BEKLİYORUM
Küçük bir mekana sıkışıp sessizce, bekliyorum öylece...
Neyi beklediğimi, kimi beklediğimi de pek bilmiyorum.
Akşam karanlığının kabus gibi çöktüğü, loş ışıkların sessizliğinde öylece bekliyorum.
Dışarıda dondurucu bir ayaz,
İçeride sıkıntıların hücumu.
Nasıl edeceğimi, ne yapacağımı bilmiyorum.
İnsanlar mı? Karaltı gibi karanlığa koşuyorlar çoğu onların,
Karnı tok, yüreği sakin olan bilebilir mi neşterin altına yatmış olanın çekmiş olduğu acıları?
Herkes kendi aleminde, Küçücük bir dünya kurmuş kendini avuturcasına,
Ölen mi var, giden mi var, umursayan var mı?
Daralıyorum bu çirkef düzmece düzenden Hele, meçhule koşan şu kocaman heriflerden.
Gök beni sıkıyor yukarıdan adeta, Yer üşütüyor beni aşağıdan
Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum
Gaflete teslim olmuş insanların yüzüne
Ölümü unutmuş olanlara haykırmak istiyorum hayatın hakikatini...
Kelebek kafilesi misali uçan tenekelere bakın hele!...
Cepte flus,
Burunları havada.
Kibrin, ucubenin ve vurdumduymazlığın yüzüne tükürmek istiyorum.
Selam ve kelamın kıymetini bilmeyeni,
Erdemliği katledeni boğmak istiyorum.
Ey hayatın, ey hakikatin tek sahibi olan Rabbim, senin sonsuz rahmetine sığınmak istiyorum.
Sağırların, körlerin, dilsizlerin çoğaldığı şu alemden ayrılıp kurtulmak istiyorum.
Kabuğunu yırtmış mahlukattan, özünden firar etmiş eşyadan uzaklaşmak istiyorum.
Ben yeşile aşığım ezelden,
Suya, havaya, yağmura hasretim
En sevgiliye vurgunum ben.
Onun vatanına hicret etmek istiyorum.
Beyaz atlıların mukim olduğu,
Benlikleri kirlenmemiş bakir duyguların
Tezat ve fesatlıktan ırak nadide reyhanların diyarına göç etmek istiyorum.
Nefes nefese can çekişen yatalağın
Çukurları dert yuvası olmuş gözlerin
Yaralı yüreklerin
Masum duyguların
Yalanın, riyanin
Aldatmanın olmadığı
Uluların ülkesine gitmek istiyorum.
Nedir bu yığınlarca dert?
Gayesiz savaşlar
Hedefsiz insanlar
Ömürlerini iki mekan arasında tüketen zavallılar.
Uyanın ve uyuyanları uyandırın bu gaflet uykusundan.
Hep beraber hicret edelim leylanın ülkesine.
Yüreğim üşüyor
Beynim zonkluyor, Maziye gidiyorum birdenbire.
Bir rüya gibi her şey şerit misali geçiyor gözlerimin önünden.
Daha dün gibiydi, nasıl da çabuk geçti günler, aylar ve seneler?
Ömür bitti bitecek
Kafamda bin bir soru, gözlerimin feri azalıyor
Bu ne manasız insan yığınları böyle?
Niçin yaşadıklarını bilmeden.
Ben kararımı çoktan verdim
Firar etmek istiyorum bu çorak iklimden.
Pınarların aktığı
Yeşil vadilerin
Berrak suların
Gelincik tarlalarında, hülya kuran nadidelerin,
Geçmişleri pak
Gelecekleri müstakim olanların ülkesine gitmek istiyorum.
Ey ezelden gelen ses
Ey ebede soluyan nefes.
Sonsuzluk bestesinden nağmeler düzen,
Barışın elçileri
Hürriyet için savaşan yiğitler
Size katılmak istiyorum.
Ey Bosna'dan kalkan tren,
Fatihin diyarından Geylani’nin ülkesine sefer ne zaman?
Haber ver, ne zaman?
Kutlu Nebinin ayak izlerinde
Erkam'ın evinde bir Mus'ab olmak istiyorum.
Şimdi tüm dünya şaşkın ve biçare
İzini sürmeyi terk ettikleri günden beri.
Kâinat ağlıyor
Dünya yas tutmuş
İnsanlık tepetaklak.
Rahmet yağmurları
Ne zaman temizleyecek kirlenmiş olan şu diyarlarımızı?
Ey Bedir Arslanlarının şanlı torunları?
Ve ben hala şu küçücük mekânın ötesinde
O gül kokulu insanların
Hayalini kurup, onlara katılacağım günü hasretle, özlemle
Bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum!