İNSAN HER ŞEYİ KONUŞMAK ZORUNDA MIDIR?
“Öncelikle şunun altını,bir kere kalınçizgilerle çizelim; İslam’a göre, Müslüman kadınının sadece bir başörtüsüsorumluluğu yoktur, tam aksine Onun “Cilbab” veya başka bir ifadeyle, baştanayağa kadar, bedeninintümünü kaplayan “Tesettür” yükümlülüğü vardır…
Beşerisistemlerin gönüllü bekçilerinin, İslam topraklarında, Müslümanlarınşahsiyetlerini ve İslam’i kimliklerini silip süpürmeyegayret etmekte;bir kasırgave hortum kadartehlikeli estikleri malumdur. İnsanların, kılık kıyafetlerindentutun da nasıl düşünmeleri gerektiğine varıncaya kadar her şeylerine müdahaleetme hakkını kendilerinde gören beşeri düzenlerin; insanlığın fıtratınamüdahale ettikleri bir gerçektir. ALLAH’A ve onun şanlı Resul’ünün emir ve nehiylerineiman edip; inancının gereğini yaşamaya çalışan herkes Müslümandır. Ve Müslüman olanerkek ve kadınlar; İslam’ı nasıl ve ne şekilde yaşayacaklarını, düşünce veinançlarının, giyim ve kuşamlarınınvs. şart ve düsturlarını herhangi biryöneticiden,bakandan, devlet başkanından, padişahtan veya herhangibir yetkisahibinden değil; doğrudan ALLAH ve Resul’ünün buyruklarından alırlar ve almaklamükelleftirler.
Ahzab59 ile Nur 31 nci ayetlerde; Müslüman kadının, nasıl ve ne şekildegiyinecekleri açık bir şekilde izah edilmektedir. Merak edenler veya bu konuyubilmeyenler, söz konusu ayet-i kerimelerin hem meallerine, hem de tefsirlerinebakabilirler!... Bir de mahremiyet konusudur ki, o da Müslüman erkeklerin vekadınların; nikâh ve kan bağı olmadan; kimlerle bir arada bulunup, kimlerlebulunamayacağını da ilaveten açıklanmıştır. Ayet ve hadisleri kendi düşüncetarzlarına,modern çağın ideolojik ve felsefi kuramlarına göre yorumlayıp; dindeahkâm keserek Müslüman kadınının giyinme şekline müdahale hakkını kendilerindegörenlerin; rütbe ve makamları ne olursa olsun, onlarınbu tür fikirbeyanlarının, İslam’a göre hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Bu da böyle biline!...
Şimdibirileri, yahu sen de kimsin? Memleketin hocaları, Doçentleri, Prof. ları,İlahiyatçıları, isimleri yaşlarından uzun olan akademisyenleri var; onlar buişi daha iyi bilmezler mi ki, sen kalkıp boyundan uzun laflar ediyorsun da diyebilirler. Veya kim nasıl ve ne şekilde; inanacağını, giyineceğini, yaşayacağınıkendisi karar verir de diye bilirler. İşte bizde, herkesin kendi ilgi alanınagiren konular hakkında konuşmalarını ve fikir beyan etmelerini hatırlatmadabulunuyoruz ki, herkes her önüne gelen konuda uzman kesilmesin diye bunlarıyazmaktayız. Evet, kural şudur; Kur’an ve Sünnet-i Şerife’ye iman ettiğiniiddia eden herkesin, iddiasının ispatını yapma zorunluluğu vardır. Yani, iddianasıl ki ispatı gerektiriyorsa; öylece inanç da ameli gerektirmektedir.“Hz. Mevlana’nın dediği gibi: “Ya olduğungibi görün, ya göründüğün gibi ol.” Üçüncü bir şekle bürünmenin İslam’dakitarifi çok ağır olduğu unutulmamalıdır.
SöylemdeMüslüman, eylemde Hristiyan gibi yaşamanın, İslam da yeri yoktur.Başka birifadeyle, bir kısım insanların; hayat ve yaşam tarzlarına müdahaleetmesiniistemedikleri bir dinin; İslam yani indirilmiş “DİN” olmadığını, o olsaolsa uydurulmuş ve sahte bir din anlayışı olduğubilmeleri gerekmektedir! İslamöncesi Mekke toplumunda, insanlar Kâbe’yi çıplak tavaf ederlerdi. Güya içindegünah işledikleri elbiselerle tavaf edemezlerdi! Hâlbuki aynı insanlar,Kâbe’nin içine üç yüz altmış put doldurmakla, ALLAH’A şirk koşmaktaydılar.Yaşam şekillerini de, ALLAH’IN dininden değil, kendilerinin kurmuş oldukları putperestanlayışlarından alıyorlardı. Peki, nerde kaldı bu işin sağlam tarafı?
Herhalde meram anlaşılmıştır!... Yaşadığımız toplumda, bazı etiket sahibi insanların;görev ve ilgi alanlarına girmediği halde, kalkıp; efendim şu hocayı, bu hocayıdinlemeyin, kadın pantolon da giyer, inancını da yaşar, kimsenin müdahale hakkıyoktur; dinimiz “Çin” de olsa dahi ilimi arayınız diye emir buyurmaktadır gibi,ilmi ve dini kurallardan yoksun ifadeler sarf ettiklerigörülmekteve duyulmaktadır. Hiç vazifeleri olmadıkları halde, bu gibi insanların; nedenböyle beyanlarda bulunma ihtiyacınıkendilerinde duyduklarını derin derindüşünülmesi lazım tabi? Acaba din üzerinden, yeni yeni suni gündemleroluşturup, insanların birbirleriyle uğraşmalarını mı yeğliyorlar; yoksa bir yerlerdendirektif alıp kasıtlı bir şayiayı mı yaymanın peşindeler?Dini meseleler konusunda uzman olan Ulemanın; bu gibi insanlara cevapvermeleri, ayrıca görev ve vazifelerinin olduğunu unutmamaları lazımdır.
Doğrudur,“İlim Çin de olsa da” onu alınız diye yüce bir dinin mensuplarıyız. Ancak builimler hangi ilimlerdir, söz konusu ilimler; kadına mı yoksa erkeğe mifarzdır? Kadın veya her erkek her iki (Ayn ve kifaye) ilmi öğrenmek zorundalarmı? Farz-ı ayn olan ilimler var, Farz-ı kifaye olan ilimler var; bu türincelikleri bilmeden din konusunda ahkâm kesenler; Asrı Saadetten bu günekendilerinden binlerce hadis rivayet edilen başta annelerimiz olan EzvacıTahirat ve diğer Müslüman kadınların, deruhte etmiş oldukları ilmi, çok uzakdiyarlara mı gidip aldıklarını, yoksa kendi yuvalarında ve kocalarından mıöğrendiklerini bir araştırmaları gerekmez mi?
Meselenin özü şudur: “Kur’an ve Sünnetortadadır ve hükümleri bellidir. İsteyen o hükümlere inanır ve onlara göreyaşar; isteyen inanmaz kendi heva ve hevesine göre yaşar zorlayan mı var? Amabirileri kalkıp da, İslam dininde olmayan bazı şeyleri Müslümanlara dikteetmeye çalışmasın ve insanların zihin dünyalarına hükmetme yetkisinikendilerinde görmesinler!. Çünkü bunun hem bedeli, hem de vebali çok ağırdır;zira o bedel ve günahın altında kalanlar, her iki dünyasından da olabilirlermaazallah!... Vesselam.