Anayasaların Ana Problemleri
Anayasalar bir nevi toplumsal sözleşme özelliği taşısa da, otoplumun ana rengini, genel kabullerini, kimliğini/kimliklerini, hayatabakışını, yaşam tarzını, tercihlerini içerir veya içermesi doğal kabuledilebilir.
Anayasalar genellikle yazılı metinlerdir. Toplumun anayasayayüklediği anlam, anayasanın ve diğer -yazılı olmayan- yasaların toplumdakiişleyişi, topumun bu yasalara yaklaşımı, bu yasaların toplumca önemsenme veotoritelerce uygulanış biçimleri de anayasal konuların kapsamında sayılabilir.
Toplumların kendi doğalarına uygun olmayan yasalarlayönetilmesi zordur. Eğer toplum, kendi içinde bir uyum ve yazılı olmayanbarışçıl ve adil gelenekler/uygulamalar geliştirmişse, o toplumda anayasa,uygulamalar bakımından birinci sırada olmaktan çıkar ya da toplumda bu denlibir uyum yoksa en gelişkin yasaların bile topluma hayrı olmaz.
Öyle ise, önemli olan toplumun sorunlarına uygun, toplumumevcut halinden ileriye götürecek, adaleti güçlendirecek, barışa hizmet eden vetoplumun hoşnutluğuna dayanan yasalara ulaşma gereği ve çabasıdır. Ama tümyasalar için, toplumun onayı yeterlidir demek de doğru bir yaklaşım olamaz.Örneğin; hukukun üstünlüğü ilkesini yansıtan ya da ekolojiyi koruma gereğiniyansıtan bir yasa veya genel ahlaka ve fıtrata uygun olmayan yasaklamayıyansıtan bir yasa gibi. Bu tür yasalar, temel insani/fıtri/ilahi yasalardır ki,esas yol ayrımı bu noktada başlar ve bu da bizi, toplumun seküler olupolmayacağı sorunsalına götürür…
İster tamamen ilahi yasaları esas alan bir toplum ve bunauygun bir anayasa olsun, ister seküler bir toplum ve buna uygun bir anayasaolsun, değiştirilemez maddelerin topluma dayatılmasını haklı kılmaz. Yanitoplum, nasıl yönetileceğine kendi karar verebilmelidir.
Diğer bir husus yasaların yapım şekli ve yasaları yapanlar…Mesela toplum, bazı ihtiyaçları için yeni yaslara talep edebilmelidir.
Anayasalar farklı inanç ve kültürleri, çoklu hukukuygulamalarını içermelidir. Tek tip toplum oluşturan, zorunlu birliktelikiçeren/dayatan, farklılıkları yok sayan yaklaşımlar yasalarda yer alsa bileuygulanamaz.
Türkiye’de genellikle darbe dönemleri veya olağanüstüdurumlarda hazırlanır anayasalar ve bu da çok sağlıklı ve katılımcı olmaktanuzak olur. Bıçak kemiğe dayanmadan kımıldanmaz nedense.
Darbecilerin hazırladığı bir anayasa, toplumun tamamınınoyunu alsa bile ne derece sağlıklı olabilir? Ya da içinde "Değiştirilmesi dahi teklif edilemez" İbaresigeçen anayasalar ne derece sağlıklı olabilir?
Türkiye’de hazırlanan anayasalarda hep dinin, toplumdışı/devre dışı bırakılması esas alınmıştır. Din, ötekileştirilmiş, saçma sapanve tanımsız bir laiklik dayatmasıyla toplum, hukuksuz uygulamalara tabitutulmuştur. Toplum, batılılaşma ve uluslaşma sürecinde acımasızca yıpratılmış,değersiz bir denek tarzında kullanılmıştır, aşağılanmıştır.
Yapılan yasa ve anayasalarda, toplumun refahı vemutluluğundan ziyade, egemen sınıfların ve güçlerin hegemonik konumlarını nasıldaha uzun sürdürebileceği ve güçlendirebileceği kaygıları önde olmuştur.
15 Temmuz sonrası yakalanan yeni anayasa hazırlama atmosferişansa dönüştürülememiştir.
Önümüzdeki seçimde oylanacak on sekiz madde bir anayasaolmaktan çok; sitemle ilgili yasaları içermekte. Adına Cumhurbaşkanlığı sistemide dense; aslında bir nevi başkanlık sistemi öngörülmekte.
Ülkenin içinden geçtiği durum göz önünde bulundurulduğunda,artıları ve eksileri olan bir paket.
İçinden geçtiğimiz süreç, OHAL ortamında hazırlanması gibiolumsuzluklara rağmen; iyi bir başkanlık sisteminin mevcut parlamenter sistemeoranla daha gelişkin olduğu da gözden kaçmamalı.
Bazı maddeler de endişeler oluşturmakta. Örneğin;Cumhurbaşkanının/başkanın yetkilerinin çok fazla olması. Bu dezavantajadönüşebilecek durum, başkanlık sisteminin uygulandığı ülkelerde kimi altmekanizmalarca risk olmaktan çıkarılmakta.
Bu sürecin, toplumu evetçiler veya hayırcılar şeklindekamplaştırmadan götürülmesi önemli.
Türkiye; eğer bu anayasa yürürlüğe girerse bir ilkle karşıkarşıya gelecek ve uygulamaların olası pürüzleri, artı ve eksileri esas o zamandaha da netleşecektir. Toplumun kararına kalmış.