ALLAH ADINI ZİKRETMEK
Süleyman Çelebi, “Vesiletü’n-Necât” adını verdiği ve halk arasında büyük ilgi gören mevlidinde bir beytinde şöyle demiş:
Bir kez Allah dese aşk ile lisan
Dökülür cümle günah misl-i hazan
Yani: Dil bir kez aşk ile “Allah” dese, bütün günahlar sonbahar yaprakları gibi dökülür. Allah demenin aşk ile olması gerektiğini şart koşuyor. Aşk ile olursa o kadar değerlidir ki bütün günahların bağışlanmasına sebep olabilir.
“Allah” sözü, günlük hayatımızda sık sık söylenir.Öyle ki sıradanlaşmıştır. Hatta vurgusundan, söyleyiş tarzından ne kastedildiği anlaşılabilir. Örneğin: hayreti ifadesi için “Allah Allah!”; bir fırsat kaçırdığını ifade için “hay Allah”; sıkıntı, inilti için “Allah!”; şaşkınlık veya hayranlık için “aman Allah’ım!” gibi farklı amaçlarla da söylenmektedir. Evet, “Allah” demek bir zikirdir ama aşk ile içten, inanarak ve Zat-ı Akdes’imedh u senâ niyetiyle olması gerekir. Süleyman Çelebi bir sonraki beytinde zikir niyetine vurgu yaparak şöyle demiş: “İsm-i Pâk’inpâk olur zikreyleyen/ her murada erişir Allah diyen!” (tertemiz ismini zikreden tertemiz olur, Allah diyen her isteğe kavuşur) Bu durumda, “Allah” diyenlerin bu kutsi kelimeyi ne niyetle söylediği önemlidir.
Bir köylümüzün anlamlı ve güzel şöyle bir sözü vardır: “KeroşkdıbéYâ Allah, te’jidıbéYâ Allah, seydvanidıbéYâ Allah” (Tavşan Yâ Allah diyor, tazı Yâ Allah diyor, avcı Yâ Allah diyor) Herkes Allah diyor ama kendi çıkarı için söylüyor, demek istiyordu.
“Allah” diyen insanların üç kısımda değerlendirildiği ayetlerden anlaşılmaktadır. Kimi insanlar dünyevi bir çıkar elde etmek için, kimisi de Allah’tan başka bir kurtarıcı bulunmayan korkuların yaşandığı durumlarda “Allah” der, O’ndan imdat ister ve O’na sığınır. Üçüncü kısım ise, Allah’a içten bağlanarak, O’nun yüceliğini haykırmak için Allah der. Kur’an-ı Kerim, denizde hayati bir tehlikeye maruz kalıp kurtarması için Allah’ı çağıranları şöyle ifade buyurmaktadır:
“Onları gölgelikler gibi bir dalga kapladığında, Allah’a ait dine sarılarak samimi bir şekilde Allah’ı çağırırlar. Sonuçta onları kurtarıp karaya çıkarınca onlardan az bir kısmı doğru yolu tutar ve bu samimiyeti sürdürür. Ancak ayetlerimizi bütün kaypak ve nankörler inkâr eder.” (Lokman, 32)
Ayet-i Kerime, tehlikede kalıp büyük korku yaşayanların içten gelerek Allah’ı çağırdığı gerçeğini dile getirmek için denizde dev dalgalarla boğuşan ve hayati tehlike yaşayan kimseyi misal getirmiştir. Çünkü denizdeki bu vaziyet, hayatta karşılaşılabilen en ümitsiz ve korku halidir. Allah’tan başka hiç kimsenin kurtaramadığı bu vaziyetten Allah kurtarınca da az bir kısmı dışında tehlike halinde iken Allah’a verdikleri sözlerini tutmadıkları ve bu büyük kurtarma nimetine karşı inanılmaz bir nankörlük ettikleri anlatılmaktadır.
“Rabb’inin ismini zikret!” şeklinde “Allah” ismini zikretme emri bir bazı surelerde tekrarlanmış, bu zikrin önemine dikkat çekilmiştir. (Müzzemmil, 8; İnsan, 25.) Bazı ayetlerde de “isim” kelimesi kullanılmadan “Rabbini zikret” şeklinde ifade edilmiştir.
Peygamberimiz (ASV): “Yeryüzünde Allah Allah diyen kalmayıncaya kadar kıyamet kopmayacaktır.” (Müslim, İman, 234, Hadis no: 375) hadisiyle Allah zikrinin kıyamete kadar süreceğini bildirmiştir.
Bir de petek, ağaç, çekirdek gibi bir takım nesnelerde “Allah” yazısı bulunduğuna kafayı takanlar vardır. “Allah” zikrini eşyadan, hayvanlardan bekleyenler çoğu kez kendi zikirlerini ihmal ederler. Unutulmamalıdır ki Allah’ın eserlerinin tamamı mucizedir, O’nun Esmâ-i Hüsnâ’sını ve sıfatlarını yansıtarak lisan-i halleriyle zikrediyorlar. Üzerinde “Allah” yazısı olduğu söylenenler mucizedir de, üzerinde yazı bulunmayanlar mucize değil midir? Söz gelimi bal arısının petekte “Allah” yazısını yazmasından çok, arının ve balın kendisi Kudret-i İlahî’nin mucizeleridir. Eserlerdeki bu mucizeliği görüp Yaratıcıyı takdir etmek de zikirdir.