ERDEMLİ OLMAK VE İLKESEL DÜŞÜNMEK
Gerek ülkemizin içinden geçtiği süreç ve gergin devam edenseçim atmosferi ve gerekse bölgemizde artan gerginlik, yeni gerilimler veegemen güçlerin bölgeye giderek daha fazla baskı uygulamaları, birlik veberaberliğin önemini arttırdığı gibi ilkesel düşünme ve erdemli davranmayı dabir o kadar önemli hale getirdi.
Toplumu ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, gergin ortamoluşturmadan, bir savaşa gidiyor gibi bir ortam hazırlamadan ve kimin kazanıpkazanmayacağının bir kıyamet senaryosu ile sonuçlanabileceği gibi bir algıoluşturmadan, insanların ruh halini bozmadan, iradelerini etkileyebilecekyanıltıcı yaklaşımlardan uzak durarak, sakin bir seçim süreci ve Ramazangeçirmek vatandaşlarımızın genelinin de bir isteği bence.
Bu bağlamda dürüstlük, güven, dayanışma, hoşgörü gibi söylemve eylemlerin, sürece daha uygun olacağı ve bize yakışanın da bu olduğunudüşünüyorum.
Bu vesileyle, bu hafta, tüm bunları yapmanın gerektirdiğiiki unsur olan, erdem ve ilkesel düşünme başlıklarını ele almanın uygunolacağını düşündüm.
Erdemli olmak; ilkeli, adaletli, emin, merhametli,sağduyulu, cesur ve daha buna benzer olumluluklar gerektiren bir ahlaka sahipolmayı ifade eder.
Veda hutbesinin, anlam ve önemini idrak etmeye en çokihtiyacımızın olduğu bir dönem bu. Toplumsal bekanın, ayrışma ile değil;halkımızın tüm kesimleriyle, bölgemizdeki halklarla dayanışmadan geçtiğininanlaşılması önem arz eder.
Bu süreci atlamak için, erdemli politikalara, erdemlidavranışlara, erdemli insanlara ihtiyaç vardır.
Müslüman, erdemli olmalı ama erdemli olmak için müslümanolmak gerekmiyor; aynı zamanda, kendine müslüman diyen bir yığın insanın,erdemden ve şereften yoksun yaşadığına da tanık olmaktayız.
Yaratıcı; İnsanı, en şerefli varlık olarak yarattığını belirtiyorancak alçalmak konusunda insan diplerin dibini bulabilen bir varlıktır.Dolayısıyla insan, derece bakımından oldukça geniş manevralar yapabilecekdonanıma sahip bir potansiyeldir.
Hangi inanç ve düşünceden olursa olsun, hangi toplumdayaşıyor olursa olsun, erdemli olmak mümkündür. Hz Muhammed bunu; hemrisaletinden önceki pratikleri ile hem de sonrasında, ilkelerini açıklayarakgöstermiştir.
Dolayısıyla haksızlık karşısında saf tutarken, kiminmüslüman olduğuna değil; kimin haksızlıkla mücadele ettiğine, kimin haklıolduğuna, kimin adalet peşinde olduğuna bakmamız, ilkesel bir duruştur veerdemlice olan budur.
"Hılfıl Fudul", bu anlamda risalet öncesi biruygulama olarak dikkat çekmektedir. Bugünün Müslümanları, bu duruştanuzaktadır, o yüzden küresel egemenler karşısında saf tutma noktasında, ümmetolarak/küresel anlamda bir temsiliyet oluşturamamanın olumsuzluklarınıyaşamaktalar. Birçoğu da zaten zalimlerle tuttuğu saftadır ve bundan memnundur.
Erdem; insanı davranışsal, zihinsel olarak insan kılar, değerlikılar. Salt insani açıdan bakıldığında, bu böyledir. İslami/dini açıdan insanışerefli ve onurlu kılan; Tevhid’dir. Erdem; sapmalar ve yanılmalar olmazsa;Tevhid’e götürecek davranışsal bir çizgi, bir duruş ve bir ahlaktır.
