YOLDA OLMAK
Yolculuk zor.
Yol oğlu olmak zor...
Bulamazsak bile aramak güzel.
Onun yolunda olmak güzel...
Bulamamaktan korkumuz yok. Aramamaktan korkumuz var.
Yoldan dönmekten var endişemiz. Başka yollara sapmaktan...
(Yol Durumu; Kâmil Yeşil)
Yaşıyor olduğumuz dünyanın keşmekeşinde kaybolmamak için, yitirmemek için kendimizi, hayatımızın kekreliğe mahkûm olmaması için, tüketmemesi için yaşadıklarımızın bizi, sıradanlaşmamak için, “herkesleşmemek” için yolda olmak gerekmektedir. Eğer bir gayesizlikse yaşadığımız, boşluksa içimizdeki duygu, nereye yöneleceğini ne yapacağını bilememekse halimiz, yolsuzluğumuzdandır. Yürümek gerekmektedir, yürümekle varılamayacaktır belki ama menzile varanlar yürüyenler olacaktır. Yolda olmak yetmeyecektir, doğru yolda olmaktır esas olan, “emrolunduğun gibi dosdoğru olun” sırrına ermektir. Yolda olmak; her yola girerek yoldan çıkmamak için önümüze çıkan yolları reddedebilmektir, istememeyi isteyebilmektir, başkalaşmamak için hayatın bize sunduğu “fırsatları” seçmemeyi seçebilmektir.
Her yolu Roma’ya çıkanların yolun sonunda ulaşabilecekleri bir hakikat yoktur. Yolda olmak; önüne gelen “her yola” sapmak değildir. Herkesin girdiği yola girmek değildir, günün şartlarına göre önüne gelen her dolmuşa binmek değildir. Bütün yolların açık olduğu zamanlarda aslında bir yolun doğruya götüreceğini bilmektir, bütün yollar kapalı iken bile bir yolun açılacağının umudunu taşımaktır yolda olmak. Andre Gide; Dar Kapı adlı eserine şu cümlelerle başlıyordu. ”Dar kapıdan girmeye çabalayın. Çünkü kişiyi yıkıma götüren kapı büyük ve yol geniştir. Bu kapıdan girenler çoktur. Yaşama götüren kapı ise dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar çok azdır.”
Maharet dar kapıdan geçmektir. Geniş kapılardan geçende çoktur ve hem geçmekte kolaydır. Oysa dar kapılar; sabır kapısıdır, sukut kapısıdır, yalnızlık kapısıdır, zorluk kapısıdır. Ancak bu kapının sıkıntılarına, zorluklarına katlananlara rahmet kapıları açılacaktır. Sonunda selamete ulaştıracak olana ulaşabilmek için dar kapıların zorluklarına katlanabilmek gerekiyor. Genişledikçe kapımız, çoğaldıkça gidecek yerimiz, mubah olunca bütün yollar; daralacaktır yüreğimiz, sıkılacaktır ruhumuz, mutmainlikten uzaklaşacaktır kalbimiz. Her yolu yürünebilir kabul ediyorsak aslında kaybolmuşuzdur. Geniş kapılardan rahmete yol bulamayacağız. Karanlıklardan aydınlığa, zulumattan nura ulaştıracak kapıya ancak dar kapılardan geçerek ulaşacağız.
Yolda olmak medeniyet anlayışımızda önemli bir yere sahiptir. Onun için tasavvuf geleneğimizde yol oğlu olmak bel oğlu olmaktan, yol evladı olmak bel evladı olmaktan daha evladır. Yol arkadaşlığı kolay değildir, önce refik sonra tarik denilmesinin sebebi; herkesle yürünülemeyeceğindendir. Zira insanı yol değil, yol arkadaşı yorar. Birlikte ağlayabileceğiniz, hemdert olabileceğiniz insanlarla yürüyebilirsiniz. Yolda gördüklerine sizi değişmeyecek insanlardır hakiki yol arkadaşları.
Yolda, yola uygun hareket etmektir kıymetli olan. “Yürüdükçe yoruyoruz seni yol” diyen şaire kulak verip, yolu yormamaktır aslolan. Yolda olmak başlı başına bir donanım gerektirmektedir. Yolcunun yürüyüşünün bir anlamı, bir hedefi vardır. Yolda olmak belki bazen, herkesin girdiği yollardan uzak kalarak, hiçleşmekten kurtulmaktır. Yolda olmak derde talip olmaktır, derdi yolda olmaktır yolcunun. Rahatı, konforu, kolay olanı elinin tersiyle öteleyebilmektir.
Hâsılı yürümektir gayemiz, yoldur düşüncemiz, seferdir bize düşen. Yoldaysak her şeyin “yol”unda olduğu umudunu taşıyabiliriz. Yolda olmak meselesi olmaktır. Meselesi olanın heybesinde umut vardır, hayalleri vardır, idealleri vardır. Değerleri, fikirleri vardır. Uğruna yola çıkılan misyonu vardır. Ancak umuda, hayale, ideale kavuşmak kolay değildir, dikeni vardır yolun, çilesi vardır. Dikeni olmayan yolun sonu delalettir. Yükü ağırdır yolcunun, o yüzden zora talip olandır yolcu. Yol üzre yol vardır, yoldan çıkaracak, yolcuyu cazibesiyle tarumar edecek, “dünya nimetleri” vardır. Yolda; yoldan çıkmadan, yol kesici olmadan bir yürüyüştür esas olan. Yolda olmanın kendisi esasen bir meseledir. Ya da mesele yolda olmaktır, mesele yola, yolun sıkıntılarıyla beraber katlanabilmektir, mesele yolu yormadan, yolu bozmadan, kendini bozmadan yürüyebilmektir. İşte o zaman y/ol “ol”a dönüşecektir, değilse yolun oldurduklarından değil öldürdüklerinden olacağız.