ÖLÜLERDEN GEÇİNEN NANKÖRLER
Nankörlük, Kur’an’da, daha çok küfürle aynı kökten olan kefûr ve keffâr (İbrahim Suresi, 34. Ayet.) kavramıyla anlatılmıştır. Bir de Âdiyat suresinin 6. Ayetinde, “insanın Rabbine karşı çok nankör olduğu” “kenûd” lafzıyla ifade edilmiştir.
İnsan, gücü olmamasına rağmen geniş duygulara, sınırsız arzulara sahiptir. Bediüzzaman’ın tabiriyle insanın gücü elinin yetiştiği yere kadardır ama arzuları ise gözünün ve hayalinin yetiştiği yere kadar geniş bir dairedir.Emel ve arzularının neredeyse tüm kâinatı saracak kadar geniş olması itibariyle, kendini bir şey zannederek KâinatınRabbine bile kafa tutacak bir çılgınlık içine girebiliyor. İnsanın nankörlüğünün dayanaklarından biri budur.
İnsanın Rabbine yönelik nankörlüğü şükürsüzlüktür. Bu da üç şekilde ortaya çıkar. Birincisi, sebepler içinde boğularak nimetin doğrudan doğruya Allah’tan geldiğini düşünmemek; ikincisi, nimetin kıymetini takdir etmemek; üçüncüsü ise, nimete muhtaçlığını hissetmemektir. Allah’a karşı nankörlüğün küfür kavramıyla aynı kökten olduğu gibi, amel itibariyle de küfürdür. İnsan Rabbine karşı nankör iken, kendi hemcinsleri olan diğer insanlara karşı nankörlüğü olağan sayılır.
Bir kısım insanlar faiz, dolandırıcılık, hırsızlık, soygun vb. çeşitli haksız yollarla çalışanların hakkını çalışmadan gasp ederek kendi zimmetlerine geçirirler. Kendi emeklerinin karşılığıymış gibi fütursuzca yerler, keyif çatarlar. Haksızlık ve zulüm hareketinin bir özdeyişi olan “Sen çalış ben yiyeyim” cümlesinin uygulanışıdır.
İnsan kendi emeği olmayan ölülerin bıraktığı mirasa konar ve hesapsızca ziyan eder.Bununla da kalmaz, nankörlük eder. Oysa bu mirasa konanların çoğu, saçıp savurdukları malların ne emeklerle kazanılmış olduğunu düşünmezler.
Büyüklerimiz, biz daha rahat ve sıkıntısız bir hayat yaşayalım diye kendileri binbir sıkıntı ve zorluklara katlanarak ellerinden gelen her türlü gayret ve çabayı göstermiş, bizlere önemli bir birikim bırakmışlardır. Ne yazık ki bu mirasa konanların çoğunda hak ediş görülmemektedir. Hatta Allah’ın gayretine dokunacak ölçüde beğenmemezlik içinde suçlayıcı bir tutumdan da geri durmamışlardır.
Teknolojinin sunduğu rahatlık ve zenginlikten midir nedir, günümüz insanlarının hem sayıca hem düzey itibariyle daha nankör olduklarını görüyoruz. Bazı makamların da bunda büyük rolü olduğunu biliyoruz. Üniversitelerde bin yıl önce yazılmış âlimlerin eserleri sayesinde rütbe ve unvan kazanan bazı mirasyedi şahısların kötüleyici, suçlayıcı bir çirkinlik içine girdiklerini görüyoruz. İslam âlimlerinin bıraktığı eserlerden faydalanarak adam olur, çeşitli rütbeler kazanır, sonra da döner o zatlara dil uzatırlar. İşte hem ölülerden faydalanır, hem de nankörlük ederler. Bu yönüyle de zalimdirler. İbrahim Suresinin 34. ayetinde şöyle buyrulmuştur: “O size istediğiniz her şeyi verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız. Şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür!”
Bugün yeryüzünde insanların çoğunun, vefat etmiş büyüklerinden kalma eser, para, mal ve mülklerle geçindiklerini görüyoruz.Hatta yükseldikleri konum ve makamlara, ölmüş büyüklerinden kalma basamaklarla çıktıkları bir gerçektir. Meyve ağaçlarından tutun, tarım arazileri, istifade edilen ilmi eserlere kadar maddi ve manevi tüm geçim kaynaklarımız büyük ölçüde büyüklerimizden miras kalmıştır. Elbette istifade etmek haktır ama suçlayıcı tavır ve nankörlük içine girmek, affedilmez bir haksızlıktır.
“Köpek bile yemek yediği kaba pislemez.” demiş büyüklerimiz. Oysa bu nankör insanlar, geçinmelerini sağlayan, ekmeğini kazanmasına sebep olan büyüklerini kötülemekten çekinmemişlerdir.Demek ki söz konusu bu nankör insanların, köpeğin bile çok gerisinde kaldıklarını söylemek yanlış olmaz.
Aslında iyilik eden insanlar sadece iyilikte aracıdır, gerçekte iyilik Allah’tandır. İyilik eden insana karşı nankörlük, bu derece çirkin görünüyorsa mun’im-i hakiki (nimetin asıl sahibi ve vericisi) olan Allah’a karşı nankörlüğün ne korkunç ve affedilmez bir suç olduğunu varın siz düşünün.
Günümüzdeki hem kişisel hem toplumsal birçok olumsuzlukların nedeninin bu nankörlüğün sebep olduğu ilahi bir ceza olduğu muhakkaktır.