RAMAZAN URFA'DA YAŞANMAZ!
ŞanlıurfaBüyükşehir Belediyesi’nin billboardlardaki ‘RamazanŞanlıurfa’da yaşanır’ reklamına inşallah kimse aldanıp da gelmemiştir. İşyapanı eleştirmek kolaydır. İş yapmayan hiçbir şey yapmadığı için eleştirilecekbir şeyi de olmaz. Büyükşehir Belediyesinin başka illerde yaptığı tanıtımhamlesi güzel bir iş. En azından hiçbir şey yapmamaktan iyidir. Ancak ciddieleştirilecek yönü var.
Samimiolalım. Hangimiz zenginlerimizin yaptığı gibi daha serin ve yaylaların olduğubir yere gidip Ramazan’ı geçirmek istemez. Sıcaklardanyanıyoruz. Akşama kadar neredeyse dilimiz dışarıda dolaşıyoruz. Bulduğumuzbir parça gölgeye sığınıp susuzluğumuzu unutmaya çalışıyoruz. Yaşlılarımızbuldukları en yakın parklarda, camilerde serinleyip uyuyarak iftara kadar zamangeçirmeye çalışıyor. İşçiler gündüz yapmaları gereken işlerini iftar ile sahurarasına kaydırdı. İnsanları kavrulmaya mı çağırıyoruz anlamadım. Bir gelen busıcakları görse, kışın bile gelmek istemez artık Şanlıurfa’ya.
Geriyekalıyor iftar menülerimiz ve ciğer muhabbetlerimiz. Bu da kente gelenmisafirlerimizi gelip-gelmeyeceğine pişman eder. İftar menülerinin fiyatı 40lira ile 75 lira arasında değişiyor. -Sen Şanlıurfa’sın kendine gel- diyebağırmak geliyor insanın içinden. Nasıl oluyor da 18 liralık kebap porsiyonu,bir sıkım çiğköfte ve bir-iki dilim tatlı ile 50-60 liraya çıkar? Haydi adamlarkırk yılın başında geliyor, iki günde kaç bin lirayı bırakıp gittiler diyelim!
PekiŞanlıurfa halkına reva mı bu?
5 kişilikbir ailenin sadece bir öğün yemekte 300 lira hesap ödemesini nasıl beklersiniz?-Ekonomikdurumu bir öğünde 300 lira bırakacak kadar iyi olmayanların ne işi varrestaurantlarda?-Haklısınızherkes haddini bilmeli, zıkkım yesin! Diyelim ki böyle bir aile yine de çocuklarınınmahrum kalmaması adına bir ciğerciye gitti. Buralara da hijyenin “h”si uğramıyor. En kralına gitseniz bile tasta gelenayranın içerisinde garsonun parmağı da geliyor. Artık ondan önce o parmaknerelere girip çıktıysa o da sizin şansınıza. Akarbaşı’ndan geçenler bilir,“buyur abla, buyur abe, boş aile yerimiz var” diye bağıran lokantacıların gögsünün kılı, düğmelerini göbeğine kadaraçtığı gömleğinden dışarı fırlıyor. Gazeteci olduğumuz halde biz bile buralardahangi kurumun denetim yapması gerektiğini bilmiyoruz. Gıda, Tarım veHayvancılık Müdürlüğü’ne gidiyorsunuz “büyükşehir belediyesinin zabıtası”diyor, ilçe belediyesine gidiyorsunuz “halk sağlığı” diyor. Düşünmek bileistemiyoruz ama canımıza çok “tak” etse; nereyi, hangi ihbar hattını arayacağızAllah aşkına? Bilen söylesin. Kentin valisinin, belediye başkanının ekmeğiniyediği fırınların durumu bile ortada.
Ciğerolayında bir de “keş para” kazığı var. Diyelim ki çoluk-çocuk gittiniz birciğerciye. Veya Allah muhafaza dışarıdan gelen iki misafirinizi götürdünüz.Afiyetle yemeği yedikten sonra kasiyere gidip hesabı ödemek istediniz. Şayet -canımkredi kartının geçmediği yer mi var, nakit olmasa da olur- diyenlerdensenizhapı yuttunuz. Ömür boyu hatırladıkça kendinizden utanacağınız bir anınız oldubile. Bence daha fazla kimsenin küçük düşmesine müsaade etmeden, bu dayatmadan vazgeçilmeliyada maliyeti kurtarmıyorsa ciğercilerin önüne kocaman yazılar yazılmalı “bizim malımız peşin, işine gelirse ye”diye. Geçen yıl haberini yapmıştık, dışarıdan gelen bir grup öğrenci “neredeysebize senet imzalattılar” demişlerdi.
Hele yolboyu kaldırımlarımız var ki, aman Allah’ım! Ramazanda türeyen kürsü kondu kahvelerden bahsediyorum. Kadınlargeçerken, bıyıklarını kıvırarak uzaklaşacağı yere kadar adrese teslim edenlerinoturduğu kaldırımlar.
Bunlarbelki de kolay işler değil. İşte kolay olmadığı için her göreve herkesinatlaması caiz değildir. Benim Hürriyet Gazetesi’nde köşe yazımı yayınlatmayıistemek gibi. Allem ettim, kulem ettim bir seferliğine Hürriyet’te veya YeniŞafak’ta yazımı yayınlattım diyelim, ikincisi çıkar mı?
Billboardlarlada, bilmeyenleri gerçekten Şanlıurfa’ya getirtseniz bile bir dahası olmaz. Yabancılarınuğrak yerlerindeki trafik ve otoparkçilesi konusuna girmedim bile.
Tekrarsöylüyorum!
İş yapmakgüzel. Hele hele dışarıya açılmak çok daha güzel. Ama misafir görmeden ilk önceevinizin içerisini toparlayın. İçinize sinerek oturduğunuz bir eviniz varsadeğil Diyarbakır’dan Amerika’dan bile turist çekersiniz.