HALT EDEN KİM?
Her Cumartesi kahvaltıdan sonra mutat yaptığım şeyi yapıyorum: Karar Gazetesi’ni açmak ve ilk olarak favorim Mustafa Öztürk’ün yazısını okumak. Gayet güzel seçilmiş bir başlık: “Kuran Kafi, Tefsire Ne Hacet?”Muhteva en az başlık kadar cazip ve dolu. Başlık ile muhteva arasında tam bir tenasüp hakim.
Yazar, kendisini Kurancılık/mealcilik ile suçlayanların “aymazlığını”, “zevzekliğini” ve hal-i pür melalini selis bir üslup, muhkem bir mantık ve haklı gerekçelerle ortaya koyduktan sonra şöyle bitiriyor yazısını:
“…İnsan kimi zaman anne-baba, eş, dost, arkadaş gibi en yakınlarıyla, kimi zaman da kendi dindaşlarıyla sınanıyor. Hz. Peygamber’in dizinin dibinde yetişen sahabe onun vefatından yaklaşık 25 yıl sonra Cemel ve Sıffin’de birbirlerinin kanını döktüğüne göre insanın kendi dindaşlarıyla sınanması ne yazık ki alın yazısı gibi görünüyor. İslam Tarihi Kerbela ve Harre vakaları gibi nice trajik olaylarda Müslüman’ın Müslüman’a reva gördüğü korkunç zulümlere şahitlik ediyor. Hâsıl-ı kelam, dünya hiç iyi bir yer gibi görünmüyor. Bu yüzden, “Mümkün âlemler içerisinde bundan daha güzeli olamaz” diyen her kimse, kesinlikle halt ediyor.” (Karar, 01.12.2018)
Kanaatimizce bu satırlara katılmayacak bir akl-ı selim yoktur. Biz de can-ü gönülden katılıyoruz. Çünkü biliyoruz ki Öztürk tarihselci, mealci değil kesinlikle. Hiçbir tarihselci yoktur ki mealciliğe düşman olmasın. Fakat gel gör ki son cümle bir çuvalinciri berbat etmiş görünüyor. Yazıkolmuş güzelim yazıya! Öztürk, çok haklı olduğu bir konuda -enteresan bir şekilde-kendisini“cahilce” ve “zevzekçe” eleştirenlerin haksız konumuna düşürmüş maalesef.
Yazı baştan sona dünyada “imtihan sırrı”ndan kaynaklanan ciğersûz adaletsizliklere, zulümlere dikkat çekiyor. Ama İmam-ı Gazali’ye atfen yazılan son cümle “ne alaka!” dedirtecek cinsten. Elbette Gazali’nin sözü ayet değildir ve pekala eleştirilebilir. Nitekim “İslami TeodiseTartışmaları”nın merkezinde yer alan bu sözü bazı âlimler de Allah’ın kudretini sınırlandırdığı gerekçesiyle eleştirmiş.
“O, birbiriyle âhenkli yedi gök yaratmış olandır. O çok esirgeyici (Allah) ın yaratışında hiçbir nizamsızlık görmezsin. İşte gözü (nü bir defa daha göğe) çevir, (bak, orada) hiçbir çatlak görecek misin?Sonra gözünü iki kerre daha çevir. Nihayet o göz, hor ve hakîr yine sana dönecektir ve o, artık bir kusur bulabilmekten yorulmuştur.” (Mülk/3-4) İmam-ı Gazali’nin mezkûr aforizması bu ayet-i kerimelerin yansımasından başka birşey değil. Ve el-hak serapa doğrudur.
Öztürk, hikmetine akıl erdirmekte zorlandığımız bir şekilde,İmam-ı Gazali’nin kozmostaki göz alıcı düzeni, ahengi ve muhteşemliği anlatmak için sarfettiği bir aforizmayı (ya da kelam-ı kibarı) bağlamından kopararak sosyal ve siyasal olaylara teşmil ediyor. Bunu hangi saikle yapıyor, bilmiyoruz. Yani sorun Öztürk’ün İmam-ı Gazali’yi eleştirmesiveya sözüne katılmaması değil, asıl sorunİmam-ı Gazali’nin hiç kastetmediği bir manada sözünü bağlamından koparması vebu da yetmezmiş gibi merhumu “halt etmek”le suçlaması.
Öztürk,defaatlekendisini eleştirenlere karşı en ziyade hayıflandığı hususun sözlerinin bağlamından kopartılarak çarpıtılması olduğunu söyler, haklı olarak. Ve câlib-i dikkattir, bu yazıda aynı haksız, hukuksuz ve yersiz muameleyi bizzat kendisi İmam-ı Gazali’ye yapar. Hem de nahoş bir ifade eşliğinde.Akademyada ilmi dürüstlüğü ile temayüz etmiş bir akademisyene bu ikircikli tutumu hiç mi hiç yakıştırmıyor ve taaccüple soruyoruz:
Halt eden kim: Öztürk mü, Gazali mi?