HAYIR DİYELİM Mİ?
Şiddetten bahsediyoruz, terörden, ahlaktan, hukuktanbahsediyoruz.
Birlik ve beraberlikten bahsediyoruz. Barış'tanbahsediyoruz; savaşlar dursun diyoruz. Dürüstlükten, haktan, hukuktan,kardeşlikten, zayıftan yana olmaktan bahsediyoruz.
Bir yığın kavramı sıraladık hemencecik. Hepimiz, herkesbunlardan söz etti. İsterseniz gelin kısaca söz edelim bu kavramlardan. Bir aradeğerlendirme yapmış olalım.
Nedir şiddet, gerçekten şiddeti durdurmaya yönelik toplumsalanlamda bilincimiz bir ahlakımız, birduruşumuz, bir donanımımız var mı?
Bu, başlı başına uzun bir konu aslında. Mesela, son günlerdeMalatya' da Alevi vatandaşlarımızın evlerinin işaretlenmesi karşısındakitutumumuz demin saydığım bütün kavramlarla ne derece uyumlu oldu?
Peki bu olaydan kaç gün sonra resmi bir açıklama yapıldı?Beş gün sonra.
Ülkeyi küresel sermaye ve ahlaki yozlaşmaya ne oranda teslimetmişiz acaba, bu küresel sermayenin bize uyguladığı sistematik şiddet vesömürü karşısındaki durumumuz nedir? Buna karşı nasıl bir duruş sergileyeceğiz,bu ekonomik şiddeti nasıl başarısız kalabiliriz? Nasıl bir birlik ve beraberlik içerisindeolacağımızı biliyor muyuz?...
Adıyaman'daki tütüncülere yapılanlar nedir? Binlerce ailenin ekmeği söz konusu.
Bir zamanlar IŞİD' e katılımın en yüksek olduğu, Şeyh, ağavs. adlar altında güçlerin hüküm sürdüğü bir bir ilimiz.
Çiftçisinin, tütün yetiştirerek kıt kanaat geçinmeyeçalıştığı Adıyaman, ellerindeki kıt kanaat geçirdikleri üretim şeklini deellerinden alarak onları ekmeklerinden etmek acaba bir haksızlık değil mi?
Bir hukuksuzluk değil mi, Bunu yasalarla yapmak, onlara buuygulamayı reva görmek, onların itirazlarını şiddetle bastırmak yanlış veyaralayıcı değil mi?
Terör diyoruz. Altıyıldır terör örgütleri üzerinden Suriye'de bir savaş yürütülmekte, dünyanın engüçlü ülkeleri terörün kaynağının dünyayı yöneten ülkeler olduğunu gün yüzüneçıkmış olmasına rağmen, müttefikdediğimiz ülkeler Beytullah'ın da içinde bulunduğu bazı ülkelerin abisi kardeşiülkeler ahlaksız ve zalimane politikalarına devam edeceklerini beyanedebilmektedirler.
Türkiye'yi de, yeni bir Suriye yaratmak için tekraryanlarına almak istiyorlarken, ABD' ye,'esas müttefikine geri dön' çağrısıyapmak doğu bir politika olabilir mi? Suriye'den de çıkmayacaklarınısöylüyorlar üstelik.
Mısır, bölge, yeni bir Savaşı kaldırmaz deyince; ABD, IŞİDversiyonu bir örgüt eliyle bir camiye saldırı düzenletip 300'ün üzerindeMüslüman’ın hayatına son veren katliamı gerçekleştirdi. Daha önce de Avrupa'nınbazı ülkelerinde, onları kendi politikalarına yaklaştırmak için terör örgütleriüzerinden çeşitli eylemler düzenlemişti ABD.
Evet, Lübnan'da bir karışıklık peşindeler. Lübnanlılar,oyunlarını deşifre edince, ailesini rehin tutup onu saldılar Lübnan'dakarışıklık çıkarmaktan vazgeçmeyecekler, Lübnan seçimlerine kadar çabalarınadevam edecekler.
Hamas'a, silah bırakması yönünde baskı uygulamaya devamediyorlar. Filistin'de uydurma, zorlama, defakto ile adı barış olan birteslimiyetin peşindeler. Başarılı olursa; herkesi, bunu kabul etmeyezorlayacaklar.
O zaman, abileri ABD; kardeşleri İsrail olan Arapülkelerinin "barış" için neler yapabileceğini göreceğiz. O zaman buzulme, bu onursuzluğa, bu teslimiyete direnenlere 'barış karşıtı' yaftasınıkolay bir şekilde gidilebileceklerini göreceğiz.
Gerçi Suriye'de gördük. Ama ne yazık ki hala görmeyenlerimizçok, görmek istemeyenlerimiz de.
O kadar çok ki; mesela Yemen'de her 10 dakikada bir çocukölüyor. Yemen'e, sınırları kapatıldığı için İnsani Yardım giremiyor, ilaçgiremiyor ve Suudi Arabistan'ın, Amerika'nın desteği ile Yemen' i işgalhareketi devam ediyor.
