HAK VE SABIR

“Andolsun asra ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka” (Asr Suresi) Kafka' ya ithaf edilen bir söz var: "Tanrı fındıkları verir ama kabuklarını kırmaz" Genel anlamda doğru bir tespit. Fındıklar herkesindir. Yani Allah rızkı vermiş. Rızık herkese aittir. Ona ulaşman, ondan kendi payını alman için biraz çabalaman gerekir. Ondan yararlanmak için kabuklarını kırmak gerek. Herkese ait olana, insanların ulaşmasını engelleyici, fırsat eşitliğini bozan her türlü eylem, girişim, düzen, düzenek, sistem, rejim, yönetim Allah'ın, insanların, doğanın, iyinin kısaca doğru, haklı, adil, olumlu ve iyi adına ne varsa hepsinin düşmanıdır. Madem Allah fındıkları vermiş; ona ulaşmak için önümde engeller, zor görebileceğim ağlar var mı diye bakmalıyım. Var mı? Var. Küresel bir sistem ve onun neredeyse tüm arza nüfuz eden az ya da çok etkili kolları. Necip Fazıl' ın bir şiirinde geçen bölüm meşhurdur: “Allah'ın bir pulunu bekleye dursun on kul, Bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pul, Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa, Yaşasın kefenimin kefili kara borsa” Peki bu taksimi kurt yapar mı? Bence yapmaz. Ama insan yapar. Yapıyor da ve bu şiiri de okuyor. İşte sorunun bir de bu boyutu var. Bu taksimi yapanlar, topluma dönüp şükredin, sabredin gibi dini tavsiyelerde bulunuyorlar. Bu durum da epey bir dayanılmaz kötü kokuya neden oluyor haliyle. Sadece Müslüman toplumlar için söylemiyorum bunu, genel bir durum bu. Bir uyutma, senden yana görünme... Bu bağlamda insanlık ne yazık ki derin bir uykuda. Küresel Kapitalist sistem bu taksimatı yapıyor ve bunu dahi yeterli görmüyor. Kötülüğün kaynağının bu ekonomik zulüm olması, bu hileli düzenin diğer alanlarını da (dünya siyaseti, savaşlar, din, sağlık, eğitim, iş hayatı, kültür, aile vs) bu düzenin devam etmesi için tahrif ve düzenlemeye tabi tutmasından kaynaklanıyor ama bu da yetmiyor; bu taksimatı yapan sistem; herkese ait olanı/ doğayı, doğal kaynakları, emeği/petrolü/sahilleri/ormanları… sadece mevcut olanı değil/sonraki nesillerin hakkı olanı da alıyor. Sadece insanların ihtiyaç duyacağı hammadde miktarını değil; alabildiği kadarını alıyor. Böylece sadece yaşayanların değil; gelecek nesillerin haklarını/geleceğini de şimdiden gasp ediyor ve tüm bunları yapmasının adına uygarlık diyor. Bu çark kötülüktür ve hemen durdurulmalıdır. Birisi buna itiraz edince de; kendisi o yereldeki temsilcisine bakıyor, o temsilci, o yerel temsilci, o mazluma kurtarıcı olarak seçtirilen temsilci de tüm semirmişliği ve pişkinliği ile bir melek edasına bürünüyor ve itiraz edene: Sabret, şükret gibi şeytani/ahlaksız/haksız tavsiye telkinlerde bulunuyor. Böylece dine de en büyük zararı vermiş oluyor. Küresel sistem bu taksimatı yaparken; canlıların hayatını, doğanın tahribatını, ekolojik ve iklimsel dengenin bozulmasını, diğer insanların rızkını çalmış olmayı değil; bu taksimat düzeninin sahiplerinin daha çok kazanmasını ve bu düzenin/hegemonyanın devam etmesini önceler. Biz yıllarca banka soyguncusunu hırsız sanırken; en büyük hırsızların bankalar olduğunu anlayabilecek