Müslümanlar, kendilerini değerlendirirken de kendileridışındakileri değerlendirirken de erdem'i ölçüt kabul ederler, etmeliler de.Erdemli davranmayan birinin üzerine, İslam elbisesi tam anlamıyla oturmuşsayılamaz. Zira İslam; tüm donanım ve becerilerin, doğru yönde ve doğru şekildekullanılmasına tekabül eder.
Peygamberimizin/önderimizin -müslümanın ve müslüman olmasada şahsiyetli insanların, sahip olması gereken özellikleri de içeren ve önemlibir ilke olan- şu hadisi, aynı zamanda, bazı durumlarda tepkisiz kalmanınalçaltıcılığını ve düzeltici eylemlerin gerekliliğini ortaya koymaktadır:
“Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezsedilinizle düzeltiniz, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.”
Sadece bu hadiste bile erdemli bir insan olmanın anakodlarını görmek mümkündür.
Bugünün insanının temel sorunu; bir kötülük gördüğü zaman;duyarsız/tepkisiz kalması ya da gereken tepkiyi göstermemesidir. Hatta ötesivar; kötü ve iyi kavramlarını yanlış ölçülerle/ölçütlerle değerlendirmek gibizihni bir körlüğe duçar olmuş yığınlardan söz etmekteyiz. Bu yüzdenilkesel/evrensel düşünemiyor; duygularımızı düşünce sanabiliyoruz. Böylelikle,manipülasyonlara açık bir hale gelebiliyor, adaletli, merhametli vevicdanlı/sağduyulu olma özelliklerimizi devre dışı bırakabiliyoruz.
Bu tablodan erdemli bir duruş/düşünüş/davranış çıkmıyor.Erdemli bir yaklaşım, hayatımızın tüm alanlarını kuşatırsa; sorunlarımızın veçözümlerimizin büyük oranda farklılaşacağını görmemiz mümkün olacaktır.Örneğin; açlığın, gıda eksikliğinden kaynaklanmadığını; güvenliğin, salt modernve gelişmiş silahlara bağlı olmadığını görebileceğiz. Hatta ilkeli bir yaşamın,hayat boyu savaşı da barış'ı da içinde barındıran bir güç olduğunu görürüz.
Din, her şeyi dindaşlarımızla yapmayı önermez. Din, dindaşlarımızlave erdemli olan toplumlarla, özgürlüklerin yolunu açmayı önerir. Din, onainanan ve inanmayandan çok; ona inanan ve bildiği halde reddeden/örtenarasındaki soruna odaklanır. Özgürlük savaşı; Allah'a/Allah’ın mesajına ulaşmayolunda ki tüm engelleri/örtüleri/saptırmaları/ algıları yok etme savaşıdır. Busavaşın, sadece üzerinde taşıması gereken sıfatlardan uzak olduğu halde kendinemüslüman diyenler ile değil; erdemli, doğruya değer veren, iyi niyetli,ahlaklı, doğru niyetli/ahlaklı insanlarla/toplumlarla birlikte verilecek birmücadele ile sağlıklı bir duruşla mümkün olabilir.
“Kime yapılırsa yapılsın; mazlumdan yana ve kim yaparsayapsın zalime karşı olma” ilkesi, bu yönüyle dosdoğru bir parolaniteliğindedir.
İslam’a aşina olan ya da insan olan hemen herkesin bildiğive dünyaya musallat olmuş kötülüğün ne olduğu konusunda doğru tespitlerdebulunması, çok önemli bir meseledir. Bu mesele ile ilgili çaba ve duruş,minimum bir sorumluluktur ve büyük sonuçlar doğurabilir.