Nerede direnen bir halk varsa; orada ABD ve İngiltereönderliğinde bir dayatma, bir baskı, bir operasyon, bir savaş var.
Gazze'de, Filistin'de, Yemen'de işlenen savaş saçlarınınhesabını da soracak gücümüz yok. Arakan'da Suriye'de işlemeler de Savaşsuçudur. Daha önceleri, aynı Savaş suçu, Afganistan'da da Irak'ta da işlenmişti.
Tüm bu yaşananlar ve mevcut tablo bazı durumları ve yapılarıdaha da önemli kılmaktadır. Astana ve Soçi süreçlerine bu açıdan bakılabilir.Astana'da, Soçi'de barış ve diyaloğun önü açıldı, çözüme dair umutlar belirdi.Bunun en büyük nedeni ABD' nin sürece dahil edilmemesidir. Ama ABD direniyor.Suriye'den çıkmam diyor. Bakalım Suriye'deki süreç nereye varır...
Sürecin sağlıklı devam edebilmesinin diğer unsuru Kürtlerleilgili uygulanacak politikalar olacaktır. Kürtler, görmemezlikten gelinmemeliama bölgedeki tüm çözümler ABD dahil edilmeden yürütülmeye çalışılmalı. İçindeABD'nin olduğu hiç bir süreç, bölgede, çözümün, barışın ve istikrarın anahtarıolamaz.
Kürtler, ABD'nin, Kürtlerin de düşmanı olduğunu gördü,görmeli. Bölge ülkeleri de artık Kürtleri görmeli.
Şimdi başa dönelim. Her biri bir kaç günde yere serilen veadına Arap baharı denen operasyonları hatırlayalım.
Biz terörist ABD'nin yanındaydık ve sıra Suriye'yegeldiğinde ve Suriye diğer ülkelere benzemez denildiğinde; birkaç hafta veyabirkaç ay demiştik. Belki de yanlış yaptık özür dileriz demektir ahlaki olan.Hani ahlaktan da bahsetmiştik ya yazıya başlarken...
ABD'nin Suriye planına evet diyerek, Suriye' ye zulmettik.Halkını öldürüyor bahanesiyle halkından bir milyon insanın ölümüne neden olansavaşta rol aldık. Milyonlarcasının göçmen olmasına ve Suriye'nin yerle birolmasını ve savaşın yıllarca uzaması sonuçlarının doğmasına neden olan taraftayer aldık. Haftalar, aylar geçti ama savaş bitmedi, şehirler yıkıldı, İnsanlargöç etti ama savaş bitmedi. Suriye halkı hep öldü, Suriye şehirleri yıkıldı amaSavaş bitmedi, dünyanın bütün paramiliter güçleri, bütün terör örgütleri girdiSuriye'ye ama Suriye teslim olmadı. Savaş bitmedi, daha ne olacağı belli değilve bu küresel hegemonyanın savaşı.
Savaş alanı sadece Suriye değil. Şimdi yeni senaryolarhazırlıyorlar, yeni Suriyeler peşindeler, yeni planlar tezgahlar kuruyorlar.Yapmak istedikleri belli: direnen tek bir insan bırakmamak.
Soçi'de; İran, Rusya, Türkiye çözüme adım adım yaklaşırken;şer ekseni de eşzamanlı olarak muhaliflerle toplantılar düzenliyordu. Evet yenisenaryolar peşindeler. Ve Türkiye'nin de yanlarında olmasını istiyor,Türkiyesiz yapamayacaklarını biliyorlar.
Türkiye, Suriye'de evet dediği için başına gelmeyen kalmadı.15 Temmuz, bunlardan sadece biriydi. Türkiye beka sorunu bile yaşadı hala düzeçıkmış değil.
Astana ve Soçi, sonuç alıcı bir deneyim, bölgesel birmekanizmanın adı oldu. ABD Türkiye'yi buradan koparmak istiyor. Trump,cumhurbaşkanına telefonu açıyor, İngiltere, İngiltere'de başbakanı ikna etmeye çalışıyor vs. Bu yöndekiçabalar devam edecek.
Bakalım bu defa da Türkiye ABD ye evet diyecek mi?
Herhalde demez değil mi?
Suriye'de evet demekle yıkılmanın eşiğine gelen bir ülkenin,tekrar benzer bir sürece evet demeyeceğini bekliyoruz. En ahlaklı, en barışçı,en dürüst, en hukuki, en akıllı karar alacağını bekliyor ve diliyoruz.
Ama içim hiç rahat değil. Tahminim, iyimser bir tahmindeğil. Yanılmış olmayı umuyorum.
Gelin bu defa evet izni vermeyelim, artık hayır diyelim.Amerika'nın bölgede eskisi gibi güçlü olmadığını artık biz de görelim. Buradayaptıklarını, bizim ellerimizle ve bizi birbirimize karşı kırdırarak yaptığınıve bunun, onun gücü olmadığını fark edelim. Bunun, bizi yıkıma ve yok olmayadoğru götürdüğünü fark edelim, biz onurluyuz, bağımsızız diyelim.
Olamaz mı?