BİR PENCERE LAZIM…
Zor günlerden geçiyoruz. Endişeliyiz tedirginiz, huzursuzuz… Zaman kayıp gidiyor avuçlarımızdan. Kaygı her tarafımızı kuşatıyor. Umuda yol bulmak zorundayız, güzelliğe yürümek, iyiliği ayağa kaldırmak… Günün sıradanlığından, kısır gündemlerden uzaklaşabilmek gerekiyor. Mengene gibi; bizi sıkan, bizi tüketen, bize kalp yetmezliği yaşatan halden kurtulabilmemiz gerekiyor. Yok, başka bir yol…
Ne halimiz varsa görebilmemiz gerekiyor. Hasar tespiti ile yeni bir yol, yeni bir yön bulabilmemiz gerekiyor. Bizi olduracak; her ne varsa eksikliğini hissettiğimiz ona kavuşturacak, bizi özümüzden uzaklaştıranlardan uzaklaşarak, bizi bizle, bizi kendimizle, bizi özümüz ile buluşturacak bir y/ol bulabilmemiz gerekiyor.
Pencere diyorum azizim, pencere… Madem dünya kapısından çıkıp gidemiyoruz, bize bir pencere lazım. Bize umut olacak, şifa olacak bir pencere lazım. Bizi kaybettiğimiz özümüze ulaştıracak, kendimize ulaştıracak, Rabbimize ulaştıracak bir pencere lazım.
İnsan huzursuzdur bugün… Yaşadığımız zaman; çok kısa, başka zamanlara açılabilmemiz gerekiyor. Yaşadığımız mekân; olabildiğince dar, mekânı genişletebilmemiz gerekiyor. Başka insana ulaşabilmek için; başka bir zamana, başka bir mekânaihtiyacımız var.
Pencere diyorum azizim pencere… Bize yol olacak bir pencere lazım… Bize duvar olan mek(an)ı ve zam(an)ı “an”da buluşturarak bizi ins(an) kılacak, bizi diriltecek bir pencere lazım. Bizi yaşadığımız c(an) sıkıntısından kurtaracak, bizi an’ı mutlaka ulaştıracak, an’a bağlayacak, O’na bağlayacak bir pencere lazım.
Evet, azizim; var/ölüş halimizden, var/oluş halimize ulaşabilmek için bize bir pencere lazım. Hani demiştik ya azizim, pencere:penc/rah yani beşinci yol demektir. Yaşamın her alanında karşılaştığımız dört duvarın arasından kurtulabilmek için beşinci yol…
Ölmemek için olmak gerekecekti, var olmak gerekecekti, var oluş gerekecekti. Bizi öldüren zindanların arasından, bizi âlemdeki bize, bizdeki âleme ulaştıracak bir pencere lazım.
Bize bir pencere lazım… Bizi ötelediğimiz güzelliklere yaklaştıracak, kapattığımız güzellikleri bize açacak, bizi güzelliklerle buluşturacak, ayı, güneşi, yıldızları, doğayı, akan suyu, ağacı, suyun fışkırdığı taşı, çiçeğe durmuş tohumu fark ettirecek bir pencere lazım...
Bir pencere lazım bize… Bizi kaybolduğumuz yerden, yalnızlığımızdan, ıssızlığımızdan, kimsesizliğimizden kurtaracak; büyük Yalnız’a dost kılacak, kimsesizlerin kimsesine, bize şahdamarımızdan yakın olana yaklaştıracak bir pencere lazım.
Bize bir pencere lazım… Neyi kaybettiğimizi hatırlayabilmemiz için, kaybettiklerimizi bulabilmemiz için, kaybolmuşluktan kurtulabilmemiz için bir pencere lazım. Evet, azizim unutma kaybettiklerine ulaşmanın yolu gayb’olandadır. Kaybolmuşluktan kurtulabilmenin yolu,gayb’olanı bilmekten geçecektir…
Evet, azizim bize bir pencere lazım…Bizi, başka bir göze, başka bir kulağa, başka bir kalbe, başka bir akla ulaştıracak bir pencere lazım. Görmediğimizi gösterecek, duymadığımızı duyuracak, hissetmediğimizihissettirecek, akletmediğimizi düşündürecek bir pencere lazım…