MÜNKERİN ÇOĞALDIĞI TOPLUMLAR VE TÜKENMEYEN MUSİBETLER
Münker, yani dinen yasaklanmış ve kerih görülmüş olan şeylerin; toplumsal katmanlarda revaç bulması. İnsanların nezdinde kabul ve geçer sayılması halinde; toplumsal musibetlerin ve azabın gelmesine sebep olmaktadır. Yaşadığımız yirmi birinci yüz yıl, münkerin her çeşidinin aleni bir şekilde; hem de muktedir güçlerin çıkarmış oldukları beşeri yasalarla teşvik edilipve korunarak son sürat işlenmektedir. Zinanın her türlüsünden tutun da, Karaborsa, hileli alışverişler, adam kandırmak, kumar ve Faizin bin bir çeşidiyle; özellikle İslam âleminde yer edinmesi, beraberinde birçok musibetin ve belanın getirdiğine şahit olmaktayız.
Çünkü bir toplumda, şer ve münker çoğaldığı zaman ve insanlar, marufu emir münkeri nehiy etme vazifesini terk ettiklerinde; işte o zaman ilahi cezalar toplumsal olarak insanlara isabet eder. İnsanlık tarihinde bunun birçok örneğini göstermek mümkündür. Sadece Hz. Lut (a.s) ile Hz. Şuayb (a.s)’in kavimlerinin işleyip irtikâp ettikleri şeylere bakıldığında; aslında işledikleri şer ve münkerin toplumun tümü tarafından işlenmediği görülmektedir. Ne ki, şer ve münkeri işleyenlerin varlığından rahatsız olmadıkları, onları uyarmadıkları ve onlarla birlikte kalkıp oturdukları için; ilahi azap geldiğinde herkesi kuşatıp helak etmiştir.
Aynı şeyler günümüz insanları için de geçerlidir. Ancak, gelen musibet ve belalar parti parti, kısım kısım, bölge bölge insanları kuşatmak suretiyle, gafletten uyanmaları için işaretler verilmektedir. Allah aşkına bakıp düşünmek gerekmez mi?Bu gün mevsimlerin seyri bile değişmiş ve insanlar hala bundan ders çıkaracak kadar akıllanmamaktadırlar… “İbn-i Abbas der ki: “Yüce Allah Mü’minlere, aralarında münkerin yayılmasını kabul etmemelerini emretmekte, aksi takdirde azabın onların tamamını kuşatacağını bildirmektedir. Buhari’nin Sahihinde Ümmü’l Mü’minin Zeyneb binti Cahş’tan (r.a) gelen rivayete göre: “Peygamber (s.a.v) bir kere telaşla Zeyneb’in (r.a) yanına girerek: “La ilahe İllallah, vuku’u yaklaşan bir şerrden, büyük bir fitneden dolayı vay Arab’ın haline! Bu gün Ye’cüc ve Me’cüc seddinden şunun gibi bir delik açıldı.” Buyurdu da başparmağı ile onu takip eden (şehadet) parmağını halkaladı.
Zeyneb bint-i Cahş (r.a) dedi ki: “Ya Resulullah! İçimizde bu kadar Salih (iyi) kimseler varken, biz helak olur muyuz? Diye sordum. Resulullah (s.a.v): “Evet! Fasıklık, facirlik, fuhuş ve ma’siyet çoğaldığı zaman (helak olursunuz)” diye cevap verdi. (Misak dergisi/Nisan 2019 sayı 341. Sh:25) Şimdi bu hadisi şerif ışığında gelişmekte olan olay ve hadiselere bakıldığında; günümüzde, Özellikle İslam Ümmetinin neden bu kadar çok bedel ödediği ve bir türlü ayağa kalkamadığı daha iyi anlaşılmaktadır… Çünkü bu gün fuhşun ve münkerin her türlüsü, İslam coğrafyasında işlenmekte, Müslümanlar ma’siyet konusunda İslam dininin dışında kalan toplumları ve düşmanlarını adeta geride bırakmışlardır.
Umumhanelerin, içki hanelerin, faizin, kumarın Müslümanların çoğunlukta olduğu toplumlarda, hem de yasalarla korunması ve işletilmesi; yukarıda uyarı niteliğinde geçen hadisi şerifin o günden bu günümüze işaret ettiğini anlamamak için hiçbir sebep yoktur galiba! Evet, münkerin çoğaldığı ve teşvik edildiği toplumlarda; toplumsal buhranlar, musibetler, bela ve sel felaketleri, çoklu ölüm ve savaşlar dünyayı kasıp kavurur ve bitirir. Bu gün olduğu gibi! Ümmet olarak Müslümanların, bu gün neden böyle perişan ve dağınık bir şekilde yaşadığımızın üzerinde uzun uzadıya düşünmemiz lazım.
Allah’ın kitabı ve Resulü’nün sünnetiyle amel etmeyi terk ettikleri için, bu gün Müslümanlar inim inim inlemekte ve düşmanlarının merhametsiz ellerinde can çekişmektedirler. Sebebini başka yerlerde aramanın boşuna bir uğraş olduğunu, asıl sebebinin işlediğimiz günahların, çoğalan münkerlere göz yumduğumuzu, düşmanlarımıza benzeyip İslam’ın emirlerini terk ettiğimizi bilmemizin vakti çoktan geçmiştir…Lut (a.s)’ın kavminin tümü Homoseksüelliği tabi ki işlemiyorlardı. Kaynaklarda bu çirkefi işleyenlerin sayısının otuz altı veya kırk olduğu geçmektedir. Ancak toplumun diğer geri kalan kesimi ise; söz konusuçirkefi işleyenleri, çirkefliklerinden men etmemiş ve onlarla beraber yatıp kalktıkları için; gelen azap Sodom (Sedum) Gomore’yi içindekilerle birlikte yerle yeksan etmiştir. Hz. Lut (a.s)’a iman eden kızları dışında hiç kimse azaptan kurtulamamıştır. Hanımı bile inkârcılarla birlikte hareket ettiği için, o da azabı boylayanlardan olmuştur. Aslında İslam âleminin bu gün, geçmişte yaşanmış olan ibretamiz olay ve hadiselerden ders çıkarıp; asli olan kökleri üzerinde yeninden ayağa kalkıp dirilebilir diye düşünmekteyiz. Evet, Marufu emretmek,münkeri menetme vazifesinin terk edildiği bir dünyada; insanlığın huzur bulamayacağını bilmemiz lazımdır. Huzur: “Marufu emredip Münker den vaz geçirmek için çaba sarf etmekten geçer!Başka çıkar yolu da yoktur! Selam ve dua ile.