ŞEHR-İ RAMAZAN MEDRESESİ (V)

“Onlar,iman edenler ve Allah’ın zikriyle kalpleri mutmain olanlardır. Dikkat edin!Kalpler, ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur.” (Ra’d/ 28) Kalplerini vekalıplarını birlikte, Allah’a ve O’nun zikrine döndürenler; fikir, zikir veşükür ile istikamet bulan bahtiyarlardır! İhlas ve ihsan makamında olabileninyolu da bu üç aşamalı; ruhi ve bedeni kemalattan geçmektedir… FİKİR VE ZİKİR!Her zamankinden farklıve ziyade olarak, Müslümanın Ramazan ayında; daha derin fikir ve tefekkür, dahaçok istiğfar ve zikir, daha çok şükür vazifesini eda etmesi gerekmektedir.Anlayış ve fehmin merkezi olan kalbin, kafadaki akla hâkim olması; tahkiki biriman, müstakim ve müstakil bir duruş ile mümkündür… Kul, gönül (kalp) aklınıvücut sarayının tek hâkimi yapmayı başarmadığı müddetçe; boş gailelerden veinişli yokuşlu düşüncelerden kurtulamaz. Bundan dolayıdır ki, “nefsini tanıyanRabbini tanır” denilmiştir. Kalpgözü kapalı olan insan, kafa aklıyla hareket eder. Evet, belki kafa aklıylahareket eden bir insan; hesap kitap işlerini, ticarive maddi işlerin girdisi veçıktısını çok iyi bilir ve dünyadaki işlerini rayına oturtmada büyük maharetsahibi de olabilir. Lakin, bu kafa aklı, ona Allah’a giden yolda yardımcı olamayacağıgibi; nefis ve vesvese çıkmazından da kendini kurtaramaz. Yüce Rabbimiz buyuruyor: “Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunucehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar;gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşteonlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafilleronlardır. (A’raf/179) Dikkatedilirse bu ayette, aklın merkezi kalp olarak tarif edilmektedir… “Bu kalbinaklı” sadece müminlere hastır. Bu, “nurani akıl” dır ki hayrı emreder, hayrıüretmeye yarar. Camilerin dış duvarlarının köşelerine kuş sarayı yapmayıdüşündürten, sadaka taşını icat ettiren, sakat kuşlar için vakıf kurduran,hasenatı ve iyiliği yaptıran işte bu akıldır. (Atilla Pamirli/ Semerkanddergisi Temmuz 2017 sayısı)Demek ki, iyiliği emreden nurani kalp aklı ilesadece dünyevi işleri düşünen kafa aklı olmak üzere; akıl ikiye ayrılmaktadırki; kalp aklı, kafa kalbine hakim olduğunda; işte o zaman kulun istikameti dedüzelir ve hem Rabbini tanır, hem de yaratılış hakikatini!... Şimdi,kalp aklıyla hareket etmeyen bir insan; gerçek manada ne fikir, ne zikir ve nede şükür sahibi olamaz. Çünkü, referansını ilahi vahiyden almayan akıl; kısırbir döngü içerisinde bocalayıp durur ve girdiği o derin gaflet kuyusundan birtürlü kurtulamaz. Hayır ve iyilik namına hiçbir şey üretemez duruma düşer, öyleki, o insan, evham ve korkulardan emin olamayacak hale gelir ki, dünyaya dörtelle sarılmaya başlar. Dünyadaki kazanımlarını düşünür durur ve hiç birisinikaybetmeyi asla göze almayı düşünmek bile istemez duruma gelir. Oysa kalp “aklı” ile olay ve hadiselerebakan insan, imanın tadına varmakla birlikte; her şeyin gerçek sahibinin ALLAH olduğunaiman eder! Ve yönünü O’nun vahdaniyetine çevirip kulluk makamında seyreder! O,artık dünyada kaldığı müddet zarfında yaşamak için yer içer, yemek ve içmekiçin yaşamaz. Bilir ve inanır ki, yemek ve içmek için yaşayanlar; dünyahayatında huzurlu olamayacakları gibi, ahiretlerini de kaybedenlerdir… AzizRamazan ayı ki; imanlı gönüllere huzur ve sekine vermekle, insanı tüm süfliduygu ve düşüncelerden arındırıp, onu ulvi makamlarda meleklerle yan yanagetiren, sonsuz rahmet iklimidir. Evet,iman nimetine ermiş olan biz kulların, önce yüce rabbimizin eşsiz sanatını vekendi yaratılışımızı bir güzel fikr edelim ki; zikir ve şükrün doruğunaerişebilelim. Fikir sahibi olamayan ham gönüller, zikir ibadeti ile şükürnimetinin manasına vakıf olamazlar. Zira onlar, her şeye kafa gözüyle baktıklarıiçin; daima noksan,olumsuz ve kısır tarafından bakmaya başlarlar. Hâlbuki kalp“aklı” ile bakanlar; her oluş ve bitişe, hikmet, marifet ve hakikat sırrıylabakar ki; işte bu Müminin ferasetidir. Şöylebir etrafımıza baktığımızda, evrenin kusursuz işleyişi, ağaçların koro halindeadeta hu deyişlerini; kuşların pervane misali olup kâinatın nakışlarınımüşahede edercesine zikir halkası oluşturmalarını rahatlıkla görebiliriz. İşte buhakikati kavrayabilmek, kalp “aklı” nın kafa aklına hâkim hale gelmesiylemümkündür… Baktığımızda, iki asırdır kalbi akıldan kopardığımız için, “fikir,düşünce, tasavvur” dediğimiz her işte menfaate dayalı, saptırıcı, hayırdan uzakdüşüncelere tabi oluyoruz. Hâlbuki düşüncenin merkezi kalptir. Hz. Ali (k.v)Efendimiz’ in buyruğuna göre “aklın mahalli kalptir.” Bizler düşünceyi veeylemi kalpten, yani imandan ayrı görünce yaptıklarımız hayır doğurmuyor.Selef-i Salih’ine benzeyeceğimize, kalpleri mühürlenmiş kâfirlerin (hakikatinüstünü örtenlerin) düşüncelerine ve işlerine benzer şeylerle ömrümüzügeçiriyoruz. İmanın kıymetini en çok bilmemiz gerekirken onu ayrı, hayatımızıayrı tutuyoruz. (a.e) Şehr-i Ramazan medresesinin; “Gönül gözlerimizin açılmasıve imanımızın kâmil olmasına vesile olmasını temenni eder, hayırlı ve bereketliiftarla dilerim… Selam ve dua ile. 28 Mayıs 2018.