miyiz? Ve bankaların; onur kırıcı, sömürü merkezleri/soyguncu/emek düşmanı, utanılası kötü yerler olduğu fark edebilecek miyiz? İşte küresel sisteme direnme bilincinden bahsedeceksek; sadece askeri işgalleri/üsleri değil; onun esas gayesi olan ekonomik ve yaşam tarzı kurumlarını da en azından zihnimizde, olmaları gereken yere oturtabilmeliyiz. Sıkıntıda olan birini en çok öfkelendirecek davranış ve telkin; haksız düzenle/adaletsiz bir bölüşümle semirmiş birinin/kitlenin/toplumun/yapının, hakkı aynı sistemden dolayı gasp edildiği için yokluk çeken birine sabır tavsiye etmesidir. Bu tavsiye çok çirkin ve ahlaksız bir tavsiyedir. Ebuzer’ in Osman’ la mücadelesinin özü buydu ve Ebuzer’ in öfkesi yoksulluğu ve sıkıntıları değil; belki de buna neden olduğunu düşündüğü sistem ve uygulamalardı. En büyük sabır örnekliği, hiç şüphesiz peygamberlerin gösterdiği örnekliktir ve peygamberlerin uygulamalarında, haksızlık karşısında rıza göstermek şeklinde bir sabır anlayışına rastlanılmamaktadır. Peygamberler, gönderildiklerinde; orada kurulmuş bu düzenleri/tezgahları ve haksız sistemleri hedef almışlardı ve oradaki hakları gasp edilmiş kesimlere; bu durumu kabullenme anlamında sabredin dememiş; tam tersine onları mücadele için hazırlamışlardı. Toplumları bozan en büyük dengesizlik ekonomik kaynaklıdır ve daha kötüsü dini, buna alet ederek; bu tezgahı Allah’ ın bir takdiri olarak lanse etmektir. Ekonomik sömürü sistemi ile doğru din bir arada olamaz. Bir toplumda ekonomik sömürü sisteminin yürüyebilmesi; din ve ahlaki değerlerin o sisteme göre tahrif edilip yeniden yapılanmasına, itiraz edilen unsurlarının törpülenmesine bağlıdır. İster İslam ile yönetilen toplumlarda, ister Müslümanım diyenlerin yönettiği demokratik veya farklı isimlerle anılan yönetimlerde sistematik sömürü uygulamaları mümkün olabilmektedir. Müslümana düşen bu konuda en küçük bir taviz vermemek iken; günümüz toplumları bu taksimata küresel bazda alıştırılmış ve etkili bir itiraz edebilme imkanları ellerinden alınmıştır. Bugün ahlaklı olmak, erdemli davranmak ya da ahlaklı bir nesil yetiştirerek en azından gelecek nesillerin gasp edilen haklarının bir kısmını kurtarabilmek istiyorsak; sabretmenin; haksızlığa razı olmak değil; mücadele ve direnç olduğu bilincinden taviz vermemek olduğu gerçeğini yeniden keşfetmemiz gerekir. Küresel hileli düzenle mücadele etmek için Kuran'ın evrensel mesajıyla donanmak ve ‘iman eden ve salih amel işleyen’ devrimci karakteri yeniden keşfetmek en önemli ihtiyacımızdır. Ancak bu karakterdeki insanların oluşturduğu bilinçli toplumlar, küreselleşmiş sömürü düzeni ile mücadele edebilirler. İslam, haksızlık karşısında susmayı haram saymaktadır, bunu topluma sabır anlayışı olarak sunmak Allah’ a atılan en büyük iftiradır. Sabır; çaresiz kaldığımızda, direnmeye, Allah’ ın gösterdiği şekilde davranmaya devam etme ve vazgeçmemedir. Rabbim, bizleri ve bizden sonraki nesli; topluma yanlış din anlayışı, yanlış sabır anlayışı empoze ederek, hileli düzenlerini sürdürenlerin şerrinden korusun ve hakkıyla sabreden, hakkı kavramış ve üstün tutan, mücadeleci bir toplum kılsın.