YOL ADAMA YOL GÖSTERİR! AMA YOLLAR?
Ve İşte Benim (sağlam ve şaşmaz olan) dosdoğru yolum budur. Bu yola tabi olun. (Bozuk ve başka) yollara uymayın, ki o (yanlış)yollar sizi O'nun (Allah'ın) yolundan ayırır ve tefrikaya sokar! Böylece (sapıtmaktan) korunmanız için Allah! Size öğüt/nasihat verip uyarıyor. Olur ki, gerçeği görürsünüz!" En'am/253
Şayet, sizin bir yol tutma ve takip etme düşünceniz yoksa, yolda olmanız da imkansızdır. Evet, yol adama yol gösterir. Hasılı kelam, vasıl-ı meram, şayet bir yol düşüncesi sizde yoksa; yol adamı olmanız da muhaldir yani...
Neyse, 18 Kasım 2021 perşembe günü; dünyevi bir yolculuğa şahit olmuştuk. Yol da ne yol, karıncalar misali araba kervanlarının vızır vızır, insanı deli edercesine, birbirine karışan sesleri! Gayesiz hedefsiz binlerce, belki de daha çok insan karaltıları, mahşeri kalabalıklar ve sersemlik hali! Kiminde ihsan, kiminde nisyan ve kiminde isyan! Ama birleştikleri tek ortak noktaları vardı ki, o da; "çaresizce öleceklerini bilmeleri. Peki, ya sonrası, ya ötesi, ya ötesinin ötesindeki hayatta insanı bekleyen gerçekler? Pek umursayan yok gibiydi sanki. Bir kazaya tanık olduk. Araba yol/dan çıkmıştı? Çıktığı için de devrilip yangın yerine, küle dönmüştü. Kimin umurunda ki, herkeste; bir an önce yol/un açılması telaşı. Olmuşa ve ölmüşe çare yoktur denilir de, ama hiç kimse; olacak ve ölecek gerçeğini, yürüdüğü yol ile birlikte yürütmeyi düşünmez. Neden? Çünkü, gerçekler acı verir insanın egosuna.
Hayat bir bilmecedir diyenler den, hayat bir rüyadır diyenlere, hayat bir senaryodur diyenlerden hayat bir kere var olmaktan ibarettir diyenlere varıncaya kadar, hep ayrılık ve gayrılık, birde gerçeklikle, gerçek bilinen yanlışların savaş halinde olması! Ne tuhaf insan, insan nisyana maluldür diye, boşuna söylenmemiştir. Hakikatten, insan önce yoktu, sonra var oldu sonsuzluğun kudret elinden. Önce topraktan, sonra nutf eden meydana gelen varoluşsal belki de tek hakikat! Yoktan var olmak, vardan yok olmak ve yok olduğu sandığı hayattan kurtuldum derken tekrar uyanmak! Ve ebedi bir hayatta ayak basmak, peki ya sonrası? Sonrası ya saadet, ya şeddadi! Tercih mi? Tercih iyiye, en güzele kavuşmak, ama en güzele kavuşmanın yolu ise, yo/l'dan geçtiğini bilmek/bilebilmek. Bilebilmeyi öğrenmek ve gereğini yerine getirmek. Tek gerçek!
Yolda olmak, yolcu olmak, yolun hakkını vermek; yoldan çıkmadan, yola revan olmak! Evet, yol/dur adamı adam eden, yoldur adamı, aşk ateşinde yakıp kemale erdiren! Peki, ya yol/u bilmeden, yol diye tehlike barındıran patikalarda bir ömür boyu yürümek? O, tam anlamıyla, yol/suz olmak, yol/dan çıkmak ve intiharın vatanına aş/k mersiyelerini dizmek demektir. Ne alaka diye, iç geçirdiğinizi duyar gibiyim. Yol, adamı kalıba koyar, evirip çevirir, çevirir çevirir sonunda onu; antika gibi değerli ama paha biçilmez bir kıymet haline getirir. Yani, demirin potada eritilmiş hali gibi, yol/da insanı önce pişirir sonra hamlıktan, kemale ulaştırır! Eh, haydi yola revan olmaya, yol bir, hedef bir, menzil bir, Vuslat ise düğün gecesi olsun.
Yol adama, yol gösterir lakin; yo/la merakı olmayanların hangi yolda adam olunduğu veya olunmadığını idrak etmeleri çok güçtür!... İki tane yol vardı, dün de böyleydi, bugün de böyle yarın da böyle olacaktır. Yol vardır hakkın yolu, yollar vardır hayatı zehire çevirip mahveden sağlı sollu ve engebeli ve hedefleri meçhule giden!... Leküm diniyküm veliyed-dini, (kafirun) ilahi mesaj; tek olan hakkın yolu ile batılın muhtelif ve sayısız yollarını öğretir insana... Bu ilahi öğretiyi, Kâinatın Efendisi 'den öğrenip ve duyan bir kısım bahtiyar gönüller; suya hasret insanlar misali, o ezeli ve ebedi membada kana kana içip sermest olmuşlardı! Bazıları ise, Sümün, bükmün, ümyün fehüm la yerciune" sıfatlarını taşıdıkları için, manen kör sağır ve dilsiz olmayı tercih edip yol/dan çıktılar. Bundan dolayıdır ki, Âdem babamızdan beridir; hep yol ve yollar var olagelmiştir. Yolda olan, er gibi adam olurken; yollardan yana tercihini koyanlar yol/suz kaldıkları gibi, adam da Âdem de olamamışlar hiçbir devirde, hiçbir zaman...
Şarkın cesur, yiğit ve Mücahit Âlimi Said’i Nursi: "İman insanı (hak yolun başlangıç noktası) insan eder, belki de sultan eder. Hakiki imanı elde eden kimse, Kâinata meydan okuyabilir, diye haykırırken; hakkın yolunda olmanın ilk etabı olan iman-ı billahi hatırlatıyordu, ne kadar yerinde bir haykırış ve tüm inkâr zümresine karşı bir meydan okuma!...
Yoldur insanı adam eden, kemale erdiren, kerim yapan, Hanif olan fıtrat ile buluşturan. Hem start (bidayet) noktası hem de (nihayet) durağı yani mola yeri, yani ebedi hayatta hesap şuurunu aşılayan, kıyamet aşısı, kulluk bilinciyle, cennet muştusunu umut edip; yaratanına karşı, yol/un hakkını verip, hakkını koruyup kollaması!...
Nedir, yol/un hakkını verip kollamak? Yol birdir, o da Allah'ın sıratı müstakim diye tarifini bulan yol/dur. Yollar ise, beşerin kendi nefislerinin hoşuna gittiği için; icat etmiş oldukları muhtelif batıl ve âtıl yollardır!... Ve işte bu Allah'ın, şaşmaz dosdoğru yoludur, ona tabi olunuz. Başka yanlış yollara uymayın... ila... Ah... Kalın sağlıcakla efendim…