veya makam için ebedi olacakmış gibiönem verir ve ona sarılırlar, onun üzerine her türlü kavgayı yaparlar. Birkoyun için birbirlerini öldürürler, sonra da barış yemeği için yüz koyunkeserler. Yanlış anlaşılmasın, doğru olan bu ikincisidir, bir insanın gönlünükazanmak yüzlerce koyundan daha değerlidir. Binlerce kez el değiştiren ve onasahip olanın dahi bırakıp gideceği şüphesiz olan bir parça arazi içinbirbirlerini öldürür, aileleri yok ederler. Oysa akıllıca düşünenler bilirlerki, bu dünya süslenmiş, bezenmiş güzel bir gelin gibidir; herkese gülmüş amakimseyle evlenmemiştir, hiç kimseye yar olmamıştır. Ama ne yazık kidünyanın bu durumunu bile bile herkes onu elde etmek için canhıraş bir şekildeçaba sarf etmektedir. Kimse kusura bakmasın bu, aptallık değil de nedir?Eşref-i mahlûkat olması beklenen insanın bu tür aptalca tutumları kabul edilmezbir kusurdur. Mezarıyla dahi bize nasihat eden babama ve vefat eden bütün ehl-i imanaAllah’tan rahmet dilerim.