Günümüzde kötülük, küreselleşmiştir. Kötü, doğayı, fıtratı,barışı, adaleti ve özgürlüğü bozan her odak, her politika, her plan, hereylemdir. Bugün güç, kötülerin elindedir ve kötüler en güçlü olanlardır.
Kötülük, haksızlıktır, hukuksuzluktur, ötekileştirmedir,gasptır, işgaldir, zorbalıktır, azgınlıktır, ilahlık/büyüklük taslamaktır,hiledir, sözünde durmamaktır, bencilliktir...
Kötülük; kapitalizm’dir, Neo Liberalizm’dir, Faşizm’dir,Siyonizm’dir, ırkçılıktır, asimilasyondur, jenosiddir.
Kötülük; borsadır, bankadır, insanın ilahlık konumunageçtiği yasalar çıkarmasıdır, modernist ve demokratik dayatmalardır, tek hukuksistemi, sekülerizm ve tek yaşam tarzı dayatmalarıdır.
Kötülük; algı yönetimidir, toplum mühendisliğidir, kötüamaçlı sanattır, tüketim amaçlı günler ihdas etmektir, sahteciliktir, modadır…
Kötülük; güçlülerin zulmetmesidir, zayıfların zalimlerinyanında yer almasıdır.
Kötülük; zalim karşısında; zayıfların, tüm ihtilaflarını birkenara bırakarak birlik olmamasıdır.
Kötülük; zulme ve zalime razı olmak, teslim olmak ve Allah’agüvenip dayanmamaktır, Allah’ın galip olduğuna inanmamaktır.
Kötülük; ABD’dir, İsrail’dir, İngiltere’dir, AB’dir,Vatikan’dır, BAE’dir, Suudi Arabistan’dır; Bahreyn’dir…
Bu odaklardan gelen tüm hareketleri, uyguladıklarıpolitikaları, özenle süzgeçlerden geçirmeli ve onların kirli planlarına ortakolmaktan uzak durmalıyız. Bu konuda, kendimize gücümüzün yeteceği eylemlerdebulunmak mümkündür. Buğz etmek gibi, dilimizle mücadele gibi.
“Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlaralütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları varisler kılalım.”/Kasas:5
Tüm bunları bağlamak istediğim nokta; görüne görüneüzerimize doğru gelen bir istilanın ayak seslerinin kulakları sağır edişineşahit olmamızın anlamına dikkat çekmektir. Ortadoğu'da yaşadığımız zilletinnedenlerini aramak ve doğru sonuçlara ulaşmak gayesindeyim. Bölgemizde yaşananve çok önceleri anlamını bildiğimiz, İsrail’in güvenliği, Büyük İsrail, Nil’denFırat’a, BOP, NATO, Ilımlı İslam, Dinler arası diyalog ve buna benzer kimikavram ve politikalarla ilgili -tehlike kapıya dayanmışken olsa bile- doğrusonuçlara ulaşmanın önemine dikkat çekmek istiyorum.
Bu politikaların, batı için vazgeçilmezliğini idrak etmektegecikmemizin nelere yol açabileceğine, bu gidişatın, kendi aramızdaki, bizi oyalamakiçin tartıştırıldığımız ihtilafları nasıl anlamsız ve faydasız kıldığına dikkatçekmek istiyorum.
Sonuç ortada. Biz, mazlumun ya da küresel müstekbirlerekarşı direnenlerin mezhebine, etnik kimliğine bakıyoruz. Hayır hayır,bakmamalıyız hatta dinlerine bile bakmamalıyız. Bu, evrensel/insani ve İslamiolan ilkeye ulaşabilmek ve bu yönde erdemli bir duruş sergilemek dileğiyle.
Rabbim tüm mazlum coğrafyaları korusun, coğrafyamızı istilaetmek isteyen şer cephesi karşısında doğru yerde durmamızı, erdemlilerleberaber zalimlere karşı dik duruş nasip etsin ve ayaklarımızı bu doğru yoldasabit tutsun.