ÖMÜR NE KADAR KISAYMIŞ MEĞER

Zaman eskitmiş bizi, vay; farkına varmadık! Dostlar bir bir ayrılıyor, biz hala uyanmadık. (El-Mizari) (1963/1 tertip asker arkadaşım Ömer Kırnaz anısına) Ömür ne kadar kısaymış meğer! Sene 1984, askerden teskere almama birkaç gün kalmıştı. Hatıra defterimi, askerlik arkadaşlarıma bir bir yazdırmış bitirmek üzereydim. Hatıra defterimin arkadaş sıralamasında, birinci sayfada; Şanlıurfa’dan Ömer Kırnaz arkadaşıma ayırmıştım. Kendisine ayırdığım sayfa ilk sırada olmasına rağmen, o; bana olan duygu ve düşüncelerini, teskere almama yakın bir zamana bırakmıştı. Bir ilkbahar mevsimiydi ve,Kütahya er eğitim Tugayından yeni devreler gelmişti bizim Muhafız bölüğüne. Yeni gelenler arasında hemşerilerimiz var mı yok mu diye, yeni gelenler arasında sormaya başladım. İki tane Ömer ile karşılaşmıştım. Biri Ömer Türkmen, (Fırıncı hala Urfa’da) diğeri Ömer Kırnaz idi! Ömer Kırnaz, çok yönlü ve yetenekli, becerikli, ve her işin üstesinden gelebilen; sevecen ve samimi bir arkadaşımızdı. Birde çok acayip ve mahirane ressamlık yeteneğine sahipti… Aslında üç Ömer vardı bizim birlikte, biri de Ömer Faruk Toprak idi. Sınırlı sayıda olsa da, samimi bir arkadaş ortamı oluşturmuştuk kendi aramızda... Bendeniz, 1984’ün Mayıs ayının sonlarında terhis olurken; Ömer Kırnaz arkadaşımın teskeresine dört ay kadar kısa bir zaman kalmıştı. Birbirimizin adreslerini almış, helalleşmiş ve teskereci olan bizler adına mütevazı bir veda gecesi düzenlemiştik kendi aramızda. Evet, dostlar ömür sandığımızdan da çok kısaymış meğer! Ben teskere aldıktan sonra, Ömer Kırnaz arkadaşımla; yüz yüze bir daha görüşemediysek de, ben kendisini hiç unutmadım. Çünkü biz ailece, o zamanlar köyde ikamet ettiğimizden dolayı, Şehir’e sık sık gelme gibi bir durumumuz olmadığı için, onunla bir türlü görüşme nasip olmadı. Tabi, biz ailece 1989 yılında, Şehre taşındıktan sonra; Şanlıurfalı olan asker arkadaşlarımı araştırmış ve birçoğuna da ulaşmıştım. Ömer Kırnaz ’ın telefonunu bir köylüsünden almış ve kendileriyle arada bir konuşuyorduk. Orman bölge Müdürlüğünde çalışmayabaşladığını söylemişti fakatbana, ciddi bir hastalığının olduğundan hiç bahsetmemişti. Geçenler de köyde, yaralı bir atmaca yakalamıştık. Onu tedavi etmek için, benim Yusuf; (oğlum) Milli parklar ve doğayı koruma birimini aramış ve kendilerine: bizde yaralı bir atmaca var gelin götürün dediğinde; sağ olsunlar iki görevli gelip teslim almışlardı hayvancağızı. Onlara bir çay ikram etmiş ve biraz da hasbihal etmiştik. Laf lafı açınca, söz Orman bölge Müdürlüğünden gelince, Ömer arkadaşımı hatırladım ve kendilerinden sormuştum. Ömer’i tanıdıklarını ve aynı kurumda çalıştıklarını fakat; Ömer’in bu aralar çok ciddi hasta olduğunu, OSM’de yattığını söylediklerinde, çok üzülmüş ve hemen telefonunu aramıştım. Tabi telefonu kaldıran kendisi değil, oğlu kaldırmıştı. İsminin Doğuş olduğunu, babasının yoğun bakında yattığını ve durumunun iyi olmadığını, dua talep ettiğini ifade etmişti. Dört gün önce Ömer arkadaşımın vefat ettiği haberini duyunca, asker ocağında birlikte geçirdiğimiz günler; gözlerimin önünde bir sinema şeridi gibi geçmeye başladı. İşte böyle dostlar, ömür bizim sandığından da daha kısaymış meğer! Bize daha dünmüş gibi gelen, geçen zamana baktığımızda; kocaman yıllarımızı nasıl alıp ve bizi ne çabuk eskittiğini, anlamış oluyoruz. Zaman ne çabuk geçti be Ömer’im? Sizinle daha görüşecek, diğer Ömerlerle bir araya gelecek ve Askerlik anılarımızı tazeleyecektik! Ama olmadı, geç kaldım Ömer’im geç kaldım!... Demek nasip değilmiş, Ömer Kırnaz arkadaşımızın dünyadaki süresi bitmiş ve o da herkes gibi ayrıldı aramızdan! Ömer Kırnaz arkadaşıma, yüce Rabbimden rahmet, kederli ailesine baş sağlığı diler ve sabr-ı cemil niyaz ediyorum!Evet, Merhum Ömer arkadaşımdan bana, “hatıra defterimdekendisine ayırmış olduğum sayfadaki şu cümleleri hatıra kaldı sadece: “ Ömer Kırnaz. 31.03.1984 Cumartesi. 1963/1 Devre gel 153 gün gelve Çok değerli arkadaşım Nusret diye...!” Diye devam etmişti… Ruhun şad mekânın cennet olsun Ömer kardeşim.