“MUTTAKÎN” KAVRAMININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Bakara suresinin 2. Ayetinde Kur’an kastedilerek: “Bu kitap içinde hiç bir şüphe yoktur ve muttakîn için yol göstericidir.” buyrulmuştur. Diğer birçok ayette de geçen “muttakîn” “takva sahibi kimseler”, “Allah’a karşı gelmekten sakınanlar”,“Allah’tan Korkanlar” “Haramlardan sakınanlar” şeklinde tercüme edilmiştir. Bütün bu anlamlar doğru olmakla beraber, bu kavramla ifade edilenlerin, Yüce Allah’ın övgüsünü kazanan kimseler olduğu kesindir. “muttakîn” kavramın kök anlamından yola çıkarak başka bir anlamına işaret etmek istiyoruz. Muttakîn, çoğul bir kelime olup müfredi (tekil) “muttakî”dir. Korumak anlamındaki “v-q-y” kökeninden türetilmiş, harf eklenerek yapılan iftiâl babında ism-i fâil’dir. Bu durumda “korunan” anlamına gelir. “Muttakîn” çoğul olduğuna göre, “karunanlar” anlamını taşır. “Kendilerini koruyanlar” anlamı da verilebilir. “Korunma” tehlikelere karşı yapıldığına göre, maddi-manevî her türlü zarar vericilerden korunma olarak anlaşılabilir. Bu anlam, “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın!” (Bakara, 195) ayetindeki emirle uyum içindedir. Gerek dünya hayatına, gerekse de ahiret hayatına zarar veren her şey “tehlike” kavramının kapsamı içindedir. Kendini tehlikelerden korumayanlar, birçok ayetlerde, “kendilerine zulmedenler” şeklinde de tanımlanmıştır. Muttakîn, “Kur’an ve sünnette bildirilen Allah’ın yasaklarından (haramlardan) korunmayı” ifade ettiği gibi, Allah’ın farz kıldığı emirleri yerine getirmeyi de içine alır. Çünkü Farzları terk etmek de haramdır; farzları yerine getirenler, onları terk etme haramından da korunmuş olurlar. Haram veya günah, Allah’ın kanunlarına itaatsizlik olup ceza ve azabı gerektirir. Alah’ın kâinata koyduğu ve müsbet (ıspat edilebilen, deneysel) dediğimiz Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji gibi ilimlerin araştırıp bulduğu kanunlara itaatsizlik dünya hayatında durumuna göre bir çeşit ceza ve azabı gerektirir. Ancak bu ceza, dünya hayatıyla sınırlıdır. Oysa dini kanunlarına itaatsizlik, ebedi hayatı tehdit eder, cehennem azabını sonuç verir. Bilinmelidir ki, yeryüzünde kurulu dengeyi bozmaya çalışmak, Kur’an tabiriyle “fesat çıkarmak”, bozgunculuk yapmak, büyüklük taslamak vb. tutum ve davranışlar, kevni kanunlara itaatsizlik olduğu gibi dini kanunlara da itaatsizliktir. Dolayısıyla hem dünyada hem ahirette azabı gerektirmektedir. Herhangi bir tahsis olmaksızın genel olarak ifade edilen “Muttakîn” kavramı, Allah’ın Kur’an’daki kanunlarına itaat etmemenin sonucu olan haramlardan korunmayı ifade ettiği kadar, Allah’ın tekvinî kitabı olan kâinata koyduğu kanunlara itaatsizlikten korunmayı da ifade eder. Bu açıdan düşünüldüğünde, dinin emirlerine itaat ettikleri halde, tekvini kuralları bilmeyenler ve ona uygun davranmayanlar, bu konudaki başarısızlıklarla cezalandırılmış olurlar. Çünkü bu itaatsizliğin sonucu olan olumsuzluklardan korunmamış olurlar. Günümüzde Müslümanların, kâinat kanunlarını ortaya koyan ve teknolojinin temel kaynağı olan fizik, kimya, matematik gibi ilimlere genelde iltifat etmedikleri anlaşılmaktadır. Bunun zorunlu sonucu olarak, dünya hayatında kâfirlere oranla üstün bir hayat kalitesinden yoksun kalmaları, teknoloji yönünden gelişememeleri, güçbirliği edememeleri, ekonomik sıkıntılar yaşamaları, modern sanayi itibariyle hâkim güçlerin çok gerisinde kalmaları, ve yeryüzünde hâkim güç olamamaları gibi olumsuzluklara maruz kalmışlardır. Aslında kâfirlerin dünyevi başarıları, Allah’ın kevni kanunlarına riayet ederek bu yönde “muttakin” olmalarından, müminlerin dünyevi başarısızlıkları da dünyevi kurallar açısından muttaki olmayışlarından kaynaklanmaktadır. Başarı ve güzel sonuç, ister kevni olsun ister uhrevi olsun Allah’ın kanunlarına itaatsizlikten sakınmakla elde edilebilir. Kasas Suresinin 83. Ayetinde buna işaret edilmektedir: “İşte ahiret yurdu. Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız. Güzel sonuç, muttakînindir.” Müminlerin bu açıdan kendilerini yeniden değerlendirmelerinde büyük fayda vardır. Her şeyin en doğrusunu Allah bilir.