TURGUT CANSEVER; DÜNYAYI GÜZELLEŞTİRMEYE ADANAN BİR ÖMÜR

“Dünyayı güzellik kurtaracak.”Böyle diyordu Dostoyevski’nin roman kahramanı. Ve elbette hayatını güzelliğe adamış, dünyayı güzelleştirmeye adamış adamlar. Yazımıza girizgâh yaptığımız güzellemenin sebebi, güzelliğe ve güzelleştirmeye adanan bir hayatın sahibini; Turgut CANSEVER’i konu edinmemizdir. Düşüncesini, fikrini, mesleğini ve hayatını; dünyayı nasıl güzelleştirebilirim, sorusuyla geçiren bir bilge mimar, bir sanatçı, bir mütefekkir… “İnsanın dünyadaki görevi hüsnü muhafaza etmek ve dünyayı güzelleştirmektir.” Güzellik, düşüncesinin merkezindeydi. Peki, neyi güzelleştirecek insan. Evinden başlayacak, sokağını, mahallesini, meydanını ve şehrini. Zira şehir medeniyetin tezahür ettiği yerdir. Şehre toprağa ve dünyaya Allah’ın azametinin ve cemal sıfatının tecelli ettiği yerler olarak bakmalı. O yüzden mekânı bir mesele olarak görmek gerekiyor, mekânın bir şahsiyetinin olduğunu bilmemiz gerekiyor. İnsan inşa ile mükellef, imar ile mükellef. Şehirler rantı esas alan imar planları ile değil, ‘mamur’ olanı inşa etmeyi amaçlayan ‘imar düşüncesi’ ile inşa edilebilirse ancak ‘mamur’ olana ulaşılabilir. İnşa için idrak gerekiyor, inanç gerekiyor. Yani önce insan kendini güzelleştirecek, tasavvurunu, idrakini güzelleştirecek. Sahih meselesi olan adamlardandı Turgut Cansever. Derdi vardı, sorunu ve dolayısıyla sorusu vardı. Mesela; çocuklar nerede oynayacaklar, diye basit bir soru soruyordu, ağacı görmeyecekler, güneşi görmeyecekler anneleri bir yerlere götüremeyecek onları. İhtiyarların dünyası bir başka kâbus olacak buna razı olmamak gerektiğini söylüyordu. Evden şehre ortaya koyacağımız mimariyi her şeyden önce varlık telakkimizle ortaya koyacağız. Gösterişe dayalı evlerin, ilişkileri alt üst etmiş altlı üst apartmanların, yitirilmiş sokakların, ruhsuz meydanların, hilkat garibesi kentlerinin gayri ahlaki azametinin yanında zarafetin ve güzelliğin durmayacağının, duramayacağının farkına varmalıyız. Evler mesken olmalı, hayat sunmalı insana ‘hayatlı’ olmalı, şehirleri cebelleştiğimiz yerler olmaktan çıkarıp, sükûnet sunan mekânlara çevirmeliyiz. Evet, neyi kaybettiğimizi hatırlatıyordu bize Cansever Hoca. Sekülerizmin ve kapitalizmin dikeyliği esas alan kentinin karşısına, yatay şehri koyan Cansever’e göre; şehir ufku görmemize imkân vermeli, ufkumuzu açmalı. Şehir ufki, mekân yatay olmalı, Evet Turgut CANSEVER; ‘ufki şehre mümkin bir bakış’tır. Mesele toplumun fertleri olarak her birimizin güzelliği keşfedilmesinde, güzeli görebilmesinde düğümleniyor. Hayatı, eşyayı ve doğayı bize verilmiş olan ve güzelleştirmek görevi yüklenen olarak algılamalıyız. Dünyayı güzelleştirmek üzere kurgulanmayan düşünce, bize medeniyet inşasının imkânını sunmayacaktır. Bu her şeyi güzel yönleriyle ve sonuçları itibariyle gören bakış açısının tabii sonucu da elbette güzel olacaktır ve insan hayatına güzellik ve mutluluk olarak yansıyacaktır. “Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.” Güzele güzelliklere ne çok ihtiyacımız var, dünyayı hayatı güzelleştirmeye ne çok ihtiyacımız var… Turgut CANSEVER; Her gün, her an; bir şe’n (ayrı bir tecelli, yeni bir oluş) üzerine olan dünyaya, ‘bak her şeye bak, gökteki yıldıza, aya yere, toprağa her şeye bak’ yaklaşımıdır. Kubbeyi yere koymamak için kendi gök kubbemizin altında kendin’ce, öz be öz yerli ve hakiki bir bakıştır. Akl-ı selim, kalb-i selim, zevk-i selim sahibi bir sanatkârdır. Aidiyet ve medeniyeti daha doğrusu aidiyetini duyduğu medeniyete uygun bir inşa faaliyetini ortaya koymaya çalışan, yaptığı işi ciddiye alan sahici bir tavırdır. Teknolojinin imkânlarını ve konforu esas alan ‘azametli’ modern mimari anlayışın karşısında zarafeti esas alan estetik duruştur. Her şeyin nicelik üzerinden anlamlandırıldığı bir zaman diliminde oyunu nitelikten yana kullanan, mimariyi felsefe ile bütünleştiren, insanın çevresini biçimlendirme çabasının ürünü olarak gören bir bilge mimardır. İslam şehri ve mimarisini; her şeyi doğru yerine koymak (adalet )ilkesi üzerinden ortaya koyan, şahsi ihtiraslardan, gururdan her türlü açık yahut gizli fetişistik yabancılaşmalardan(şirk) arındırılması gereken tasarım metodolojisine yansıması olarak gören İslami bir tavırdır. Mükemmeliyet ve kendi kendine yetmenin aşırı noktalarına sürüklenen insanı, kesrette vahdete, harekette sükûnete davet eden bir ç/ağrıdır. İhsan Fazlıoğlu’nun tanımlamasıyla ‘istikameti muhkem sahih bir adam’TurgutCANSEVER’i dilimizin döndüğünce anlatmaya çalıştık. Çabamız hazineye işaret etmekten ibarettir. Onu daha iyi tanıyabilmek ve anlayabilmek için onun kitaplarının, konuşmalarının okunması tavsiyesiyle yazımızı bitirirken, rahmetle yâd edelim. Ruhu şad mekânı cennet olsun...