DEPRESYON
Hoşa gitmeyen yada zarar verici bir durumla karşılaşıldığında, ilgili hislerin galeyanıylatepki gerçekleşir. Tepkiyi kışkırtan hislerin aklın ve kalbin hâkimiyetialtında olmaları oranında tepkinin dozajı belirlenir. Akıl ve kalp, değerlendirmeler yaparak ya tepkinin tamamını onaylar, ya da miktarınıdüşürür yahut tepkiyi tamamen önlerler. Akıl, verilecek tepkinin akıllıca olupolmadığına bakar. Belki de az bir zarara karşı gösterilecek tepki sonucundakarşı taraftan daha büyük bir zarar gelebilir. Böyle bir tepki mantıklı olmaz.Akıl bunu reddeder. Kalp ise tepkiyi inanç açısından değerlendirir. Vahyeinanan bir kalp, olayı vahyin kurallarıyla ölçer, tepkinin bu kurallara uygunolup olmadığını belirler. Tepkisiz kalıp sabır gösterme kararı “tahammül”ü gerçekleştirir.
Akla ve kalbedayanan tahammül, vicdanı ve hisleri ikna ettiğinden bu tepkisizliğin kişiyezararı olmaz, mutluluğuna halel getirmez.
Bir detepkisizlik akıl ve kalbe değil de, karşı tarafın daha güçlü olması veyatoplumsal baskının etkisi gibi nedenlere dayanıyorsa, kişiye zarar verir. Enbaşta onuru rencide eder, iç dünyasına ateş düşürür, mutluluğunu bozar. Bu türtepkisizlik hali birkaç kez tekrar etse artık süreğen bir yara haline gelir,insanın psikolojisini bozar ve “depresyon” denilen bir hastalığa dönüşür.Çözümsüz ve tepkisiz kalmanın yol açtığı bunalımın sonucudur.
Kocasının haksızbaskılarına maruz kalan kadın, sahipsizlikten dolayı haksız bir uygulamaya tabiolan çocuk, üst makamdan haksızlık gören memur veya işçi, akla ve kalbe dayanmayan,ikna edilmemiş bir tepkisizlikle karşı karşıya bulunurlar.
Bir kısıminsanlar bu tür tepkisizlik yaşadıklarında, yapıları gereği bir şekildekendilerini tatmin edecek bir çıkış yolu bulurlar. Olanları dikkate almamak, yada olumsuzlukların iyiye yorumlanabilecek taraflarını bulup kendilerini teselliederler. Kurtulma ümidi bile önemli bir çıkıştır. Akılalmaz baskılara maruzkalan bazı İslam âlimleri, iman nuruyla bir çıkış yolu bularakbunalımadüşmemeyi başarmışlardır.
Ancak bazıkimseler böyle bir yapıda değiller. Hiçbir şekilde çıkış yolu bulamazlar. Toplumbaskısından çekinirler, nezaketi de bozmak istemezler. Dönüşü olmayan karanlıkbir tünele girip hiçbir çıkış ışığı bulamamak gibi bir tazyik ve korkuyaşarlar. İşte asıl depresyona yol açan budur. İntihara kadar götüren çok hazinsonuçları vardır.
Araştırmasonuçlarınagöre, ülkemizde depresyon hastalığı teşhis edilenlerin çoğunluğunu (erkelerden2-3 kat fazla olarak) kadınlar oluşturuyor. Söz konusu bu kadınların çoğunluğu Güneydoğu’dabulunmaktadır. Bu da yöremizde kadınların daha fazla baskılara maruz kaldığınıgösterir. Yine bir araştırma sonucuna göre, yöremizde intihar edenlerin yüzde86’sını kadınların oluşturması bu durumu doğrulamaktadır.
Burada şöyle birsoru akla gelebilir: “40-50 yıl öncesinde kadınlarüzerinde baskı yok muydu ki depresyon gibi bir illetle karşılaşılmıyordu?Kadınlar eskiye göre şimdi daha rahat ve daha özgür bir durumda iken neden buhastalık ve intiharlar arttı?”
Şöyle cevap veririz:Eski zamanlarda, bir kadın doğup büyüdüğü yerden başka bir yeri görmez, farklıkültürleri ve yaşam tarzlarını bilmezdi.En fazla bitişikteki köye gelin gider,orayı bilirdi. Bir de gelinlik çeyizini almak için bir-iki defa şehregetirilirdi. Bu nedenle her kadın gibi, kadınlığın hak ve hukukunun yaşananmevcut durumdan ibaret olduğunu düşünür ve bunu kabullenirdi. Aklı bu konudakendisini tatmin ettiği için haksız baskılara itiraz etmeyip tepkisiz kalmasıiçi dünyasında bir sorun oluşturmuyordu.
Oysa şimdi durumçok farklılaştı. Başta televizyon ve telefon olmak üzere teknolojik gelişmeler,iletişim ve ulaşım kolaylığı, koca dünyayı bir şehir kadar küçültmüştür.Binlerce kilometre uzaktaki bir yerde meydana gelen bir olay, kısa bir süredetüm dünyaya duyurulabilmektedir. İhtiyaçların artması nedeniyle veya daha rahatyaşam için uzaklara yapılan göçler de farklı kültürlerle tanışmayı sağladı.Eğitim ve kültür düzeyi de eskiye göre çok daha fazla arttı. Ama buna karşılıktoplumun ve erkeklerin çoğunluğunun kadınlara yaklaşımı eskisi gibidir,değişmemiştir.
İşte bu gibisebepler, farklı kültürlerdeki kadınların sahip oldukları haklardan buradakikadınların mahrumiyetini zihinlerde sorgulamaya başlamıştır.Yöremiz kadınları,eskiden “ne yapalım, kadınlık budur” diye düşündükleri ve kabullendikleridurumları artık kabul etmemeye başlamışlardır. Bu itiraz ve isyan dışayansıtılınca başlarına daha kötü şeyler geleceğini bildikleri için içdünyalarında büyük bir sıkıntı ve tazyik oluşturmaktadır. Bunun sonucunda dadepresyon ve intihar artmaktadır.