AŞURE GÜNÜ VE TATLISI

FETÖ’nüntemel özelliği, dini kullanarak yükselmeye basamak yapmaktı.Bunun için halkındini duygularını sömürmekten ve İslami değerleri kendi çıkarlarına aletetmekten geri durmamışlar, özellikle çıkar sağlamada reklam olabilen bütün dinimotifleri olabildiğince kullanmışlardır. Hatta Yahudilerin Tevrat’ı tahrifetmelerine benzer bir biçimde bir takım dini etkinlik ve ibadetleri amacındansaptırarak çarpıtmışlardır.Bu itibarla, dinde olmayan yeni bidatlerin ortayaçıkmasında da FETÖ’nün önemli bir rolü vardır. Kendilerinereklam olan ve çıkar sağlamada kullandıkları hayırlı gün ve gecelerdedüzenledikleri program ve etkinliklerle dini duyguları sömürmeyibaşarmışlardır. Onlardan biri de Aşure dünü ve tatlısıdır. Hatırlarsınız, tümokullara, öğrencilere, resmi ve gayr-ı resmi tüm kurumlara Aşure tatlısıdağıtırlardı. Bunun masrafını yardım olarak topladıkları paralardankarşıladıkları gibi, bunun sayesinde de önemli meblağda himmet topluyorlardı. İslamöncesi gelenekten gelen Aşure günü orucuİslam’ın ilk yıllarında uygulanmışsonra da serbest bırakılmıştır. Aşure kutlaması sadece o gün oruç tutmaklasınırlıydı, ne tatlısı, ne de törensel programları vardı. Oysa FETÖ, Aşure’yeöyle bir anlam ve önem yükledi ki, Ramazan ve Kurban bayramları gibi hatta dahada önemli bir gün olarak görülmeye başlandı.Programlar bir günle desınırlanmadı, bir haftaya yaygınlaştırıldı. İslamikaynaklarda Aşure günü orucu vardır; bunun dışında aşure tatlısının veya aşureşenliklerinin yeri yoktur. Kökanlamı “onuncu” demek olan Aşure kelimesi, Muharrem’in onuncu günü olmasıitibariyle bu kutsi günün özel ismi haline gelmiştir. İslamöncesinde Muharrem kutsi aylardan kabul edildiği gibi, Aşure de kutsi günlerdensayılıyordu. Kureyş müşriklerinin dahi Aşure günü oruç tuttukları rivayetedilmiştir. (Buhari, Kitabu’s-Savm, 944.) Yahudiler, Aşure gününün kurtuluşgünü olduğunu söyleyip o günde şükür orucu tutuyorlardı. Ashab-ı Kiram’dangelen bazı rivayetlerde, Ramazan orucundan farz kılınmasından önce, Aşure orucumü’minlere farz kılınmıştı, ancak Ramazan orucu farz kılınınca Aşure orucunututup tutmamak arasında serbest bırakıldılar. Hz.Aişeannemizin rivayetine göre Peygamber (ASV) şöyle buyurdu: “Aşure orucunu tutmak isteyen, onu yine tutsun; onu terketmek isteyen de onu terk etsin."(Buhari, Kitabu’l-Hac,47.) Buhadis rivayetlerinden anlıyoruz ki, İslam’dan önce kutsi kabul edilen Muharremve Aşure’nin İslam’da da hayırlı günlerden olduğu onaylanmıştır. Allah’a isyanolmadığı takdirde, diğer milletlerin değer verdiği özel günlerine saygıgöstermenin İslam’ın bir sünneti olduğu da anlaşılmaktadır. Ayrıcabilinmelidir ki, Allah tarafından özel bir değer bahşedilen gün ve gecelerindeğeri, yalnız Allah’ın tayiniyledir. Yoksa insanlarla ilgili herhangi birolayın gerçekleşmesiyle değildir. Örneğin İsrailoğullarının Mısır’dan kurtuluşuAşure gününü kutsal kılmamıştır. Çünkü, Musa (AS)’dan çok önce Nuh (AS)zamanında da Aşure gününün kutsal olduğu bilinmektedir. Ancak bazı mühimolayların Aşure gününe rastlaması bir tevafuktur. Aşuregünü diğer bazı İslami kavramlar gibi ne yazık ki asıl maksadındansaptırılmıştır. Hadis kaynaklarında Aşure “oruç günü” olarak ifade edilmesinekarşın, günümüzde oruç yerine “Aşure tatlısı” olarak yaygınlaşmış, hafızalardabu şekilde yer etmeye başlamıştır.Aynen Ramazan-ı Şerif’in, nefis terbiyesiesas alınan “oruç ayı” olmasına karşın, günümüzde “bol çeşitli yemek ayı”durumuna dönüştürüldüğü gibi… Diyorlarki: “Nuh (AS)'ın gemisi dağa konunca gemide artakalan yiyeceklerden Aşuretatlısı yaparak selamete kavuşmanın sevinciyle hep birlikte yediler. Ondan beribu gelenek halinde devam etti." Eğer bu doğru olsaydı, Hz. Nuh (AS)'ıngemisinin konduğu yörede bu gelenek olurdu. Nitekim Kur'an'la sabittir ki, Nuh(AS)'ın gemisi Cudi dağına konmuştur; Nuh (AS)'ın kabri de Cizre'dedir.Şırnak’ın “şer-nah”, onun da “şehr-nuh” (Nuh şehri) kökeninden geldiği de makulbir görüştür. Buna rağmen Cizre’de, Şırnak’ta ya da Cudi çevresindeki hiç birşehir ve köyde Aşure tatlısı geleneği bulunmamaktadır. Demek ki bu geleneğinHz. Nuh’la bir ilgisi yoktur. KanaatimceHz. Nuh (AS)’ın yemeği, fantezi değil, ihtiyaç ve zorunluluktan açlığıbastırmak için arta kalan zahireyi değerlendirerek yaptığı bir yemekolabilir. Oysa günümüzdeki Aşure,ihtiyaçtan değil, çeşitli malzemeler katarak keyif ve eğlence için yapılanfantezi bir tatlıdır. Nuh (AS)’a da dayandırmakla bir kutsallık kazandırmakistemişlerdir. Aşure tatlısını Nuh (AS)’a, tirit ve kabak yemeğiniPeygamberimize (ASV) isnat etmekle yemeklere kutsallık kazandırmak vepeygamberlerle özdeşleştirmek yanlış bir tutumdur. Çünkü “Yemek için yaşamakdeğil, yaşamak için yemek” İslam’ın bize sunduğu en önemli düsturlardandır. Aşuregününde gerçekleşen bir de hüzünlü bir olay vardır. Başta Hz. Hüseyn efendimizolmak üzere Peygamber ASV’ın torunlarının Kerbela katliamında şehid edilmeleri,Aşure gününe gölge düşürmüştür. Bu nedenle o gün için mü’minlerin hafızasındabu katliamın hüznü işlemiştir. Öteden beri sevinç günü olan Aşure’yi bir nevihüzün gününe dönüştürmüştür. Bunu unutmak mümkün değildir. Ancak bu katliamınsorumluluğu Aşure gününe ait değil, mel’un Yezit ve avanesine aittir. Bunedenle bu ciğer parçalayan olayın vebalini Aşure gününe yükleyip onu asırlarboyu yas günü olarak düşünmek, sünnete aykırı görülmüştür.