EŞCİNSELLİK HASTALIK DEĞİL SUÇTUR
İğrençlikleri söz konusu etmek, istenen bir şey değildir. Bediüzzamanın tabiriyle, “ Batıl şeyleri iyice tasvir safi zihinleri idlaldir.” Yani: yanlış ve hak dışı şeyleri detaylı olarak zihinde canlandırmak, kötülük bulaşmamış berrak zihinleri saptırır. Ancak D iyanet İşleri Başkanı geçen Cuma hutbesinde eşcinselliğin Kur’an’a lanetlendiğini söyleyince, İslam diniyle sorunu olan çevreler, başkan üzerinden Kur’an’a karşı saldırıya giriştiler. Herkes tarafını belli etmeye başladı. Bu olay, Kur’andan yana görünen kimi münafık grupların foyalarını da meydana çıkarmıştır. Güya İslamcı geçinen söz konusu bu grupların, otoriteye husumetleri uğruna Kur’an’a saldıran tarafta yer almaları ve eşcinselliği bir hastalık gibi gösterme çabaları da gözden kaçmamıştır. Bu ortamda bulandırılmış zihinlere gereken açıklamayı yapmak ve en azından tarafını ortaya koymak için bu konuda söz söylememizi zorunlu kılmıştır. Yoksa durup dururken bu pisliği konuşmak ve yazmak elbette doğru değildir. Bu iğrenç pislikten söz etmek zorunda kaldığım için beni bağışlayın.
Kur’an’da lanetlenen iğrenç bir günahı insanları irşad kapsamında hutbede bildirmekten daha doğal ne olabilir? Ne yani, Müslüman bir ülkede, Ramazan-ı Şerifte, Cuma hutbesinde Kur’an’ın hükümlerini konuşamayacak mıyız?
Bu hutbeye karşı yükselen itirazlar, Ali Erbaş Hoca’nın şahsına yönelik değil, Kur’an’a karşı hırlamalardır. Hoştlandıkça köşelerine sinen ancak Kur’an’a saldırmak için sinsice bir fırsat kollayan yüreksiz yaratıklar bilsinler ki, o yüce arşa karşı hırlayarak etrafa saçtıkları necaset, bütün cihana rahmetini yağdıran Yüce Kur’an’a hiçbir surette zarar veremeyecektir.
Batı dillerinde homoseksüel, gay, lezbiyen gibi adlarla söylenen ve bütün sapıklıkların merkezi ve kaynağı durumuna gelen Avrupa’da yaygınlaşan bu sapıklık Türkçede eşcinsellik, yöremizde “quneklik” kavramıyla ifade edilir. Tabii, daha başka argo tabirlerle de söylenir. Batı dillerinde Lût kavminin yaşadığı Sodom şehrinden türetilen “sodomy” veya “sodomie” kelimelerinin de kullanıldığını belirtelim.
Eskiden toplumumuzda bu kavramların telaffuzundan bile sakınılır ve ayıp sayılırken, şimdi ne yazık ki bu pisliğe bulananlar, kısaca LGBT denilen dernekleri ve teşkilatlarıyla toplumumuz içinde de yuvalanmışlardır.
Bazı İslamî çevreler ve bir kısım İslamî eserlerde, Lut (AS)’ın kavmiyle özdeşleşen bu günah için, Lut (AS)’ın adına izafeten “Lutîlik” veya “livata” tabirleri kullanılır ki, ben bu kavramın kullanılmasını asla tasvip etmiyorum. Lut (as)'a izafe edilmesi bana göre çok yanlış ve dinen çok sakıncalıdır. Masum bir peygamber olan Ĺut aleyhisselam'a büyük bir saygısızlıktır. Niçin inzar ettiği pislik kavminin iğrençliğiyle anılsın? Hangi hakla iğrenç günah o mübareğin adına izafe ediliyor? Mesela putperestlere hâşâ "İbrahimi" denilebilir mi? Êê, onun kavmi puta tapıyordu… Yahut alışverişte hile yapan Medyen halkının bu hile günahı için -hâşâ- Şuaybîlik denebilir mi? Peygamberlere saygıda hassas olmalıyız.
Bilinmelidir ki eşcinsellik asla bir hastalık değil suçtur ve caydırıcı özellikte en ağır şekilde cezalandırılması gerekir. Eğer hastalık olsaydı, Kur’an onu lanetlemez ve bu sapıklığı yaşayan Lut (AS)’ın kavmini Yüce Allah, başlarına taş yağdırarak helak etmezdi. İslam dininde bu sapıklık için recim ile (taşlayarak) ölüm cezasının takdir edilmesi de, hiçbir bahanesi olmayan ağır bir suç olduğunu göstermektedir.
Toplum büyükleri ve yöneticileri söz konusu bu suçun toplumda yayılmasını önlemek için gerekli tedbirleri almak ve caydırıcı olabilecek en ağır cezayı uygulamak zorundadırlar. Şayet bu suç, kafası basmayanların saçmalıklarıyla veya şeytanların kasıtlı olarak masum gösteren dillendirmeleriyle hastalık olarak görülürse, hiç bir şekilde önlenemez ve affedersiniz o pislik de git gide sıradanlaşır, sonucunda önü alınamaz şekilde yayılır. Çünkü pislik yayıldıkça, bulaştığı her şeyi kirlettiği gibi, bu iğrenç ahlak da yayıldıkça toplumu murdar eder. Bu cürmü işleyenler veya onları savunanlardan toplum temizlenmeli, toplum bu pisliklerden yıkanmalı, dezenfekte edilmelidir. Sahipsiz bırakılan, düzenli olarak temizliği yapılmayan bir ev, gittikçe muzır yaratıkların, mikropların, hatta yılan, çiyan ve akreplerin istilasına uğrar ve o yapıyı ele geçirmeleri kaçınılmaz olur. Toplum da o eve benzer. Düzenli olarak muzır yaratıklardan iğrençliklerden, pisliklerden temizlenmelidir. Yoksa Lut (AS)’ın baş edemediği kavmine benzer bir toplumla karşı karşıya kalacağız.
Eğer eşcinsellik suç değil de hastalık ise, o zaman ülkelerde adliye sistemi boşunadır, hırsızlık da, cinayet de, yolsuzluk da, soygun da içki ile sarhoşluk da suç değil, hastalıktır. Bunların hastaneleri açılsın, tedavi edilsin. Adliye, hâkim, mahkeme, savcı, bunlara ne gerek var?
Ortada bu suçtan dolayı helak edilmiş koca bir kavim var. Kur'an'da lanetlenmekte ve bunun iğrenç bir suç olduğu belirtilmektedir. Kur’an’a muhalif olarak kıvırmanın, bu suçu hastalık olarak göstermenin hiçbir âlemi yoktur. Lut kavmi ahlakı yaşayanlar iğrenç bir pislik, bir dışkıdır. Kürek getirilerek tamamen atılıp yeri de yıkanıp temizlenmedikçe kötü kokusu ve iğrenç görüntüsü devam eder.
Bu sapık İslam düşmanları Kur'an'a saldırabilme cesaretini, sadece biz Müslümanların ihtilâfından ve şeytanın etkisiyle birbirimize karşı beslediğimiz husumetten alıyorlar. Aklımızı başımıza alıp sadece düşmanlarımıza yarayan ihtilaf ve husumete son vermezsek, bu sapıklar yüzünden dinimizin hiçbir hükmünü konuşamaz duruma düşeceğiz. Haberiniz olsun.