BAŞKASINI DA KENDİSİ GİBİ DÜŞÜNMEK
İslam’ındiğer dinlerden, düzenlerden ayrılan en önemli temel ilkelerinden biri “başkasınıda kendisi gibi düşünmek” tir. Dünya hayatında huzur ve mutluluğu sağlayanilahi bir kanundur. Toplumda merhameti egemen kılmanın, insanca ve uygaryaşamanın vazgeçilmez bir kuralıdır.
“Başkasınıda düşünmek” gerçek imandan kaynaklanan bir erdem, bir aydınlıktır. İslam’ınortaya koyduğu toplum projesinin ve iki dünya mutluluğunu sağlamaya yönelik yolharitasının temelini oluşturur. Bu erdem yardımlaşmayı, o da dostluğu, kardeşliği,sevgi ve saygıyı doğurur. Bunun sonucunda da toplum bir vücut haline gelir. Tüminsanlığa model olsun diye Asr-ı saadette insanlığın seyidi Peygamberimiz(ASV)’ın eliyle böyle bir toplum meydana getirilmiştir. Hakir görülen topraktangülleri, çeşit çeşit çiçekleri, leziz nimetleri yaratan Allah, putperest vevahşi bir toplumdan yer ve gök halkına parmak ısırtan en uygar sahabe toplumunuçıkarmıştır. İşte bu toplumun mayası, güçlü imandan elde edilen “başkasınıdüşünme” ilkesidir.
Sözkonusu bu ilkenin, imanın tezahürü olduğuna dikkat çekmek üzere Peygamberimiz(ASV): “Hiçbiriniz kendi için istediğini kardeşi için de istemedikçe imanetmiş olamaz.” buyurmuştur. (Buhari, İman, 7; Müslim, İman, 71.)
Hadis-işerif, başkası uğruna kendi hakkından vazgeçmeyi değil, kendi hakkı kadarbaşkasının da hakkı bulunduğunu bildiriyor. Yani başkasını da kendisi gibidüşünmek bir fedakârlık değil, bir haktır. Başkasının hakkına saygı duymaktır.Çünkü bu dünyaya gönderilen her insan, Yüce Yaratıcı tarafından gönderilmiştir.O’nun dışında hiç kimsenin tercihi ya da müdahalesi ile değildir. Bu nedenlehiç birinin diğerinden ayrıcalığı olmaksızın herkes yaşamaya, bu dünyadanistifade hakkına sahiptir ve bu hayatta ortaktır. Her bir insanın haklarınıbelirleyip bildiren ve yeryüzündeki her şeye ortak kılan yaratıcıdan başkasıdeğildir. Onun için hiç kimsenin diğerini engellemeye, ortak olan hususlarda velevki basit de olsa yalnız kendini düşünmeye hakkı yoktur.
GünümüzMüslüman toplumunda, Peygamberin (ASV)’ın “iman etmiş olmaz” tehdidinerağmen İslam’ın bu temel ilkesine genel olarak uyulmadığını görüyoruz.Unutulmamalıdır ki yalnız kendini düşünmek, düşüncesizliktir.
Enbasit bir hususta bile başkasını düşünmeyen kimsenin, daha büyük bir menfaattehiç düşünmeyeceği açıktır. Günlük hayatın her alanında, işlemlerde yalnızcakendini düşünerek başkasının hakkını dikkate almayanların çokluğu nedeniyleçeşitli sıkıntıların, haksızlıkların hatta kavgaların yaşandığı bilinmektedir. Otobüsebinme, trafikte, doktora muayene olma gibi basit haklarda bile yalnız kendinidüşünerek sıra ihlali yapanlar, daha büyük çıkarları elde etme konusundabaşkasına hak tanır mı? Hak ihlali olmasın diye sıramatik cihazlaryaygınlaşmıştır. Müslüman toplumunda bu numaratörlere gerek kalmamalıydı, herMüslüman başkasını da kendisi gibi düşüneceği için, sorunsuz bir şekildeişlemler yürütülürdü. Üzülerek ifade edeyim ki yalnız kendini düşünmeye dayananhak ihlalleri, toplumumuzda çoğu zaman bir beceriklilik, bir marifet, işbitiricilik sayılmakta ve imrenilmektedir.
Başkasınıdüşünmek, sadaka vermekten ibaret değildir. Sadaka, kendi emeğiyle helal olarakelde ettiği rızıktan muhtaçları da yararlandırmaktır. Oysa “kendi içinistediğini kardeşi için de istemek”, sadakayı da içine alan daha kapsamlı, hakkaniyetinve adaletin gereği bir zorunluluktur. İman, kişinin düşünce ve amellerine etkiedemeyecek ölçüde zayıf olunca yalnız kendini düşünme bencilliği ortaya çıkar.İman gücü kişideki sınırsız bencilliği kontrol altına alamayınca bunun doğalsonucu olarak kişi, “çıkar elde etme” konusunda yalnız kendini düşünür, enküçük bir zarar söz konusu olunca da yalnız kendi derdine düşer.
İmaninsana, yaşadığı toplumda başkalarının da kendisi kadar hakları olduğubilincini kazandırmasının ötesinde, toplumun selameti için gerektiğinde bazıhaklardan feragat edebilme erdemini de kazandırıyor. Gerçek müminler bunuyaşamaktadırlar.