MESELE GIDA MI?
Kapitalizm, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamayı tekeline alan yapı olmanın ötesindedir ve Emperyalizm küreselleşen dünyada içi içe geçmiş durumdadır. Toplumların, adil bir bölüşüm sistemi kurarak küresel sisteme muhtaç/bağımlı olmaktan kurtulmalarını engeller. Bu engellemeyi o toplumlara kendi elleriyle yaptırır.
Kapitalizmin artık sermaye veya üretim araçları gibi klasik argümanlarla tarif edilecek boyutları aşmıştır. İdeolojik yönü daha görünür olmuş ve ön plana çıkmıştır. Aslında seküler küresel irade, küresel hegemonya veya Emperyalizmin artık Kapitalizm, Liberalizm, Demokrasi, insan hakları gibi bileşenlerin tümüne tekabül ettiği söylenebilir.
Kapitalizm, statikliği terk etmiş ve mekânsal ve yöntemsel olarak (küreselleşme) aktifleşmiştir. Haksızlığa, sömürüye, adaletsizliğe, acımasızlığa, bencilliğe dayalı olduğu için kapitalizmin; ihtiyaçları giderme/üretimde/tedarikte/satışta tekel olmayı aşan ve ihtiyaç oluşturma/dayatma yoluna girerek toplumlar üzerinde baskı kurma mekanizmasını geliştirdiği söylenebilir. Bu dönüşüm yeni olmamasına rağmen küreselleşmeyle birlikte bir ivme kazanmış ve küresel irade olma yolunda elitist bir üst yapı örgütlenmesine gitmiştir. Bu irade doğanın ve insanın/fıtratın bozulması yolunda hızla ilerliyor. Doğal kaynaklar tükenmesine, iklim dengesinin bozulmasına rağmen bu tahrifata devam etmektedir. Bu gidiş, belki yeni nesle kötü kavramının kapitalizm/emperyalizm bağlamında anlatılması, kavratılmasıyla durdurulabilir.
Küreselleşmeyle birlikte devlet denen örgütler üzerinde daha etkin olmaya başlayan uluslararası şirketler sayesinde sermaye, güçlü bir küresel aktöre dönüşmüş ve elitist tepe, dünya hakkında fantastik projeler üretme ve terennüm etmenin dışında piyasaları/üretim/tüketim ve pazarlama dengesini ve gıdaya yönelik algıları yönlendirme ve kontrol etme/gıda ile ilgili genel anlamda küresel politikalar oluşturmaya dönük faaliyetler içine girmiştir.
Dolayısıyla artık temel ihtiyaçlar üzerinden emperyal bir tehditle karşı karşıyayız denebilir.
Daha önceleri (şimdi de devam eden) hastalıkları tam iyileştirmeyecek ilaçlar üreterek ilaç satışlarını sürekli hale getirmek gibi bir tutum içinde olan ilaç tekellerinin insanlığa verdiği zarar yeni tarz operasyonlar ve örgütlenmelerin tehlikeli potansiyeli yanında neredeyse önemsiz hale gelmiştir.
Enerji/petrol, doğalgaz, sağlık/ilaç ve gıda temel ve vazgeçilmez önemde oldukları için stratejiktir ve Emperyalizm/kapitalizm bu bağlamda bu alanlarda eş zamanlı küresel operasyonlar gerçekleştirme peşindeler ve bu konuda komplo teorilerini doğrular nitelikte bir gidişatın/hazırlığın/ön operasyonlarının ayak sesleri daha duyulur hale gelmiştir.
Henüz bir sonrası olup olmayacağını bilmediğimiz ve olacaksa COVİD 19 sonrası dünyanın nasıl olacağını bilemediğimiz küresel ortamda yıllar önce söylenmiş bu sözün, tohumda tekelleşmeyi aşan yönleri de dikkate alınarak, irdelenmesi yararlı olacaktır:
“"Petrolü kontrol ederseniz ülkeleri; gıdayı kontrol ederseniz, insanları yönetirsiniz..." Henry Kissinger
Gıdaya yönelik küresel bir baskı ülke yönetimlerine de yansımaktadır. ABD’nin Türkiye’ ye atadığı adeta genel vali gibi davranan Kemal Derviş’ in o gün tarım politikalarıyla ilgili üretimi kısıtlayan yasları nasıl da iki haftada jet hızıyla çıkardığını hatırlamakta yarar var.
Günümüzde bile bazı toplumlarda tarıma elverişli imkanlarının kısıtlandığı, ithalata yönelerek kendi çiftçisini/tarımsal üretimini kıyıma uğratan, şeker fabrikaları gibi temel ihtiyaçları sağlayan yapıları bile elden çıkaran uygulamalara rastlamamız bu baskının görünür halleri arasında sayılabilir. Uluslararası şirketler zincir marketlerle tedarikte rekabet edilemeyecek pozisyona geçmiş ve piyasada gıda fiyatlarını belirleme gücünü yakalamıştır. Bu da gıda fiyatları ve temel ihtiyaç maddelerinde fiyatların çok yükselmesine neden olmaktadır.
Yine küresel iklim krizi, suni et gibi komplo teorisi gibi görünen yaklaşımların da bu bağlamda dikkate alınıp arka planına odaklanmak gerekir.
Kamunun, bu, sistemden/işleyişin kendi doğasından, kapitalist piyasa/serbest piyasa koşullarından kaynaklanan fiyatlara geçici/popülist müdahaleleriyle kısa süreli bir geri çekilme ve gıda fiyatlarında cüzi bir gerilemenin hiçbir faydası olmayacağı bellidir.
Çözüm Kapitalist sermaye ve işleyişi kısıtlamak, gelir dağılımını düzeltmek, küçük esnafın rekabet gücünü artırmak, çiftçinin önünü açmak, ithalatı kısıtlamak ve her alanda üretimi artırarak daha etkin ve yaygın bir kamusal müdahale ve denetimle piyasaya çekidüzen vermekten geçmektedir.
Eskiden temel ihtiyaçları üreten ve kaliteli ve piyasa fiyatına göre daha ucuz satış yapan Sümerbank Satış Mağazaları vardı ve yanlış özelleşmelerle Kapitalist sermayenin önü açılınca elden çıktı ve halkın elinde ne varsa alındı. Bu süreç 24 Ocak kararlarıyla start almış ve Turgut Özal hükümetiyle icra edilmeye başlamıştı.
O günden bugüne Kapitalizm, artık önceliği zihinlere veren bir yapı kazanmış ve küresel iradeye karşı uyanış bilincinin oluşmaması için her yolu kullanmaktadır…